Bir romanın kapağı yavaşça kaltiginda saracak dört yanınızı bir tuval kokusu. Ciğerlerinize çekmek zorunda kalacaksınız bir adamın gözlerinde ölmüş bir kadını. Sonra bir kadının gözlerinde doğmuş bir adamı. İkisinin elinde iki silah. Namlusu birbirlerine dönük. Kadın 26 kez vurulacak 17 yerinden, adam 17 kez vurulucak 26 yerinden. Her seferinde gözlerinden, en derin duygularından, kırıklarla dolu yüreklerinden, kuyuya astıkları çocukluklarından, mağarada gömdükleri umutlarından, kanın akmayı durdurduğu bileklerinden. Sonra her seferinde bilerek ıskalayacaklar Neyt'in tutunduğu yerden. Sonra bir vadide 81 kelebeğin ölümünü izleyecek o kadın, sadece iki kelebek uğruna siyah kanatlarını çırparak o adam. İçi içlerini parçalayan kadar içi içlerinden çıkana kadar. Sonra ölecekler siyah ve beyaz kanatların altında yeniden doğmak için. Her sayfada çiğneyip kusmak isteyeceksiniz romanı, içinden onu yazan yazarıyla birlikte. Her sayfada tekar susayıp kana kana içeceksiniz satırlarını göz yaşlarınızı feda ettiğiniz kelimeleriyle. Ve bir yağmur damlası gibi düştüğünde roman sayfası yeryüzüne en sonunda sizi bekleyecek tekrar bitmek yağmur olabilmek ve ellerinizde sona gelebilmek için.
Yazarın acımasızca okurlarını Kefh mağarasının Reyc kuyusuna, Neyt'ten astığı bir roman. Yazarı aşkına... Bence okuyun.