Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Olan olmuştur olacak olan da olmuştur.. ..saat kurarak güne başlayanların hikayeleri… Çaresiz insanlar son bir umut olarak son bir kurtulma arzusuyla toprağın altına girer gibi, karanlıkta bir okyanusun sularına dalar gibi gözlerini kapatırlar. Gözlerini kapamak çocukluktan kalma ilkel bir savunma silahıdır; hiçbir sorunu çözmez, sadece sen
Malumpaşa'nın 15.09.1947 günlü ikinci sayısında "Mahkeme Koridorlarında" köşesinde "Gün Uğursuzun" başlıklı bir yazı yayımlanmıştı. Aynı yazı bu sayının üçüncü sayfasına yeniden konmuştur. Yedi-Sekiz Paşa · 13 Mayıs 1949 · Sayı: 3 Gazetenin bu sayısında toplatma haberi yoktur. Birinci sayfadan "Ne Mutlu Tokum
Reklam
II Benerci, Somadeva'nın odasından sokağa çıkınca, Roy Dranat'ın «akşamüstü serinlikte bir teferrüçten dönerken» soğuk alıp zatürreeden öldüğünü duydu. Ve Roy Dranat'ın oteline gitti. Gördüklerini şöyle anlatıyor: Girdim ki içeriye,
Hayyam, yalnızdın sevgilinin yanında şimdi gitti, artık ona sığınabilirsin Rivâyetdi ve zaman sâkin Bir su gibi hâreleniyordu Senin için orman uğultuları Uzun kış geceleri getirdim Artık okunmayan masallardan
Durmadan senin kararını eleştiriyor gibi olabilirim, ama ne kadar uzağa gidersen git, buradan gerçek anlamda kaçabilir misin? Anlayamadığım tarafı bu işte. Mesafenin uzaklığına pek güvenmesen iyi olur." Yerine göre, kader dediğimiz şey, dar bir yerde sürekli yönünü değiştirerek dönüp duran bir kum fırtınasına benzer. Sen de, ondan
Bu belki onu tüketebilirdi; fakat bu kadar güzel bir şeyin içinde onunla beraber tükenmek mukadderse bundan ne diye kaçmalıydı? Sen ve yağmur, başa dönemezsiniz. İnsanın en ölümcül yarası içinde anbean büyüyen gitme hevesidir. Ölmekle gitmek aynı şey; ne ölenlerin ne de kalbindeki ıstırap verici ağrı dinmek bilmediği için uzaklara
Reklam
Hayat böyledir işte
Tren o istasyonda bir dakika duruyordu. Gelirken gece geçmiştik; bu sefer ikindiden epey sonraydı. Frenlerin gıcırtısı kesilmeden pencereyi açtım: ilerideki vagonlardan birisi­ne heybeli ve sepetli bir köylü bindi. Onun hayatını ve geldiği yeri bilmek is­terdim. Köy, birkaç kilometre ilerideki tepenin ardında olmalıydı. Bu, şu berbat yolun orada
Mesela :"Bir dakika" der, çıkar odadan: bir daha koydunsa bul. Nazlı masal kuşlarıdır. Ürkütmeyeceksin. Belki de biraz daha beklemeliydim. Ne dersin? Bir iki iş sahibi gelse. Onları terslese. Ben bir köşede durup bakışlarımla ona hak versem?
Sayfa 293
İrfan Ülkü, Madanoğlu'nun Türkeş'i kurşuna dizdireceğini, ancak bunu o dönem CIA İstasyon Şefi olarak Türkiye'de görev yapan Türkeş'in arkadaşı Ruzi Nazar'ın engellediğini iddia eder. Buna göre Nazar, meseleye CIA ve Amerikan devletini katmadan kendi başına bir plan yapar ve ABD büyükelçisine Cemal Gürsel'le acil bir randevu ayarlamasını söyler.
Darbe sonrası Türkeş ve ekibi günlük bir gazete kurmaya karar verirler. Türkeş bu iş için Irkçılık-Turancılık davası döneminden tanıdığı ileri sürülen ve istihbaratçı olduğu hususunda rivayetler olan Ziya Tansu'yu görevlendirmiştir. Ziya Tansu, sonradan Özel Harp Dairesi adını alacak olan Seferberlik Tetkik Kumlu'nun ilk mensuplarından ve
Reklam
Metin Karabaşoğlu'nun "Ruh Bakımı" kitabından alıntılar; S 10- İnsanların kendilerini sahip oldukları fiziksel özellikler ve maddî imkânlar ile tarif ettikleri bu çağda, bütün dikkat, bütün itina 'beden'e ve 'madde'ye odaklanmış halde. S 13- İnsanı insan yapan bedeni değildi, ruhuydu yani. Beden asıl, ruh onun elbisesi değildi. Ruh
MAVİ SİNEKÇİL KUŞU Bir Yılbaşı sabahı dostum Sherlock Holmes’u ziyarete gitmiştim. Yanı başında piposu ile kanepeye uzanmıştı. Üzerinde ropdöşambr vardı. Yanında duran bir yığın buruşmuş gazetenin hepsinin okunduğu belli oluyordu. Gözüme bir şapka çarptı. Kanepenin yanında bir sandalye bulunuyordu. Sandalyenin arkasına bir şapka konmuştu. Bu,
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.