Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İşte hep böyle olur, hep böyle olur, gün batarken alevlenen pencereler birer birer söner, gölgelenir ve karanlığa bırakır yerini. Gecenin içinde iki iyi arkadaş kalır orada, bir ölü martı kalır, bir ruh kalır, kendileriyle baş başa, çekip gidenlerin bıraktığı boşluğa sarılarak. Olsun,ama olsun.Varsın perde kapanırken mutlu insan kalmasın bu sahnede. Gerçekler tüm çıplaklığıyla ortaya çıktığında her yer kararmış olsun! En sonunda hakikat onu en çok hak edenin olur. Üstümüze kapanan gecede en uzağa gidenin olur.
Yorgunluk benim genel halim. Bana, “Nasılsın?” diye soranlara, en sık verdiğim yanıtın “Yorgunum,” demek olduğunu keşfettiğim günden beri, daha bilinçli olarak “Yorgunum”. Şu memlekette yaşayıp da yorgun olmamak mümkün mü? Beden yorgunluğu dediğinden ne olacak, iki-üç dinlenmeyle geçer, ama ben aslında vatan yorgunuyum! Ruh yorgunuyum, gönül yorgunuyum, hayat yorgunuyum; öğrenmek, bilmek, anlamak, anlamamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde durmamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek, alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum. Tam da artık bu memlekette hiçbir şey şaşırtamaz beni sanırken, her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum.
Reklam
"Rose'un önünde iki seçenek vardı. Ya ölecek yada öldürecekti. Kalbinin sesini dinledi ve yanlışı seçti."
Sayfa 491Kitabı okudu
Okumak
Okumak, iki ruh arasında aşıkane bir mülakattır.
KALDIRIMLAR I Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri
1941 Mart'ının bir akşamında, yazar Virginia Woolf eve sırılsıklam gelir ve intihara teşebbüs eder, fakat başarısız olur. Maalesef, yaşamın yüküne dayanamayan Woolf, birkaç gün sonra, 28 Mart 1941'de intiharı yeniden dener ve bu defa başarılı olur. Ruh sağlığıyla ilgili problemlerinden kaçmak için ölümü seçen Woolf'un cesedi Ouse Nehri'nde bulunur. Yazarın ceketinin cepleri ağır taşlarla doludur... Yazarın bu yürek parçalayan son mektubunu, öldüğü gün eşi Leonard bulur. İşte o mektup: "En sevdiğim, Yine delirecekmişim gibi hissediyorum. Bu korkunç günleri atlatamayacakmışız gibi hissediyorum. Ve giden zamanı geri çeviremeyeceğim. Sesler duymaya başlıyorum ve konsantre olamıyorum. Bu yüzden yapmam gereken şeyi yapıyorum. Bana verebileceğin en büyük mutluluğu verdin. Kimsenin yapamayacağı şeyleri yaptın. Bu kadar şeyden sonra iki insanın birlikte daha mutlu olabileceğini sanmıyorum. Ben artık savaşamayacağım. Biliyorum, senin hayatını mahvediyorum, bensiz daha mutlu olacaksın. Görüyorsun bu mektubu bile doğru düzgün yazamıyorum. Okuyamıyorum. Hayatımdaki bütün mutluluğu sana borçlu olduğumu söylemek isterim. Bana karşı inanılmaz sabırlısın ve iyisin. Şunu söylemek istiyorum -aslında bunu herkes biliyor- eğer biri beni bu durumdan kurtarabilecek olsa bu sen olurdun. Her şey beni terkedip gitti ama senin iyiliğin hep benimle kaldı. Artık senin hayatını mahvetmeyeceğim. Kimse bizim seninle mutlu olduğumuz kadar mutlu olamazdı."
Reklam
…”Aynı benim gibi” diye tanımlayacağımız, ruh ikizlerimiz aslında o kadar çok ki. Hepimiz aynı insanız ve o kadar çoğuz ki… Ama bilmiyoruz, götümüz o kadar çok kalkık ki bizden bi başkası daha yok sanıyoruz, görünce de hemen aşık oluyoruz. Ayrılıyoruz ağlıyoruz sonra yeniden başkasına aşık oluyoruz bu böyle sürüp gidiyor. Sürekli bi debelenme hali var, olan bünyeye oluyor. Çok yoruyoruz kendimizi, bizi dünyada tek anlayan insanın gitmemesi için yalvarırken, çabalarken… Şu an tam emin olmadığım bilgilere dayanarak söyleyebilirim ki modern ve kapitalist dünya bireyin kendisini olduğundan daha özel olduğunu hissetmesini sağlıyor… Kendini gereğinden özel hissettirerek neyi amaçladığı üzerine sizle ilerde bir gün uzun uzun konuşmayı gerçekten çok istiyorum. Ama önce bilgilerimin doğruluğundan emin olmalıyım.
"Vücutlarımız, birbirimize en kolay vereceğimiz şeydir. Asıl mesele, birbirimize hayatlarımızı verebilmektir. Baştan aşağıya, sadece bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip oradan tek bir ruh olarak çıkabilmektir."
İnsanların doğruluğun merkezinden çıktıkları su götürmezdi fakat henüz dairenin içinden tam olarak çıkmamışlardı. Savundukları doğru, oruç tutarak ve ruh çağırarak bu çemberin dışına çıkılmasının önlenebileceğiydi. Ruhlarla olan görüşmeler bir süre devam etmiş ve ne hikmetse kendilerini hiçbir zaman göstermeyen bir sürü fayda sağlamışlardı.
343 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Halide Edip, anılarını dönemsel olarak anlattığı Mor Salkımlı Ev de ki anılarının ilk bölümüdür. Çoçukluğunu üçünçü şahsın ağzından anlatırken;Hayat ağacının dallarındaki bir serce gibi bir o dala bir o dala atlamakta... tabi ki bu okurda zaman zaman çoçukluk yıllarındaki zaman şaşırmasına neden olmakta.Taki...! kendini, daha doğrusu içinde
Mor Salkımlı Ev
Mor Salkımlı EvHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 20183,529 okunma
Reklam
İnsan hayattan ibaret değildir hayat bizden ibaret değildir seni hayatla terbiye ediyorsa dünya hayatta ölümle terbiye edilecektir insan yalnız değildir hayatta ve ölümde iki yalnızlığın bir sahibidir iki cihan bir insan tek olur biri ruhtan gelir ona, biri bedendir insan ruh verdiği derinliktedir iki sahil arasında bir deniz hayat yelkenliyse ölüm bir rüzgar herkes kendine çekilecektir ateşi tamamlayan yağmurdur insan bir gün tutuştuğu yerden söndürülecektir.
250 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitabı açtığımda Yakup Kadriye açık bir mektup buluyorsunuz Halide Edip den. Kitabın Ödünç alınan adından ötürü. Zarafet ve incelikle döşenmiş satırlar, kelimeler kaplamakta mektubu. Bu kitabı ve bu mektubu için yazarımızı hem kutlamak hem teşekkür etmek geldi yüreğimden. Umarım duygularım ruhlarına ulaşmıştır... Ben Halil, Kendince
Ateşten Gömlek
Ateşten GömlekHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 201923,4bin okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.