Hakan Günday'ın 24 yaşında yayımladığı ilk kitabı.
kitap üç bölümden oluşur:
1-kinyas ve kayra,
2-kayra'nın yolu,
3-kinyas'ın yolu.
ilk bölümler sıkıcı olabiliyor fakat eğer iyi bir okuyucuysanız ilk bölümlerde okuduklarınız size diğer bölümlerde bağlantı kurduruyor. Kitabı bir insan olarak ele alırsak bebeklik, ergenlik ve yaşlılık diye yazarın da bu evreleri geçirdiğine şahit olacaksınız. Yazım tarzı, anlatış biçimi çok değişiyor.
Hayata dair bir kitap. Psikolojik ve felsefi bir roman. Bir tarafta nefret, kin, vicdansızlık, ölüm ve hiçlik, diğer yanda insani kırıntılarla doğan pişmanlık, kurtuluş çabası, sevgi ve yaşam. Altı çizilecek ve alıntı yapılacak pek çok cümle barındıran bir eser.
Yaşamak için çok ciddi şeyler gerekmediğini ve insan hayatının aslında ne kadar basite indirgenebileceğini çok iyi anlatıyor.
'' Yalnız kaldım. Kalabildim! Altı milyar insanın arasında doğdum. Ve hiçbirine çarpmadan geçtim aralarından...''
''Resmin sınırı fotoğraftı. Müziğin sınırı da makinelerden çıkan sesler oldu. Her uyuşturucu kendi tarzını yarattı. İnsanlar beyinlerini uyuşturma yöntemlerine göre sınıflara ayrıldılar. Hepsi kendini kandırdı. Benim kandıracak kimsem yoktu. çünkü kanmış olarak doğmuştum!''
Kinyas ve Kayra iki dipsiz kuyu. Asla örnek alma ama asla unutma.
Kinyas ve KayraHakan Günday · Doğan Kitap · 202226,9bin okunma
Öncelikle bir itiraf ile başlayalım:
Bu kitap, kitaplığımda 9.sınıftan beri bekliyor. Edebiyat hocalarımız yazılının bir bölümünü Beyaz Gemi'den soracaklarını söyleyince bizde okuyalım dedik.
Yazılı gününe kadar herkes okumuş, çıkabilecek soruları bile ayarlamış. Şahsen o zamanlar okumamıştım, yazılıya 5 dakika kala internetten özetini açıp
Aslı Fransızca'dan çevrilen (Le Dernier Jour d'un Condamné) bu opus magnumun orijinali, V. Hugo tarafından bir takma ad ile 1829 yılında yayımlamıştır.İçerik bakımından son derece yalın ve açık olan 132 sayfalık kısa roman, idam cezasının insanlık dışı yönlerini - ki bu yönler çoğu zaman münferit boyutunu terkedip bedellerini kitlelere
Kitap kulübümüz ile aralık ayının kitabı olarak belirlemiştik eseri. Henüz daha basılmamıştı biz seçerken, ön sipariş ile aldık. Ve daha kapağını açmadan o yeni basılan kitabın kokusu geldi burnuma, efsunlu, açmadan büyülendim...
Gelir gelmez okumaya başladım ve yine başladığım gün bitirdim. Muhtemelen kitabın ilk okurlarından biriyim, en azından
Okumak Ve Tüketmek-1
Hangi kitabı, neden, nasıl, ne sürede okumalıyız soruları, her birimizin zaman zaman zihninde gezinen sorulardır. Çoğumuz tam anlamıyla aç kurtlarız. Hem o kadar açız ki, elimizden gelse, sürahiden süt döker gibi, kafatasımızı açıp içine kitapları aktaracağız. Ama bu mümkün olmadığı için, biz de bari gözümüzü doyuralım diye
Bu kitap bir kadının yirmi dört saati değil ömrünün her bir anını kaplayan aşkı, hayalleri, umutları, nefret ve en derinden yaşadığı pişmanlıklarını bir solukta insanın ruhuna işleyen bir kitaptır şüphesiz.
Bir kadının daha önce hiç tanımadığı bir erkek uğruna tüm hayatını, onurunu hiçe sayıp ' onun için sokaklarda dilenirdim' diyebilecek kadar
Kitap incelemesine geçmeden önce yazar hakkında kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum. Tıp fakültesi mezunu olan yazar Mario Mazzanti İtalya/ Milano’da dünyaya gelmiştir. Edebiyat dünyasına ilk adımını ise şu an incelemesini yapacağımız Şah Mat adlı romanıyla atmıştır. Polisiye, gerilim türü olan bu romanıyla da edebiyat dünyasında adından söz
Bu kitap benim için çok farklı bir deneyim, farklı bir bakış açısı, farklı bir tat oldu.
Kitabın ilk başlarında içimden bu kitaba neden TRT 1970 ödülünü vermişler diye geçirdim. Sonradan sonraya Oğuz Atayın yazarlığın hakkını verdiği ve içten içe konuşmalarıyla, kendine özgü anlatımlarıyla bu ödülü sonuna kadar hak ettiğini anladım. Tutunamayanlar benim Oğuz Atayla ilk tanışmamdı bu kitaptan sonra da tüm eserleri okunacak yazarlarım arasında ilk sıralara Oğuz Atayı hiç çekinmeden, zerre kadar tereddüt etmeden koyuyorum.
Peki Tutunamayanlar eserinin bana katkıları neler ?
Şöyleki onca kitap okumuşluğum üzerine şu huyumdan vazgeçemiyorum; Kitaba ilk başlarken olaylar daha yerli yerine oturmamışken kitap hakkında olumsuz düşüncelere kaptırıyorum kendimi. Tutunamayanlarda da böyle bir yanılgıya düştüm.
Bu kitapta en çok karşılaşılan sorunlardan birine değineyim. -Yarım Bırakmak-
Bakın bu kitabı şöyle düşünün; Hani bazı yiyecekler vardır ağzınıza attığınızda ilk bir acı tat verir sonrasında tatlanır, işte Tutunamayanları okumak böyle bir his verir okura.
Ha bazı bilirkişi okurlarımız şöyle diyecekler şimdi - Ya arkadaş 720 sayfa kitap biter mi böyle, zaman kaybından başka bir şey değil resmen pişmanlık - gibi bir düşünceye kapılacaklar.
Arkadaşlar Tutunamayanlar hakkında size söyleyeceklerim:
- Tutunamayanları okumayıp pişman olacağınıza okuyup pişman olun derim.
Çünkü yapmadıklarımızın pişmanlığı peşimizi hiç bir zaman bırakmıyor. Hep şu sözler: Ya kabul ederse... Ya güzelse... Ya oda seviyorsa...
Tutunamayanlara son bir kişi daha eklemek istiyorum :)
İnsanın ruhunu kısıtlaması insanı hapse atan ilk nedendir. Özgürlüğü elinden alınan insan öncelikle özgür ruhunu yitirip hayata mahkum demirleri arasından bakmaya başlar.
Eski hüküm giyen ruh artık özgürlüğünü kaybeden bedenden değil tüm hayatı baskısı altına alma tehlikesi geçirmiştir.
Zorlu hayat koşulları sebebi ile hayata mahkum, eline
Edebiyat dünyasının tartışılan eserlerinden biri “Çavdar Tarlasında Çocuklar”. Seveni çok seviyor, sevmeyeni eseri abartılmış buluyor. Kimi travmalarını atlatamayan, iç çatışmaları ile boğuşan, uyumsuz ergen Holden Caulfield’in 4. okulundan da atıldıktan sonra geçen birkaç gününü anlatıyor kitap. Yani konusuna bakıldığında öyle ahım şahım bir