Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Schopenhauer, insanın sonu gelmez arzulara sahip bir doğası olduğuna; her bir arzunun yeni bir arzuyu kışkırttığına, döngüsel olarak devam eden bu durumun insana acı çektirdiğine dair kötümser bir görüşe sahipti. Bu doğrultuda, Schopenhauer'in dile getirdiği temel iddia şuydu: irade, arzulanan ile bu arzulananın eksik şekilde tatmin edilmesinden doğan açığın yarattığı acı çekmenin tezahürüdür. Bu iddia çerçevesinde Schopenhauer iradeyi irrasyonel olan ile özdeş görmekteydi. Çünkü, ona göre, irade aklın değil, hepsi bilinçaltı ve duygusal mahiyetteki hayaller, dürtüler, tutkular ve duygulanımlardan oluşan kalbin sesiydi ve bu ses esasen bedenden gelmekteydi (Mestrovic, 1988: 57).
Sayfa 204 - Timaş Yayınları
_Ahlak Metafiziğinin işi, olanaklı bir saf istemenin yani ahlakın en yüksek ilkesinin araştırılmasından öte bir şey değildir. İnsanın istemesinin eylem ve koşullarını araştırmak değil. Saf ve pratik eleştiri arası geçiştir. _Ahlak metafiziğinin görevi, deneyim ve güdülere dayanmayan, saf aklın düşüncesinde ortaya çıkan idelerin, iradeye
Reklam
( Sanatta ve Edebiyatta Güzelin Sırları ) _Seçkin insanların ve kıymetli düşüncelerin kaderi, çoğunluğu oluşturan avam takımının insafına kalmıştır. _İğdiş edilmiş bir erkek, üreme gücüne ne kadar sahipse, çoğunluk da bilince ancak o kadar sahiptir. Onlar hakiki olanı sahtesinden, sapı samandan, altını bakırdan ayırt etmeyi bilmezler. Hiç kimse
_Deniz bitti. En az iki yüzyıldır milletçe tam bir mirasyedi gibi yaşadık. Artık sonu geldi. Alacaklılar kapıya dayandı. Günü gün ederek har vurup harman savurduk ve değirmenin suyunun nereden geldiğine zerrece aldırmadık. Duranın durduğu yerde hep durmaya devam edeceğini sandık. Onunla ayakta durmak yerine emsalsiz bir umursamazlıkla sırtımızı
Bir insanın ef‟âli tebeddül edebilirse bunu malumatının tahavvülüne atf edip de ahlakına atfetmemek ne kadar mantıksızlık. Ahlakımız bizim ef‟âlimizde tezahür eder, mademki akli tekemmülât sayesinde ef‟alimizi tebdil edebiliyoruz; o hâlde ef‟âlimiz tebeddül etmiyor iddiası nerede kalır. Schopenhauer bir insanın ilelebed aynı ahlakta kalmış olduğunu, bir cömerdin hiçbir vakit hasislik ibraz etmediğini, bir hainin hiçbir vakit şefkat hissiyatı göstermediğini nerede görmüş? Eğer biz fezahatini gördüğümüz bir adama artık hiçbir zaman emniyet etmiyor isek, çocuklukta görülen ahlak ihtiyarlığa kadar hemen de aynı seviyede kalıyorsa, insanlar içinde fazilet ashabından ziyade redaet erbabı mevcut ise bu yalnız bir şeyi ispat eder: insanlar ahlaklarını tebeddüle çalışmıyorlar.
Sayfa 47
Schopenhauer Felsefesi ve Kainatın Arkasındaki Güç: Kozmik İrade
Schopenhauer, İsteme ve Tasarım Olarak Dünya adlı başyapıtı ile felsefe dünyasına yeni bir soluk getirmiştir. Düşünce tarihinde bir devrim etkisi yaratan kitabında yaşamın sadece bir tasarımdan ibaret olduğunu belirtir. Bu tasarımın (yaşam) ''isteme ilkesi'' ile oluştuğunu ifade eder. Hayat sahici olmayan bir kartonun üzerinde yürümektir. Bir projenin tatsızlığını içerir. Bu nedenle hayat ile gerçek bir bağ kuramayız. Evrene yabancı hissetmemizin kökeninde, hayatın bir tasarım olması gerçeği vardır.
Sayfa 17 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Schopenhauer Felsefesi
"Dünya bir tasavvurdur, yani o, akılda tasavvur edildiğinden başka bir şekilde düşünülemez (idealizm). Schopenhauer, bu fenomenler dünyasının dayanağına, irade (istenç) adını verir ve her kuvveti bir irade olarak görür (iradecilik). Bu irade varlıklarda, yaşama isteği veya yok etme sebeplerine karşı direnme ve onlara hakim olma eğilimi olarak belirir. Zeka bile yaşama isteğinin hizmetindedir; bununla birlikte, insan, her yaşantıda ve çabada kötülük ve acının bulunduğunu anlayınca, yaşama isteğinden kendini gene zekâ yoluyla kurtarabilecektir."
"Nietzsche irade konularında fazla duyarlıdır. İradesini bir başkasının ellerine bırakıyormuş gibi algılayacağı bir sürecin içine girmeyi reddecektir. Felsefesi, Sokrates öncesi Yunan düşüncesine, özellikle de Adonis kavramına, yani kişinin doğal yeteneklerini yalnızca rekabet yoluyla gerçekleştirebileceği inancına dayanır ve rekabete karşı çıkan ve diğerkam olduğunu iddia edenlere asla inanmaz. Bu konudaki akıl hocası Schopenhauer'dı. Hiç kimsenin bir başkasına yardım etme arzusunda olmadığına inanır: İnsanların tek istediği hükmetmek ve kendi güçlerini artırmaktır. İradesini bir başkasına teslim ettiği nadir zamanlarda kendini yenilmiş hissederek öfkeye kapılmıştır hep. Richard Wagner ile böyle oldu. Sanırım şimdi de benimle bunu yaşıyor."
Nietzsche irade konularında fazla duyarlıdır. İradesinin bir başkasının elinde bırakıyormuş gibi algılayacağı bir sürecin içine girmeyi reddedecektir. Felsefesi, Sokrates öncesi Yunan düşüncesine, özellikle de Adonis kavramına yani kişinin doğal yetenekleriyle yalnızca rekabet yoluyla gerçekleşebileceği inancına dayanır ve rekabete karşı çıkan diğerkam olduğunu iddia edenlere asla inanmaz. Bu konulardaki akıl hocası Schopenhauer'dı. Hiç kimsenin bir başkasına yardım etme arzusunda olmayacağına inanır: İnsanların tek istediği hükmetmek ve kendi güçlerini arttırmaktır. İradesini bir başkasına teslim ettiği nadir zamanlarda kendisini yenilmiş hissederek öfkeye kapılmıştır hep. Richard Wagner ile böyle oldu.
"Nietzsche irade konularına fazla duyarlıdır. İradesini bir başkasının ellerine bırakıyormuş gibi algılayacağı bir sürecin içine girmeyi reddedecektir. Felsefesi, Sokrat öncesi Yunan düşüncesine, özellikle Adonis kavramına, yani kişinin doğal yeteneklerini yalnızca rekabet yoluyla gerçekleştirebileceği inancına dayanır ve rekabete karşı çıkan ve diğerkâm olduğunu iddia edenlere asla inanmaz. Bu konulardaki akıl hocası Schopenhauer'dı. Hiç kimsenin bir başkasına yardım etme arzusunda olmadığına inanır: İnsanlarının tek istediği hükmetmek ve kendi güçlerini artırmaktır. İradesini bir başkasına teslim ettiği nadir zamanlarda kendisini yenilmiş hissederek öfkeye kapılmıştır hep."
Sayfa 32 - Ayrıntı Yayınları, 117. Basım, çev. Esra BirkanKitabı okudu
Reklam
Nietzsche ve güç istenci
Nietzsche irade konularına fazla duyarlıdır. İradesini bir başkasının ellerine bırakıyormuş gibi algılayacağı bir sürecin içine girmeyecektir. Felsefesi, Sokrates öncesi Yunan düşüncesine, özellikle de Adonis kavramına, yani kişinin doğal yeteneklerini ancak rekabet yoluyla gerçekleştirebileceği inancına dayanır ve rekabete karşı çıkan ve diğerkam olduğunu iddia edenlere inanmaz. Bu konulardaki akıl hocası Schopenhauer'dı. Hiç kimsenin bir başkasına yardım etme arzusunda olmadığına inanır. İnsanların tek istediği hükmetmek ve kendi güçlerini artırmaktır. İradesini bir başkasına teslim ettiği zamanlarda kendisini yenilmiş hissederek öfkeye kapılmıştır hep.
Fakat bu beyin güçleri iradelerinin hizmeti için gerekli olan sınırın ötesine geçen büyük kafaları umutsuzluğa düşürür ve böyleleri, eğer icap ederse en zor koşullarda, en sınırlı imkânlar içinde yaşamayı tercih edecektir, yeter ki bu ona yeteneklerini geliştirmek ve kullanmak için zamanını özgürce tasarruf edebilme imkânını, bir başka ifadeyle, onun için paha biçilmez derecede kıymetli olan boş vakti sunsun. Sıradan insanlar için bu doğal olarak farklıdır: Onlar için boş vakit sırf kendisinden ötürü değerli olmadığı gibi, tehlikelerden de beri değildir, onlar bunun farkındadırlar. Zira umulmadık noktalara gelmiş olan zamanımızın teknik imkânları ihtiyaç harici lüks maddeleri artırıp çoğaltarak talihin kayırdıklarına bir taraftan daha çok boş vakit ve kültür, diğer taraftan iyi yaşama imkânı ve ilave lüksler, fakat giderek artan etkinlik arasında bir tercih sunmaktadır. Onlar bir bakıma yaradılışlarına sadık kalarak genellikle bu sonuncusunu seçip şampanyayı boş vakte ya da özgürlüğe tercih etmektedirler. Bu da tutarlı bir seçimdir; çünkü onlar için iradenin amaçlarına hizmet etmeyen her zihinsel çaba veya etkinlik anlamsızdır ve bu tür etkinliğe olan eğilimi onlar tuhaf ya da garip (merkez dışı, die Exzentriker) diye yaftalarlar. Bu yüzden iradenin emellerine, belin hizmetine sadakat onların nazarında ortak merkezli (merkezden uzak olmayan, konzentrisch) bir durumdur; doğrudur irade kesinlikle merkezdir ve dünyanın en iç çekirdeğidir.
Sayfa 30 - Say YayınlarıKitabı okudu
Fakat bir hiç olmaktan bizi ürküten şey, hayat irademizdir.O bizim kendimizdir.Hiçlikten korkuşumuzdur.
Sayfa 140Kitabı okudu
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.