Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Korktuğumuz başımıza geldiğinde, hayatımızı istila ettiğinde, korktuğumuz şeyi tüm derinliğiyle yaşamımızda var ettiğimizde, acı ruhumuzu çekiştirerek bizi yırtar gibi hissettiğinde, önceden korktuğumuz şey, artık korkmadığımız bir şeye dönüşebilir. Ve korkumuzdan böylece özgürleşebiliriz. Ayrılık, eğer korktuğumuz bir şeyse, bazen şifa etkisi yaratabilir. Korkulacak bir şey olmadığına dair bir şifa etkisi ''Ona da başka bir ayrılığın sonucunda kavuşmuştum. O da bana başka bir ayrılığın sonucunda gelmişti.''
Sayfa 192Kitabı okudu
Fransa ve Avusturya, yeni krallığı istila etme, parçalama ve Vittorio Emmanuele'nin birleşme sürecinde ilhak ettiği Papalık Devletlerini yeniden kurma tehditlerinde bulunuyordu.
Sayfa 1 - Boğaziçi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Emperyalizm,milletleri maddeten istila eder. Halbuki komünizm, milletleri manen yıkar ve fikir adına menfi fikirler nizamıyla, onları ebediyen esir eder, hatta kendi küfür potasında eritir.
Bugün veya yarın elbet birgün öleceğiz. Kim bilir neyle oyalanırken ölüm bizi istilâ edecek? Ben şahsen tüm yüreğimle ölümün beni irademi bilerken bulmasını dilerim...
Günümüzün Ermenistan Cumhuriyetinin bulunduğu Revan Hanlığında, yaklaşık olarak 26.000 Türk ya öldürülmüş ya da kaçmaya zorlanmıştı. Ruslar, yakın zamanda genişleyen İmparatorluklarına gelecek Ermenilere, bedava çiftlik ve ev vaat ettiler. Tahliye ettirilen Türklerin evleriyle çiftlikleri boş kalmıştı ve yeni yerleşimciler beklemekteydi. Ruslar yerleşecek göçmenlerden vergi almamak sözü verdi. Yoksul Ermeniler için bu çok cazip bir teklifti. İran'dan ve Osmanlı İmparatorluğu'ndan 45.000 Ermeni (yine bir tahmini sayı), Revan vilayetine bu şekilde geldi. Belki 50.000 Ermeni de Rusya'nın Güney Kafkasya'daki diğer bölgelerine gitti. Ermeniler için asıl özendirici olan, daha refah yaşam şartlarına kavuşmak fırsatıydı, fakat onlar korktukları için de geldiler. Ruslar 1828'de Doğu Anadolu'yu istila ettiğinde Ermeniler, Türklere eziyet ederek Rus fethine ortak olmuşlardı çünkü Rusların burada kalacağını umuyorlardı. 1829 Edirne sözleşmesiyle o topraklar Osmanlılara geri verilince Ermeniler, haklı olarak misillemeden korktukları için, geri çekilen Rus birliklerinin yanına katıldılar.
Sayfa 34 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okuyor
1829'a gelindiğinde Ruslar, Güney Kafkasya'yı (hemen hemen günümüzdeki Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan bölgesini) ele geçirmişlerdi. Ruslar fethettikçe demografik bir problemle karşılaştılar. Gürcistan haricindeki bütün Güney Kafkas topraklarında yaşayan halkın büyük çoğunluğu Müslümandı. Ruslar, bu Müslümanların, kendi topraklarını fetheden Hristiyanlara sadakat göstermeyeceğini biliyorlardı. Güvenebilecekleri bir halk topluluğu gerekiyordu. Bu da Ruslara ihtiyaç duyan ve onlara yardım edecek büyük bir Hristiyan toplumu olmalıydı. Mevcut tek seçenek Ermenilerdi. Üstelik Ermeniler, Azerbaycan'ı istila etmeleri sırasında, Ruslara önemli derecede yardım etmişlerdi. Ruslar, Ermenilere karşı bir Hristiyanlık bağı hissetmiş olabilirler, fakat onları öncelikle emperyalist politikanın ihtiyaçlarından dolayı seçtiler.
Sayfa 33 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okuyor
Reklam
Belirsiz, fakat hakiki bir muhabbet hissi bütün bedenlerimi istila etmişti.
Anladım ki susmak, bir cüsse işi... Derin denizlerin işi... Serin sular, en hafif rüzgarları bile coşturabiliyor... Derin denizleri ise ANCAK, DERİN SEVDALAR⚘️ Derin denizlerin sükutu, büyüler beni...içimi, bir heybet hissi kaplar. Benliğimi, hasret duyguları istila eder. Kalbim ürperir. Dalgalı denizler, durgun mavi denizler kadar heybetli gelmez bana... Göklerin suskunluğu da öyle...sükut her zaman daha manalı, daha derindir.
Peki ya ümit elden alınırsa?
İnsanın içini aydınlatan ümit kandilleri sönmeye görsün, yaşama sevinci kaybolur, gözlerin feri gider, çökkünlük barbar ordularıyla ruhu istila eder.
Krallar hep yanlış, hep eksik anlatır. Krallar kılıçlarının gölgesi halkın üzerinden eksilmesin ister. Krallar şöyle düşünür: Nasıl olur da tahtta daha çok kalırız. Nasıl olur da daha çok ülkeyi istila ederiz. En iyisi, en adili bile böyle düşünür.
Reklam
Çok tanıdık bir durum
İstila ne kadar keskin vurgulanıyorsa, istilaya uğrayanlar kendi kültürlerinin ruhuna ve kendilerine ne kadar çok yabancılaşırlarsa, istilacılara o kadar çok benzemek, onlar gibi yürümek, onlar gibi giyinmek, onlar gibi konuşmak isterler.
Sayfa 174
Cümhuriyyət hüdudları (sərhədləri) üstün qüvvələrlə keçilmiş, hər cür müqavimət hərəkatları amansız surətdə basdırılmışdı. Qızıl Ordunun aktiv yardımı ilə məmləkət sovetləşdirilirdi. Yəni sözdə Sovet Azərbaycanı cümhuriyyəti ünvanı mühafizə edilirdisə, işdə demokratik milli bütün müəssisələr ortadan qaldırılır; liderlər təqib olunur, qızıl istila terroru hər tərəfi qovururdu. Fövqəladə ixtilal məhkəməsi mənasına gələn “Çrezvıçayka” cəza makinəsi (maşını) durmadan çalışır (işləyir), gözdə bulunan bütün münəvvərlər biri-biri arxasından yaxalanaraq zindanlara atılır, bir qismi də əlli-ayaqlı ortadan qeyb olurdular. Qızıl qasırğa devirmədik milli bir müəssisə, kəsmədik bir şəxsiyyət buraxmırdı.
Aslında kapita­lizm, niçin (özellikle) İslâm ülkelerinde değil de modern devirde Avrupa’da hâkim olmuştur? Aynı zamanda ni­çin Avrupa kapitalizmi İslâm dünyasını bu kadar kolay­ca istila etmiştir?
Sayfa 27 - Gün YayınlarıKitabı okuyor
Yirmidördüncü Söz
“Muhabbet, şu kâinatın sebeb-i vücududur. Hem şu kâinatın rabıtasıdır. Hem şu kâinatın nurudur, hem hayatıdır. İnsan, kâinatın en câmi’ bir meyvesi olduğu için, kâinatı istila edecek bir muhabbet o meyvenin çekirdeği olan kalbine dercedilmiştir. İşte şöyle nihayetsiz bir muhabbete lâyık olacak, nihayetsiz bir kemâl sahibi olabilir.”
Vicdan, sıcak ve yumuşak bir sözcük. Altın değerinde, ağır bir sözcük. Herkesin, kayıtsız, şartsız herkesin saygı duyduğu, üzerinde hemfikir olduğu bir sözcük. Ancak nerede o? Tank, top, para ve petrol sesinin her yeri istila ettiği bir dünyada, aynı dünyanın yaşanan musibetleri seyre çıktığı bir zamanda, yaşamın bu kadar ağırlaştığı bir dönemde, vicdanın sesi nerede? İkiyüzlülüğün, sahtekarlığın değer addedildiği kardeşlik, dayanışma ve insanlığın ıssız, harap mezarlıklarda yasa oturduğu bir dünyada, bu sihirli sözcük ne anlama geliyor?
Sayfa 83 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.