Tembellik hakkımızı nasıl kazanabiliriz?
Karl Marx mektuplarında damadına şöyle seslenir: "Sen çalışmayı sevmezsin ama kızıma iyi bak. "Sadece kapitalist düzeni değil bu düzene uyan ve gün geçtikçe onun daha da kölesi haline gelen proleterya sınıfının kendini nasıl burjuva sınıfına oyuncak ettiğini bütün çıplaklığıyla her tarafta da yerden yere vurarak anlatan bir kitaptır. İşçi sınıfı için var olan düzenin aslında onların daha çok çalışıp ülkelerinin kalkındırmaları adına değil de daha çok köleleşmeleri ve sömürge aracı haline gelmeleri için olduğunu gözler önüne sermiştir. 
Tembellik Hakkı
"Savaşçı gönlünün muradını keşfeden ve o muradı yaşamında gerçekleştirmek üzere yaşayan kişidir." diyor 
Doğan Cüceloğlu
Arif öğretmenle yaptıkları sohbetler aracılığıyla Savaşçı kimdir, özellikleri nelerdir? dupduru, yalın diliyle anlatıyor. Okurken insan sanki Doğan hocanın karşısındaki kendisiymiş gibi hissediyor. Etkileyici bir üslüpla yazılmış diyaloglarda kendi hayatlarımızdan, kaygılarımızdan, kişisel gelişim yolculuğumuzda biz yoran anlarımızdan parçalar buluyoruz. Özellikle ölüm bilinci ile ilgili bölüm bambaşka kapılar açtı zihnimde.
Don Juan hikayeleri, Karl Marx, Hegel, Platon, Sokrates, E. E. Cumming, Heidegger, Husserl ve daha pek kişiden alıntılarla zenginleştirdiği 
Savaşçı benim için bir başucu kitabı olacak. Işıklar içinde uyu Doğan Cüceloğlu.
Keyifli okumalar dilerim.
241 syf.
10/10 puan verdi
Kadir Mısıroğlu'nun En Tartışmalı Sözlerinin TahliliKadir Çandarlıoğlu · Dionysos Yayın Group · 20233 okunma
Karl Marx 
Das Kapital kitabında kapitalizmin temel ve bütünsel incelemesini yaparak ekonomi - politik alanında muazzam bir iz bırakmıştır. Das Kapital her ne kadar ekonomi - politik çerçevede bir eser olarak görünsede Marx’ın felsefi bakış açısını da ortaya koyar. Bu noktadan bakıldığında Das Kapital meta ve onda içkin olan değer kavramıyla ekonomi - politik alanın felsefi bakışını yansıtır.
Alfredo Saad-Filho ise Marksist ekonomi - politik alanında ortaya koymuş olduğu eserlerde başarılı bir yazardır. Bu eserde de Marx’ın değer kavramını ele alarak, muhalif ve ortodoks değerlendirmelerin yanlışlarını analiz ediyor.
Kitap değer, meta, sermaye, ücretli emek vb gibi kavramlar çerçevesinde Marx’ın yöntemine vurgu yapmaktadır. Kapitalizm ve değer kavramını idrak edebilmek için okunması gereken kitaplar arasında olduğunu düşünüyorum.
Keyifli okumalar…
Öncelikle yazar ile ilk defa tanıştığım için kısacık kendi hayat hikayesinden bahsetmek istiyorum. Paul Lafargue 1842'de Küba'nın Santiago şehrinde doğmuş Tıp eğitimi için Paris'te bulunmuştur. Fransa'da eğitim görürken Sosyalist bir kurumun öğrenci kongresine katıldığı için eğitim görmesi yasaklanıyor. Bu sebeple Londra'ya gidiyor ve orada ilerde kayınbabası olacak olan Karl Marx ile tanışıyor. Marx'ın beğenisini alan Paul Lafargue 1868 yılında Marx'ın kızı Laura ile evlenir ve tıp eğitimini de burada tamamlıyor. Evlilik hayatında Paul'u tıptan uzaklaştıran bir olay geçiyor başından; üç çocuğunu peş peşe kaybediyor. Bu olay sonrasında kendini sosyalizme adar. Ölümü trajik bir sondur. 1911 senesinde eşi ile birlikte vücutlarına siyanür enjekte ederek intihar ederler. Cenazesinde Lenin konuşma yapar.
Tembellik Hakkı İşçinin emeğinin sömürüsünü en iyi anlatan kitaplardan biri sayfa sayısı az olmasına rağmen içinde net bir şekilde mesajlar veriliyor.
- Din adamlarının insanları dini kullanarak daha çok çalışmaya teşvik etmeleri,
- Fabrikalarda çalışma şartları,
- İnsanların adeta sadece çalışmak için can çekişmeleri,
- İşin sonunda emeklerini alamayan insanların, başkalarını zengin etmeye bu kadar hevesli olmaları ve bunun sorumlusu olarak kişilerin kendilerini suçlaması gerektiği
- Çocukların küçük yaşta çalışmaları
Kitapta bahsedilen durumlardan bazıları.
Hayvan Çiftliği
Stalin dönemi Rus siyasetini harika bir şekilde eleştiren mükemmel bir kitaptı.
Hayvanların insanlara karşı ayaklanma planları kurması ve bunu Koca Reis isimli domuzun fikirleriyle yapmaları ancak Koca Reisin bu devrimi görememesi ile birlikte Koca Reis Karl Marx'ı temsil ediyor. Kovulan çiftlik sahibi Bay Jones ise son Rus çarıdır.
Sürgün edilen domuz Snowball ise Josef Stalin ile giriştiği siyasi mücadeleyi kaybedince resmi görevlerden alınan ve Sovyetlerden sürgün edilen Lev Troçki'yi temsil eder.
Daha sonra başa geçen Napeleon ise Josep Stalin'dir. Başlarda eşitlik sloganlarıyla başlayan 'Bütün Hayvanlar Eşittir' denilen devrimde bu slogan zamanla domuzların kendilerini daha üstün görmeye başlaması halka iyi bakmaması ile birlikte "Bütün Hayvanlar Eşittir Ancak Bazı Hayvanlar Daha Eşittir" sloganına dönüşmüştür.
Devrimin başlarında insanlarla iletişim kurmanın onlara benzemenin kötülüğünden bahseden kitabın sonunda hayvanlar o sevmedikleri insanların özelliklerine kavuşmuş onlar gibi davranmaya başlamışlardır. 
Hayvan Çiftliği 
George Orwell
Kitabın işleyişini çok beğendim. Sunuş bölümünde dönemin tarihsel olaylarına yer verildiği için bu yayını seçmiştim ve manifestoyu okurken de anlama ve yorumlama bakımından epey faydasını gördüm. Manifestonun içeriğine gelirsek de sandığımdan çok daha anlaşılır ve etkiliyeciliği yüksek bir dile sahipti. Özellikle de ilk iki bölümünü pür dikkat okudum. Amaçlarını açıklayıcı bir dille anlatmışlar ve önemli kısımları yer yer tekrar konu etmişler bu yüzden de benim için akılda kalıcılık daha yüksek bir hale geldi. Bu bahsedilen amaçları uygulama kısmına gelince zihnimde birtakım açıklar bırakmış olsalar da hedeflenen düşünce bakımından toplumun çoğunluğunun, azınlık bir kısım tarafından sömürülmesini tarihsel gelişmelerle ortaya koymuşlar ve bu da konuyu daha iyi anlamama olanak sağladı. Kitapta sayıca çok fazla yerin altını çizdim, epey çarpıcı sözler içeriyordu. Kitabı okumadan önce çok bir beklentim yoktu ve açıkçası bitirebileceğimden de şüpheliydim ama daha kitabı bitirmeden diğer kitaplarını da okuyup öğrenme isteği içimde belirdi ve muhtemeldir ki önümüzdeki zamanda uzun bir Das Kapital süreci beni bekliyor.
Ecem Turan 
Komünist Manifesto ve Komünizmin İlkeleri Karl Marx 
Friedrich Engels
86 syf.
·
Puan vermedi
Toplumun alt kesimine dahil olan bir İstanbul kenar mahallesinin sakini olan Ayten ve Erol'un hikayesi.
Ayten teyzesi ile birlikte yaşayan, pembe panjurlu ev, sıcacık bir yuva hayalleri kuran 
Küçücük bir kız.
Erol ise dışa odaklı kişiliğe sahip, amatör bir futbol takımında oynayan ama, borcuna sadık (paranın nasıl geldiği önemsiz) , boş beklentiler ile yarına göz dikmiş bir şekilde yaşayan işten kaçan bir çulsuz.
Ekonominin bozuk olduğu bir toplumda insanlar paraya dönüştürecek herhangi bir meta olmayınca farklı şeyleri satışa çıkarmak zorunda kalıyor.
" Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir " cümlesini kuran Karl Marx kapitalizmin bu hayatları nasıl mahvetiğini görse gözyaşlarını tutamazdı sanırım. Ayten para kazanmak, Erol'la güzel bir gelecek kurmak için yapıyordu bu fedakarlığı. Hem Erol bilmediği sürece sorun yoktu, çok şikayetçi olduğu da söylenemez.
Alt metinde kapitalizmin toplumu nasıl etkilediğini anlatan Orhan Kemal toplumsal bazı gerçekleri ve insan psikolojisini de baharat gibi kullanarak hikayeden aldığımız tadı artırıyor.
Para karşısında onurun hiç olduğu bir hikaye.
Keyifli okumalar dilerim.
