Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Tanrı beni affetsin... Nasıl olduğunu bilemezsiniz. İçeri girince üst üste yığılmış ceset yığınıyla karşılaşıyorsunuz. Çoğu kesin ezilerek, boğularak ölüyordur. O zehir geldiğinde vücut korkunç tepki veriyor olsa gerek; herhalde nefes alamıyor, çırpınıyorlar. Cesetler dışkı içinde kalıyor. Gözleri yuvalarından çıkmış
Elimde olmadan daha genç yaşlarda kendi kabuğuna çekilen sanatçılar hakkında okuduklarımı düşündüm; Morrison, Joplin, Cobain, Hendrix. Onlardan nefret ederdim. İstedikleri her şeyi elde ettikleri inilde ne yaptılar? Ya etrafta olup bitenleri fark edemeyecek hale gelene dek uyuşturucu aldılar ya da kafalarına kurşun sıktık Amma da akılsızlarmış.Eh, şimdi dön de kendine bir bak. Bir uyuşturucu müptelası değilsin belki ama bundan çok daha iyi bir durumda da sayılmazsın
Reklam
Rusya'da insanlar korkunç biçimde sadece hayatta kalmakla meşguldüler; yıllarca birbirlerine telefon etmediler, kimileri yoksul olduğu için, kimileri de zengin oldukları için utanıyorlardı. Bu, birçok insanın başka ülkelere geri dönmemek üzere göç ettikleri, insanların artık hiç kimsenin onlara ihtiyaç duymaması yüzünden kafalarına bir kurşun sıktıkları, insanların kendilerinden iğrendikleri için kokain kullandıkları bir dönemdi.
Sayfa 108Kitabı okudu
Bazı köpekler evin arka bahçesinden hiç ayrılmaz, orada yaşar ve ölürler, tabii açık araziye götürülüp bir ağacın dalına asıldıkları ya da kafalarına bir kurşun yiyip öldürüldükleri zamanlar dışında.
Ardından bir geçiş dönemi geldi, ahlakça çürümüş, yapıca duyarlılığı abartılı bir kuşak ortaya çıktı; tanımadığı geçmişe özlem duyuyor, anlamadığı bugüne lanet okuyor, sezemediği geleceğe kuşkuyla bakıyordu.Bu bir romantikler, sıradan genç insanlar kuşağıydı, bunlar hayatlarını gülmekle, ağlamakla, dua etmekle, küfür işlemekle, can sıkan sızlamalarını bütün makamlarla okumakla geçiriyorlardı ve bu, günün birinde kafalarına bir kurşun sıkıncaya kadar sürüyordu.
Bu ateşli yazarların ya da benzer nedenlerle ücra taşra şehirlerinde bir ara sokakta kafalarına kurşun sıkılan gazetecilerin hayatlarına hiçbir ilgi duymayan İstanbul ve Batı basınından çok, kim vurduya giden bütün yazarlarını kısa bir süre sonra sonsuza kadar unutan bir kültürden gelmesine öfke duyuyor,bir köşeye çekilip mutlu olmanın ne kadar akıllıca bir iş olduğunu hayretle görüyordu.
Reklam
-İti gebertmen şart mıydı Louis? İşi bitirdikten sonra yapsaydın karışmazdım ama profesyonelliğe sığmadı -Şattı Jimmy. Kendi iyiliğin için kendimi rahatlatmam, öfkemi kusmam, duygularımı açığa vurmam lazım. Psikoloğum öyle diyor
Sayfa 11 - YKYKitabı okudu
"Tarz Jimmy. Seçkinlik, mangır, ayakkabıdan belli olur.Klas bir takım giymiş adamın ayakkabıları berbatsa adam beş para etmez" Louis (New Orleans'lı bir haydut. Bir kaç ilkesi "klas"ı ve 2000 dolarlık ayakkabıları var)
Sayfa 4 - YKYKitabı okudu
PLUMKETT'TEN LOTİ'YE
... Ardından bir geçiş dönemi geldi, ahlakça çürümüş, yapıca duyarlığı abartılı bir kuşak ortaya çıktı; tanımadığı geçmişe özlem duyuyor, anlamadığı bugüne lanet okuyor, sezemediği geleceğe kuşkuyla bakıyordu. Bu bir romantikler, sıradan genç insanlar kuşağıydı, bunlar hayatalarını gülmekle, ağlamakla, dua etmekle, küfür işlemekle, can sıkan sızlanmalarını bütün makamlarla okumakla geçiriyorlardı ve bu, günün birinde kafalarına bir kurşun sıkıncaya kadar sürüyordu. ...
Sayfa 75 - PLUMKETT - Liverpool, 1876Kitabı okudu
Bu düşmanlar arasında bir grup vardı ki onları ele ge çirmek çok büyük bir beceri, kurnazlık ve dikkat gerektiriyordu. Bunlar eski savaş tutsaklarıydı. Teslim olmak yerine kafalarına bir kurşun sıkarak intihar etmedikleri için zaten büyük bir suç işlemiş sayılıyorlardı. Düşmana teslim olmak zorunda kaldıkları zaman silahlarını kendilerine çevirip intihar etmek emredilmişti onlara.
Reklam
Ardından bir geçiş dönemi geldi, ahlakça çürümüş, yapıca duyarlığı abartılı bir kuşak ortaya çıktı; tanımadığı geçmişe özlem duyuyor, anlamadığı bugüne lanet okuyor, sezemediği geleceğe kuşkuyla bakıyordu. Bu bir romantikler, sıradan genç insanlar kuşağıydı, bunlar hayatlarını gülmekle, ağlamakla, dua etmekle, küfür işlemekle, can sıkan sızlanmalarını bütün makamlarla okumakla geçiriyorlardı ve bu, günün birinde kafalarına bir kurşun sıkıncaya kadar sürüyordu.
Sayfa 76
Burjuvazi, bir kez mutlak tembellik içine çöküp, zorunlu tatmin arayışıyla ahlakı bozulunca, çektiği sıkıntıya rağmen yeni yaşam tarzına uyum sağladı. Her türlü değişimi dehşetle karşılamaya başladı. İşçi sınıfı tarafından tevekkülle kabul edilen sefil yaşam koşullarının ve çarpık çalışma tutkusunun yarattığı organik bozulmanın görünümü, burjuvazinin her türlü çalışma dayatmasından ve her türlü zevk kısıtlamasından duyduğu tiksintiyi daha da artırıyordu. İşte tam o sırada, burjuvazinin ahlaksızlığı bir toplumsal ödev gibi benimsediğini hesaba katmayan proleterler, kapitalistleri çalışmaya zorlamayı kafalarına koydular. Saf oldukları için, iktisatçıların, ahlakçıların çalışma hakkındaki kuramlarını ciddiye aldılar ve bu kuramları kapitalistlere uygulatmak için kıçlarını yırttılar. Proletaryanın sloganı şuydu: Çalışmayana yemek yok; 1831'de Lyon ya çalışma ya kurşun diye ayağa kalktı; Haziran 48'de isyancılar Çalışma hakkı talep ettiler; Mart 1871'in federeleri [Paris komüncüleri) ayaklanmalarına Çalışma Devrimi adını koydular.
Sayfa 23 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
68 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.