Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Gölün bir cihetinde, gecenin nuruyla revnak-pezir olmuş gayet uzun saçları, mavi suların üzerinde dalgalanan bir akasya ağacının altında sandalı bir köşeye raptederek tevakkuf etti. Cevher, hâlâ tefekkürat-ı hüzn-engiz içinde bulunan kıza: - Düşünüyorsun. Daima düşünüyorsun! Fakat kimi?.. Benden korkma! Beni mahrem addet! Yüzüm siyah ise ruhum da muzlim mi olmak lâzım gelir? Ben bir nâkıs vücut isem bir kalbe de malik değil miyim? Kimseye acımaz, kimseyi sevmez miyim? Beni bir dost, bir kardeş, istersen bir hemşire addet. Seninle hasbihal edelim, diyordu. Âlâm ve ekdarına bu derecelerde hissedar-i teessür olması rikkatini tehyiç etmekle beraber gönlünün en hafi sırrını açmaya cesaret edemeyen kızın etrafına bakındığını gören Cevher: Çekinme! Kimseler işitmez. Korkma! Bu ağaçlar, çiçekler ketumdur. İnsan değil ki hıyanet etsin, dediği zaman yanındaki esirin gözleri dolmuştu.
Sayfa 117 - AKÇAĞKitabı okudu
Benekli sırtlanların gebelik süresi beklenmedik derecede uzundur ve bu doğum öncesi androjen küvetinde marine olmak, yavrunun sinir sistemi gelişimini etkiler, böylece yavrular doğdukları andan itibaren savaşa hazırdır. Ayrıca gerekli silahlara doğuştan sahiptirler: Çoğu memelinin aksine, sırtlan yavruları dünyaya gözleri açık, kasları koordineli, dişleri diş etlerini delip geçmiş ve ısırmaya hevesli olarak gelirler. Bu savaşçı bebekler, akşam yemeği için sık sık ölümüne dövüşürler, aralarında kardeş katli yaygındır.
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
Kerbela
Kerbela ne sadece bir şehir, ne sadece bir olay adıdır. Kerbela, İslam'a rağmen, Kur'an'ı rağmen yaşayan Müslümanların resmidir. Kardeş olduğunu unutmanın, kardeş kanına susamanın acı hikâyesidir. Temiz kalanla kendinden başka herşeyi herkesi temizlemeyi düstur edinmiş kirli zihniyetini savaşıdır. Kerbela, Allah'ın rızası ile tatmin olmak yerine dünyaya tamahın oluşturduğu huzursuz yüzlerin aynadaki yansımasıdır. Kerbela sadece bir şehir değildir.
“Dostluğun ne olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu. “Evet,” dedi çingene; “erkek kardeşle kız kardeş olmak demektir, birbirine dokunan ama kaynaşmayan iki ruh, elin iki parmağı gibi...” “Peki ya aşk?..” diye devam etti Gringoire. “Ohh, aşk!” dedi kız, sesi titriyor, gözleri parlıyordu. “Aşk iki iken bir olmaktır. Bir erkekle bir kadının birbirine karışıp bir meleğe dönüşmesi... Aşk, cennet demektir.”
Issız bir dağda, Tanrı’ya tapan ve birbirini seven iki keşiş yaşıyordu. Bu iki keşişin pişmiş topraktan bir kâsesi vardı; sahip oldukları tek şey de bu kâseydi. Bir gün, daha yaşlı olan keşişin kalbini kötü bir ruh ele geçirdi ve daha genç olan keşişin yanına gidip şöyle dedi: “Uzun zamandır birlikte yaşıyoruz, ayrılmak zamanıdır. Neyimiz varsa bölüşelim.” Bunun üzerine, daha genç olan keşiş hüzünlendi ve arkadaşına dedi ki: “Kardeş, beni bırakmak zorunda kalman kahreder beni. Ama mutlaka gitmen gerekiyorsa, öyle olsun.” Sonra toprak kâseyi getirdi ve “Bunu bölüşemeyiz, Kardeş, senin olsun,” dedi. O zaman, daha yaşlı olan keşiş şu karşılığı verdi: “Sadaka istemem, sadece bana ait olanı isterim. Kâse bölüşülmeli.” Daha genç olan keşiş cevap verdi: “Kâse kırılırsa ne işimize yarayacak? Hediyemi gerçekten kabul edemiyorsan kura çekelim.” Yaşlı keşiş yineledi: “İstediğim yalnızca adalet, bana ait olan şeye sahip olmak isterim ben, kurayı göze alamam. Kâse bölüşülmeli.” Genç keşişin öne sürebileceği başka bir sav kalmamıştı artık. “Gerçekten de istediğin bu ise, kâsenin bölüşülmesini istiyorsan, kıralım bitsin bu iş,” dedi. Bunun üzerine, yaşlı keşişin yüzü karardı ve bağırdı: “Ey korkak melun, kavgadan kaçıyorsun ha!”
Reklam
Tanrım, insan olmak şurada dursun, çalış da öküz ol istersen; saat on ikide kalkıp yatakta kahvesini içen, sonra da iki saat süsüyle püsüyle, giyimiyle kuşamıyla uğraşan bir kadın olacağına, sıradan bir beygir ol daha iyi...
Leylâ'm,Kardeş Çocuk!
Seni anlamak,seni sevmek mühim ve aziz bir iştir. Zor da değil halbûki,ama İNSAN olmak lâzım.
Sayfa 20
Yazıcızâdeler
Bir gün Yazıcızade Ahmed Bîcan, ağabeyi Mehmed Bîcan'a şöyle der: "Ağabey, dünyanın bekası ve rüzgârın vefası yoktur. Bunun için dünyada ebedî kalmak ve ahirete yardımcı olmak üzere bir yadigâr eser bırak. Herkes onu okuyup yararlansın. Âlemlerde zâhir, bâtın, tahkik ve temsil gibi ne kadar hakikat varsa cümlesini oraya yaz."
Muhyi'nin sözlerince: "Erenlerin çoktur yolu/ Cümlesine dedik beli/ Gören bizi sanır deli/ Usludan yeğdir delimiz." İnsanı çağırdığınızda size deli diyorlarsa, bilin ki usludan yeğdir delimiz. Kaderin kurbanı değil de tanığı olmak, insanın iradesini ortaya koyabilmesiyle mümkün. Değdiğimiz her insanı kardeş, vardığımız her yeri yurt bellemekle kaderin tanığı olabiliriz. Dünyanın bizim dokunuşlarımızla güzelleşebileceğine inanarak. "Bende sığar yedi cihan, ben bu cihana sığmazam" diyerek. Çocukluğun yaralarını anın/bugünün merhametiyle iyileştirerek.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.