Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
VE BU DA KENDİME SÖZÜM OLSUN... Ayırdığım vakit kadar bana vakit ayırmayanı, Adım attığım kadar bana gelmeyeni, Zor zamanlarımda yanımda olmayanı Verdiğim değer kadar bana değer vermeyeni, Böyle sevgiyi, böyle sevgiliyi, Böyle dostu,böyle dostluğu, Sonuna kadar reddediyorum. Kiminle gülüyorsanız gidin ona ağlayın. Kapım gibi, sol yanımda size kapalı artık. Yolunuz da,yüzünüz de benden uzak olsun. BEN ARTIK SİZİN GİBİ KİMSELERİN HİÇ KİMSESİ OLMAYACAĞIM... BİTTİ(M)...
Sayfa 190Kitabı okudu
Reklam
Sonun Sonsuzluğu
1 Acı, bir ırmak gibi Doluyor yüreğime Bardaktan boşanırcasına ağlamak istiyorum Beni artık ne çiçekler Ne çocuklar kurtarır Ne de o her gün Yinelenen doğum.
Ve bu da kendime son sozum olsun...
Ayirdigim vakit kadar bana vakit ayirmayani Adim attigim.kadar bana gelmeyeni Zor zamanlarimda yanimda olmayani Verdigim.deger kadar bana deger vermeyeni Boyle sevgiyi,boyle sevgiliyi, Boyle dostu,boyle dostlugu Sonuna kadar reddediyorum... Kimle guluyorsaniz gidin ona aglayin Kapim gibi,sol yanimda size kapali artik Yolunuz da,yuzunuz de benden uzak.olsun... Ben artik sizin gibi kimselerin hic kimsesi olmayacagim.....
Ne Yapmalı?
Ne yapmalı? Bugüne kadar sürdürdüğüm gibi, çevremdeki kişilerin davranış ve tutumlarını bilinçsiz bir aldırmazlıkla benimseyerek bu renksiz, kokusuz varlıkla yetinmeli mi; yoksa, başkalarından farklı olan, başkalarının istediğinden çok farklı, köklü bir eylem isteyen gerçek bir insan gibi bu miskin varlığı kökten değiştirmeli mi? En basit sorunların çözümünde bile bocalayan bu sözde devrimci gölgeyi, hiç düzeltmeden, biraz olsun çekidüzen vermeden, amaç edindiğimiz ülküleri gerçekleştirmek için hemen kavganın ortasına atıverelim mi? Kendini yönetmeyi beceremeyen kişileri, toplumları yönetmek, onlara yeni yollar göstermek için hemen başa geçirelim mi? Yoksa, toplu eylemlerde kütlelerin başına bela olan zayıf kişilikleri önce sert ve sıkı bir sınavdan mı geçirmeli? Ben kendimi yeterli görmüyorum. Ne için yeterli? Her şey için. Topluluğun eylemine engel olabilecek sorunlarımı çözmeden, onu güdebilecek sorunlarımı çözmeden, onu güdebilecek güçte olmadığımı seziyorum. Başkalarına söyleyecek bir sözüm olabilmesi için önce kendime söz geçirmem gerektiğine inanıyorum. Bana bugün, ne yapmalı? diye soracak olurlarsa ancak önce kendini düzeltmelisin, diyebilirim.
Reklam
“Hiçbir şey yapmayışım keşke tembelliğimden ileri gelseydi. Tanrım,keşke öyle olsaydı. Kendime ne kadar çok saygı duyardım. İsterse tembellik olsun, benim için “Kim bu adam?” Diye sorulunca, “Tembelin biri.” Cevabını verirlerdi, ben de bunu duymaktan son derece keyif duyucaktım; demek benim de bir niteliğim ve hakkımda söylenebilecek bir sözüm olucaktı.”
Sana sözüm olsun.
"Naçiz vücudunuzu hamil tabutunuzu nahif omuzlarım üzerinde büyük bir huşu ile ebedi istirahatgâhınıza tevdi etmeyi kendime şerefli bir vazife addediyorum..."
Sayfa 211
"Teşekkür ederim," dedim, "Her birinize Hayatıma girdiğiniz için.." O gün benim hayatımı değiştiren en büyük adımı attığım gündü. Yerin altında konuştuğumuz hiçbir şey yerin altında kalmamıştı, kalmayacaktı. Evim dediğim yer değişecekti, odam dediğim yer değişecekti. Ben değişecektim ve içimdeki kumru uçmayı yeniden öğrenecekti. Kendime sözüm olsun.
Kendini çözemeyen kişi...
"Ne yapmalı? Bugüne kadar sürdürdügüm gibi, çevremde ki kişilerin davranış ve tutumlarını bilinçsiz bir aldırmazlıkla benimseyerek bu renksiz, kokusuz varlıkla yetinmeli mi yoksa, başkalarından farklı olan, başkalarının istediğinden çok farklı, köklü bir eylem isteyen gerçek bir insan gibi bu miskin varlığı kökten degiştirmeli mi? En basit sorunların çözümünde bile bocalayan bu sözde devrimci gölgeyi, hiç düzeltmeden, biraz olsun çekidüzen vermeden, amaç edindiğimiz ülküleri gerçekleştirmek için hemen kavganın ortasına atıverelim mi? Kendini yönetmeyi beceremeyen kişileri toplumları yönetmek, onlara yeni yollar göstermek için hemen başa geçirelim mi? Yoksa, toplu eylemlerde kütlelerin başına bela olan zayıf kişilikleri önce sert ve sık bir sınavdan mi geçirmeli?Ben kendimi yeterli görmüyorum. Ne için yeterli? Her şey için. Toplulugun eylemine engel olabilecek sorunlarımı çözmeden, onu güdebilecek sorunlarımı çözmeden, onu güdebilecek güçte olmadığımı seziyorum. Başkalarına söyleyecek bir sözüm olabilmesi için önce kendime söz geçirmem gerektiğine inanıyorum. Bana bugün, ne yapmalı? diye soracak olurlarsa, ancak, önce kendini düzeltmelisin, diyebilirim. Bir temel ilkeden yola çıkmak gerekirse, bu temel ilke ancak şu olabilir: Kendini çözemeyen kişi, kendi dışında hiç bir sorunu çözemez."
Sayfa:93-94Kitabı okudu
Reklam
“Uyandığımda sertleşmiştim, Güneş kasıklarımı yakıyordu. Kalktım ve yüzümü fıskiyede yıkadım. Hava hâlâ sıcak ve nemliydi. Asfalt pelte gibi olmuştu, sinekler insanı ısırıyorlardı, ortalık çöp kokuyordu. Etrafıma boş gözlerle bakarak el arabalarının arasında gezindim. Bütün bu süre zarfında inmek bilmeyen bir sertlik yaşıyordum, fakat aklımda
Ne Yapmalı?
Ne yapmalı? Bugüne kadar sürdürdüğüm gibi, çevremdeki kişilerin davranış ve tutumlarını bilinçsiz bir aldırmazlıkla benimseyerek bu renksiz, kokusuz varlıkla yetinmeli mi; yoksa, başkalarından farklı olan, başkalarının istediğinden çok farklı, köklü bir eylem isteyen gerçek bir insan gibi bu miskin varlığı kökten değiştirmeli mi? En basit sorunların çözümünde bile bocalayan bu sözde devrimci gölgeyi, hiç düzeltmeden, biraz olsun çekidüzen vermeden, amaç edindiğimiz ülküleri gerçekleştirmek için hemen kavganın ortasına atıverelim mi? Kendini yönetmeyi beceremeyen kişileri, toplumları yönetmek, onlara yeni yollar göstermek için hemen başa geçirelim mi? Yoksa, toplu eylemlerde kütlelerin başına bela olan zayıf kişilikleri önce sert ve sıkı bir sınavdan mı geçirmeli? Ben kendimi yeterli görmüyorum. Ne için yeterli? Her şey için. Topluluğun eylemine engel olabilecek sorunlarımı çözmeden, onu güdebilecek sorunlarımı çözmeden, onu güdebilecek güçte olmadığımı seziyorum. Başkalarına söyleyecek bir sözüm olabilmesi için önce kendime söz geçirmem gerektiğine inanıyorum. Bana bugün, ne yapmalı? diye soracak olurlarsa, ancak, önce kendini düzeltmelisin, diyebilirim.
Ben değişecektim ve içimdeki kumru uçmayı yeniden öğrenecekti. Kendime sözüm olsun.
Ne yapmalı? Bugüne kadar sürdürdüğüm gibi, çevremdeki kişilerin davranış ve tutumlarını bilinçsiz bir aldırmazlıkla benimseyerek bu renksiz, kokusuz varlıkla yetinmeli mi; yoksa, başkalarından farklı olan, başkalarının istediğinden çok farklı, köklü bir eylem isteyen gerçek bir insan gibi bu miskin varlığı kökten değiştirmeli mi? En basit sorunların çözümünde bile bocalayan bu sözde devrimci gölgeyi, hiç düzeltmeden, biraz olsun çekidüzen vermeden, amaç edindiğimiz ülküleri gerçekleştirmek için hemen kavganın ortasına atıverelim mi? Kendini yönetmeyi beceremeyen kişileri, toplumları yönetmek, onlara yeni yollar göstermek için hemen başa geçirelim mi? Yoksa, toplu eylemlerde kütlelerin başına bela olan zayıf kişilikleri önce sert ve sıkı bir sınavdan mı geçirmeli? Ben kendimi yeterli görmüyorum. Ne için yeterli? Her şey için. Topluluğun eylemine engel olabilecek sorunlarımı çözmeden, onu güdebilecek sorunlarımı çözmeden, onu güdebilecek güçte olmadığımı seziyorum. Başkalarına söyleyecek bir sözüm olabilmesi için önce kendime söz geçirmem gerektiğine inanıyorum. Bana bugün, ne yapmalı? diye soracak olurlarsa, ancak, önce kendini düzeltmelisin, diyebilirim. Bir temel ilkeden yola çıkmak gerekirse, bu temel ilke ancak şu olabilir: kendini çözemeyen kişi kendi dışında hiçbir sorunu çözemez.
Sayfa 93 - Ne Yapmalı
''Madem yazma imkanım var, neden yazmayayım? diye sorduktan sonra kendimle sohbeti sürdürdüm: Ama ne yazacağım? Çıplak ve soğuk dört taş duvar arasında, ayaklarım özgür olmadıktan, gözlerim ufku görmedikten sonra, bütün günümü kapımın gözetleme deliğinden karşısındaki kasvetli duvarlara düşen beyaz lekenin yavaşça ilerleyişini gayriihtiyari seyretmekle geçirirken ve az önce anlattığım gibi cinayet suçu ve ölüm cezasından başka hiçbir şeyi düşünemezken, bu dünyada artık yapacak hiçbir şeyi olmayan biri olarak söyleyecek sözüm var mı? Bu boş ve pörsümüş beynimde yazmaya değer bir şeyler bulabilecek miyim? Neden olmasın? Etrafımdaki her şey tekdüze ve renksizse, içimde bir kasırga, bir çatışma, bir trajedi yok mu? Bende takıntı haline gelen bu sabit fikir zaman daraldıkça, zihnimde her dakika, her saniye daha iğrenç ve daha kanlı bir görüntüye bürünmüyor mu? Herkes tarafından bu şekilde yüzüstü bırakılmışken içimde hissettiğim şiddetli ve bilinmeyen sarsıntıları neden kendi kendime anlatmayı denemeyeceğim ki? Kuşkusuz öykü çok zengin ve hayatım ne kadar kısa olursa olsun, şu andan son ana kadar hala onu dolduracak, bu kalemi ve mürekkebi tüketecek onca ürperti, onca korku, onca ıstırabım olacak. Zaten bu acılara katlanmanın en kolay yolu onları dilediğimce izleyip keyfimce tasvir etmek değil mi?''
72 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.