Latife Hanım-Mustafa Kemal evliliğinin gergin anlarından biri...
Sinirini yelpazesini avucuna vurarak gidermeye çalışan Latife Hanım, elini kanatır. Atatürk, tokat atmaya yeltenir.
Fakat Latife Hanım kendini müdafaa için elini siper etmeye kalkınca kanlı parmaklar Atatürk’ün yüzüne isabet eder...
Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatına giren
Ecce Homo anlamını öğrenerek başlayalım
ayalım kitabımıza. (Latince: "İşte (bakın) İnsan") dövülmüş, bağlanmış ve dikenlerle taçlandırılmış İsa'yı öfkeli ve nefretli kalabalığa sunan Pontius Pilatus tarafından İsa'yı kastederek söylenmiş vurgulu cümle. Bu çarmıha gerilmeden kısa süre önce yaşanmıştır.
Nietzsche'nin eserleri din, ahlak, felsefe, bilim ve modern kültür üzerine eleştirilerdir.
Düşüncesinin temelini Apollon-Dionysos ikiliği, güç istenci, Tanrı'nın ölümü, üstinsan ve ebedî dönüş oluşturur
.
Friedrich Nietzsche , insanların bağlı oldukları ahlak ve değer yargılarının ussal bir dayanağı olmadığını savunur..
İnanılan bu mitlerin Yahudi-Hristiyan ve eski Yunan gelenekleriyle temellenmiş, yıkılmaya mahkum mitler olduğunu söyler. Bu mitleri yıkmaya halihazırda var olan değerlere saldırarak başlar
.Nietzsche geleceği temsil eder, gelenek karşıtlarının kutsalıdır. Ne nihilisttir, ne de irrasyonalist; aksine boş ve irrasyonel dünyanın habercisidir. Benzersiz bir kavrayış gücünün poetik yetiyle kaynaştığı yerde kendini dışavuran bir 'kâhin'. Onun felsefesine genel bir bakış, dehasını teslim etmeyi gerektirir...
" Davud ( aleyhisselam) mescide girer, orada İsrailoğullarının içerisindeki en gariban halkaya bakar, ardından onların yanına otururdu. Sonra ( kendini kastederek) ' Miskinlerin arasında bir miskin' derdi . "
Sayfa 87 - Nedâ Yayınları, Kasım/2020 '' Hz Davud Peygambere Ait Rivayetler I. bölümüKitabı okudu
Yetenek kendine özgüdür, genelde çeşit çeşittir ve bazen düpedüz çekilmez olur. İlkin, talent ollige - "yetenek kişiyi zorlar". Neye mi? Kimileyin en berbat konulara. Yanıtı zor bir soru çıkıyor ortaya: Yetenek mi kişiye egemen oluyor, yoksa kişi mi yeteneğe? Hayatta olan, olmayan yetenekleri ne kadar izlesem de, incelesem de
*Alimlerin kitaplarla ilgili sözleri:*
Kitap, sana yük olmayan bir arkadaştır.
Kitap, her zaman yardıma hazırdır. Asla zarar vermez.
Sen çabaladığında oda gayrete gelir ve sana kendisini açar.
Sen usanırsan oda bıkar ve kendini sana karşı kasar.
Ona yaklaştırırsan sana yaklaşır. Uzak tutarsan uzaklaşır.
Ne seni yarışa sürükler, ne de bir sırrını ifşa eder.
Ne senin koğuculuğunu yapar, ne de sana laf taşır.
İbni mübarek'e dışarı çıkıp arkadaşlarınla otur dendiğinde, kitapları müteala etmesini kastederek şu cevabı vermiştir. "Evde olduğumda Hz Muhammed'in Sav arkadaşlarıyla oturuyorum."
🌼 AF YAĞMURU: BERAAT GECESİ 🌼
🌱Allah'ın affediciliğini hepimiz biliyoruz. Bilmek bir açıdan kolay fakat, bu bilmenin gereğini yerine getirmek her zaman kolay olmuyor.. Yani o af kapısına yönelmek, ümitle beklemek. Bunlar da aslında kolay olmasına rağmen, nefsin gafletinden, bir kapıda itirafta bulunmanın insana ağır gelmesinden ve dua etmenin
İhlâs, her türlü menfaat hesabından uzak durarak Allah’a, sadece O’nu kastederek ibadet etmektir. Saf, katışıksız ve tertemiz olmaktır. Riya, gösteriş gibi kötü hasletlerden kalbi temizlemek ihlâsın ana şartıdır.
Can, Allah’ın kula verdiği bir emanettir. Başkasının canına kıymak nasıl günah ise kişinin kendi canına kıyması da aynı şekilde büyük bir günahtır.
Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin; ancak karşılıklı rızânıza dayanan ticaret böyle değildir ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.
Nisâ Suresi -
bu kitap için ilk söylemek istediğim içinize derin derin işlediği. kitap, siyasi suçlar sebebiyle sürgüne gitmiş bir kadın üzerinden anlatılıyor, onun sürgünden dönüş süreci ama alışamadıkları, kayıpları, o sürgün acısından dönse de kendini hala ne kadar yurtsuz hissettiği o kadar güzel anlatılmış ki, bahsederken bile ağlamak istiyorum.
kitapta kendini tekrarlayan bir kısım var, anahtar sözcüğün umut olduğu. birkaç kez geçiyor tam olarak anahtarın umut olduğu ama acı olan onu nasıl kaybettiğimiz, nasıl o umut denen çatının altında kaldığımız. 68 neslini kastederek başaramayışlarını anlatıyor, kendilerinden sonraki nesil için, belki çocukları belki de torunları için güzel bir dünya diliyor ama bilmiyor ki biz onlardan daha güzel, daha fazla yenildik aslında.
daha konuşsam o kadar konuşurum ki, öyle bir kitap. eğer geçmiş dönem gerçeklerine bir bakış atmak, bunu aşk, devrim, sürgün süreçleriyle harmanlı olarak okumak isterseniz kesinlikle kaçırmayın.
---------İBRAHİM AMCA--------
Bir Yahudi çocuğun Türk bakkaldan hırsızlığı ile başlar hikaye…
İbrahim Amca bir Türk. Fransa’da yaşıyor ve mütevazı bir bakkal dükkânı var, daha doğrusu küçük bir marketi...
Ondan alışveriş yapan bir sürü site sakini var dükkânının çevresinde. Her milletten, her dinden, her renk ve ırktan pek çok insanlar… Bu
Martıları Seven Adam ‘ı uyku tutmamış, yatağında dönüp duruyordu. Çünkü onu martılardan daha mutlu eden tek bir şey vardı, o da Fransız Teğmenin Kadını Patrice’ydı ve onu düşlerken gözüne uyku girmiyordu. Hava aydınlanırken
Aforizma nedir?
Özdeyiş derin anlamı olan geniş duygu ve anlatıların tek ve sloganımsı cümle şeklini almış halidir. Yani, derin duygu tasvirleri ve onlarca kelimeyle ifade edilmeye çalışılanın tek solukta çıkmasıdır.
Franz Kafka anlaşılması güç bir yazardır. Hatta kimileri kendisinin bile kedini anlayamadığını söylerler.
"İnkılabın İdeolojisi" bahsinde işaret ettiğimiz gibi, Yakup Kadri Karaosmanoğlu Halk Partisini kastederek:
"- Paşam, bu partinin doktrini yok,"
dediği zaman, ona cevabı şu olmuştu:
"- Elbette yok çocuğum, eğer doktrine gidersek hareketi dondururuz."
Hulasa Atatürk, önceden sistemleştirilmiş, önceden derlenmiş, kaideleştirilmiş, tartışılabilse dahi fikir ve hareket prensipleri belli, sınırlı, bir fikir sistemine kendini bağlamadı. O doktrini kendisinin; şartlara ve akla dayanan dinamik müdahalelerinde bir engel, bir donmuşluk sayıyordu.