Osmanlı sarayında yemek çok önemli bir konu idi. Osmanlılarda saray halkı, binleri, on binleri bulan bir kitledir. Vesikalarımız çok geniş bu sahada, Matbah-ı Âmire, Kiler-i Âmire şeklinde iki teşkilat var Osmanlı sarayında. Kiler-i Âmire malzemeyi toplayan dairedir. Kilerci, et, ekmek, baharat, saray mutfağına gereken her şeyi gider, piyasadan toplar, Kiler-i Âmire'ye getirir ve Kiler-i Âmire'den matbaha, aşçılara bu malzeme nakledilir. Mutfakta çalışanlar, saray için şiir yazan yahut minyatür yapan teşkilatlar gibi, çok yaratıcı bir gruptur. Sultanın, devletlinin damağına uygun gelecek, heyecan uyandıracak, ondan aferin alacak yemekler için mutfakta çeşitli tecrübeler yapılır. Yani emperyal mutfak dediğimiz mutfak, Çin'de olsun, Fransa'da olsun, dünyanın en sofistike yemeklerini temsil eder bu saray mutfakları. Yemek kültürü dediğimiz zaman bunlara öncelik vermeyelim. Evvela halkların kültürlerini, yemek kültürünü tespite çalışalım. Öteki sunidir, divan şiiri gibi, giyim tarzı gibi, saray kültüründe bambaşka bir kültür vardır: yapay bir kültür. Bugün dünyanın en iyi mutfakları, sorsanız Çin mutfaklarıdır. Çünkü orada emperyal bir saray kültürü vardı.