Yazarın ölümünden epeyce bir süre sonra -1981'de- gün yüzüne çıkan önemli bir eseri Clarissa.
Katı bir askeri disipline sahip bir yarbayın kızı olan Clarissa, küçük yaşta öksüz kalır. Babası bir çocuğa nasıl yaklaşacağını bilemeyen, hayatı talimnamelerden ibaret gören bir subaydır. Onun iyi bir eğitim alması için bir manastıra gönderir Clarissa'yı. Babasının katı tavrını miras alan Clarissa, manastırda herkesin saygı duyduğu ama kimsenin yakınlık kurmadığı bir genç kızdır.
Reşit olduğunda kendi kendine hiç karar almamış olan Clarissa, hayatı ile ilgili önemli kararlar vermek zorundadır. Önemli bir psikiyatrın yanında sekreter olarak çalışmaya aynı zamanda eğitim bilimleri ile ilgili eğitim almaya da başlar. Eğitimin bir parçası olarak gittiği İtalya'da hayatının aşkıyla karşılaşır. Fransız sosyalist Leonard ile büyük bir aşk yaşar. Ancak kendilerine kurdukları Küçük dünya Birinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle sarsılır. Savaş bu iki aşığı ayırmıştır. Şimdi onlar, iki düşman ülkenin insanlarıdırlar. Üstelik Clarissa hamiledir de. Aşka, geleneklere ve savaşa dair oldukça etkileyici bir kitaptı. Tavsiye ederim.