Hüseyin Rahmi beyciğim sen hiciv türünün kralı olabilirsin. Batıl inançları ne kadar da güzel eleştirmişsin. Mizahını çok iyi şekilde kaleme aldığını söylemeden edemeyeceğim. Sana bilmem kaç yüzyıl ileriden saygılarımı sunuyorum. :)) O kadar inandırıcı ve heyecanlı yazmış ki, bir ara bende ‘noluyoo yahuu’ deyip gerilmedim diyemem. Dönemine göre ürpertici bir eser sanki… :)
Konusuna gelelim artık ama dimi; Bir türlü rahat yüzü görememiş Muhsine, annesi gibi gördüğü Ayşe hanım tarafından binbir türlü ikna ile halk arasında perili köşk diye anılan bir çiftliğe çalışmaya gönderiliyor. Bu gizemli yer de çalışmanın ise bir şartı var: ‘Dilini tut, merak etme!’ ama bizim esas kızımız ne kadar korksa da pek meraklı, pek cesaretli… Eee bu noktada işler renkleniyor tabiki. Bu merak Muhsineciğimize cinli, perili, samsalı, gamgalı, yamyalı, gulyabanisi olan bir dünyanın kapısını açıyor. Aaa bir de Hasan var tabi, yavuklusu :)) cin mi peri mi insan mı bilemediğimiz Hasan’ı unutmak olmaz.
Korku, eğlence, heyecan, hatta yer yer hüzün var kitapta eee daha ne olsunnn yahuu :)) Tamam ilk 30 sayfada ürkmüş olabilirim ama daha sonra kahkahalarla güldüğüm o kadar çok yeri oldu ki okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.