“İstediklerini söyleyebilirler. İstediklerini yapabilirler. Gelip derimi yüzmek ister misiniz? Lütfen yapın. Gelip bana tükürmek mi istiyorsunuz? Lütfen tükürün. Kendimi herkesten ve her şeyden soyutladım, hiçbir şeyle ilgilenmiyorum. Hiçbir şeyi ya da hiç kimseyi özlemiyorum. Ingeborg’dan başkasını özlemiyorum.”
Karısına aşık yaşlı keresteci Tollak, kaybettiği eşi İngeborg’a özlemini böyle dile getiriyor.
Norveç edebiyatının çağdaş yazarlarından Tore Renberg, bu eseriyle Tarjei Veseas Edebiyat Ödülü’ne layık görülüyor. Kitap, 2.Dünya Savaşı dönemindeki bir aile dramını anlatıyor. Romanda, Tollak’ın yalnızlığı ve gelgitleri gözler önüne seriliyor. Yazar; her insanın içinde var olan karanlığı başkarakter aracılığıyla dışa vuruyor. Çağdaş yaşama ayak uydurmakta zorlanan Tollak; eşi, iki çocuğu ve zihinsel engelli Oddo’dan başka kimseye ihtiyaç duymuyor. Tollak’ın yarı akıllı Oddo’ya bağlılığı, onun suç işlemesi için gerekli miydi sorusunu akıllara getiriyor. Beğenerek okuduğum kitapta “sevgi” neydi? diye de sormak istedim. Tollak’ın dilinden dinlediğim hikâyeyi bir de Ingeborg’un sesinden dinlemek isterdim. Ne yaşadı, ne istedi, neden evini terk etmedi? Bir zamanlar Norveç’te de kadınlar kötü bir yazgıya sahipmişler diye düşünmeden de edemedim. Onlarda durum değişmiş.
Darısı bizim coğrafyaya…