Rahipler, soylular ve dük. Stendhal 19. yüzyıl Fransa'sında bir sınıf meselesini gözler önüne seriyor. Bu sınıf meselesi, o kadar önemli bir konumda duruyor ki fakir bir ailede doğan bir genç, yükselme hırsı ile adeta kör oluyor. Hayatını buna göre tanzim ediyor, bir gün gelip de aşk onu bulana kadar.
Yükselme hırsıyla hareket eden Julien, bu uğurda, kalbinde Tanrı sevgisi duymasa da, din ile haşır neşir oluyor. Babasından da nefret eden başkahramanımız çareyi ya rahip olup kara cüppeyi giymek ya da asker olup kırmızı üniformayı giymekte buluyor ve soylular ve rahipler arasına dalıveriyor. İnsanlar tarafından takdir görüyor, bazen bayağı bulunuyor ve en sonunda soylu kadınlar tarafından adeta bir cevher olarak görülmeye layık oluyor.
Bu soylu kadınlarla yaşadığı romantik ve karmaşık ilişkilerden sonra hayat onun için bir bocalamaya dönüşüyor. Daima bir köylünün oğlu olduğunu hatrına getiriyor ve bunun verdiği bir buruklukla yaşıyor.
Aşk kapıyı çalınca, Julien, asıl istediğinin ne olduğunu sorgulamaya başlıyor.
İçinde hayata dair, bu günlerde dahi geçerli tespitlerin bulunduğu bu kitap okunmaya değerdir.