Öğretmenler gününde, öğretmen Refet'in hikayesini anlatıcam size toplanın. Ama Refet'e geçmeden önce kitabın müellifi Fatma Aliye Topuz'dan bahsedelim biraz.
Fatma Aliye Hanım, Türk Edebiyatı'nın ilk kadın romancısıdır, edebi yaşantısından bahsedicem ben suretini merak ediyorsanız, cebinizdeki 50 TL'nin arka yüzüne bakabilirsiniz. Kendisi aynı zamanda hukukçu ve tarihçi Ahmet Cevdet Paşa'nın da kızı olur. İlk kadın yazar olmasının yanı sıra, kadın haklarını ilk kez gündeme getiren, Osmanlı kadın hareketinin öncü ismidir. Romanlarında da kadın karakterleri ön plana çıkarır. Bu romanında olduğu gibi, oraya gelicez. Değişen siyasi konjektürle birlikte Halide Edip'in ön plana çıkması Fatma Aliye'yi unutturmuştur. Özel hayatındaki problemler de kendisini biraz geri plana çekmesine neden olmuş. Kızı Hristiyanlığı seçip Avrupa'ya gidince de temelli inzivaya çekilip bırakmış yazı çiziyi. Yine de 10'a yakın eseri var. Günümüzde de çok bileni okuyanı yok malesef. 1000k istatistikleri berbat. Neyse ki İş Bankası Kültür Yayınları'nın Türk Edebiyatı Klasikleri çıkmaya başladı, ben de seriye Fatma Aliye ne zaman ve hangi kitapla dahil olacak diye beklerken, çok beklemeden Refet çıktı.
Refet, Türk Edebiyatında yer alan ilk kadın öğretmen başkarakteri. Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu'na da ilham olduğu söylenir. Hayata neredeyse en dipten başlayan Refet'in acıklı hikayesini yaşadığı zorlukları ve mücadelesini okuyoruz kitapta. Ama yazar fikirleri doğrultusunda bu kitapta bize Refet'e acımamız için yazmamış. Bir kız çocuğunun güçlenmesi, özgürleşmesi ve kendi ayakları üzerinde durma mücadelesiyle, okuyucuya ders veriyor. Ta 1896 yılında bile bir kadının istediği ve mücadele ettiği zaman, her ne kadar zorlukla karşılaşsa da amacına ulaşabileceği umudunu veriyor. Refet'imiz de yetim kalmış, hor görülmüş, aç, susuz, sefil bir kız iken öğretmen olmaya karar veriyor. En büyük destekçisi de annesi. Yeri geliyor boğazlarından yemek geçmiyor ama Refet'i okutup Darülmuallimat'a kadar ulaştırıyorlar. Ordan sonrası malum tabi. Ama bu benim yazdığım kadar kolay olmuyor tabi, yokluk ve sefalet içinde bir çocuk okutmak ne kadar zorsa o kadar zor oluyor. Kitabı okurken açlığı, çaresizliği iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Refet ve annesi Binnaz Hanım'ın mücadelesi muazzam ama unutmamak gerekiyor ki, Şule, Mürüvvet, Cazibe ve Şahap gibi karakterlerin kendileri için belki çok küçük olan yardımları bu aileyi yer yer ihya ediyor. Buradan çıkarılması gereken çok şey var kanaatimce. Gerçekten de etrafımıza dikkatli baktığımızda illa ki çok çok zor durumda olan insanları görebiliriz, ve inanın ki bizim için büyük fedakarlıklar sayılmayacak kadar küçük bir el uzatma bile onlar için çok önemli olabilir, olur. O yüzden bu hassasiyet ve civanmertlik duygusuyla hareket edebilmeye nail olur ve çabalarız umarım.