“Ne kadar çok insan gömülü her birimizin içinde.”
Bir yıldır kitaplığımda bekliyordu Sinekkuşu. Şimdi bitirip kitabı kapattığımda içime dolan his neden bekledim ki bir yıl oldu. Ama bir yıl önce okumam çok daha zor olurdu sanırım benim için bilemiyorum. İçimde çok derin yerlere dokundu, akıp gitti kurgu.
Marco Cerrera’nın 70 yıllık hayat hikayesini, ailesini, çocukluğunu, aşkını, evliliğini, kardeşlerini, çocuğunu, torununu ve onlarla kurduğu ilişkiyi anlatıyor Sinekkuşu. Ve bunu kronolojik olarak aktarmak yerine geçmişle bugün arasında ileri geri mekik dokuyarak yapıyor. Marco Cerrera romanda yazarın aktardığı gibi mutsuzluğun evin duvarlarından sızdığı bir evde büyüyen, annesinin Sinekkuşu lakabını verdiği, yaşamında derin kopuşlar, yaslar, sert dönüm noktaları olan bir adam. Onun yaşamı üzerinden aileye, evliliğe, ilişkilere, bağ kurmaya dair sürükleyici bir anlatı. Yaşama veda edişindeki a günün hissini, yaşamındaki dern hüznü ve daha bir çok şeyi derinden hissederek okudum.
Okuyunuz