Karlı, buzlu, ayazlı bir Eskişehir gününden herkese selamlar, sevgiler.
1K Eskişehir Okuma Grubu ekibi olarak Kedd Coffee'den bildiriyoruz.
Eskişehir'de hava sıcaklığı: (-2)derece
Etkinlik ortamında hissedilen sıcaklık ve samimiyet: Yazdan kalma.
Eskişehir soğuğuna meydan okuyan bir enerji ile daha önceden demokratik yöntemlerle
1.Karamazov Kardeşler-Dostoyevski
2.Buddenbrooklar-Thomas Mann
3.Artamanovlar-Maksim Gorki
4.Bağlar-Domenico Starnone
5.Babalar ve Oğullar- Turgenyev
6.Oğullar ve Sevgililer-Lawrence
7.Kiralık Konak-Yakup Kadri
8.Yaprak Dökümü-Reşat Nuri
9.Eskici ve Oğulları-Orhan Kemal
10.Cevdet Bey ve Oğulları-Orhan Pamuk
11.Aile Günlüğü-Sergey
Yenişehir'de Bir Öğle Vakti
Bu koku, özellikle bürokrasi çarkıyla uyum sağladıktan sonra ilk fırsatta bir kat almayı düşleyen, sürekli 'yarın'ını düşünerek yatırımlara girişen, yaşama nekes davranan, bu arada da yazdıklarıyla topluma katkıda bulunduğunu sanan düşünürlerden yükselir.
Metinde Hatice Hanım'ı yönlendiren tek şey, post-travmatik öfke. Bu yüzden Hatice Hanım için ev, bütün korkularına karşı koyabileceği bir sığınak. Hatice Hanım, gündelik hayatında toplum içerisine çıktığında korkularının bir dışavurumu olarak nedenini kendi varlık alanı dışında gördüğü tek his olan öfkeyi yansıtır. Sığınağına geldiği zaman ise sadece ev işi yapmanın onu hayatın bir parçası yapacağını düşünür. Bunun sebebi ise elbette kadına biçilen toplumsal rolün, çocukluktan itibaren bilinçaltında yaşattıklarının bilinç yüzeyinde baskılanması sonucu özgür bir bilinç düşünümünün Hatice Hanım, tarafından gerçekleşememesidir. Hatice Hanım, bunu başarsaydı öfkesinin yol açtığı sağlıksız durumla da yüzleşecekti ama maalesef metin boyunca yüzleşemez.
İçinde bulunan toplumun değer yargılarına ve kanunlarına son derece muhafazakar tutumla yaklaşan Hatice Hanım, girdiği dükkanda bir avuç dolusu çay kaşığını satıcılar görmeden cebine atar. Hatice Hanım'a göre zamanında yaşanan bütün problemler toplumdaki değer yargıların yitirilmesi, özellikle gençler tarafından aşağılanmasıdır.
Lümpen:
1. (sıfat) Sınıfsız
2. (isim) Ayaktakımı
3. Marksçılık akımına göre toplumsal sınıf bilinci olmayan.
4. İçinde bulunduğu toplumun kültürüne yabancı düşen, sözde bilgili tutum ve davranışlarıyla itici olan; mensup olduğu sınıfın insanlarından kendini üstün göstermeye çalışan bu yolda itici tavır ve tutum sergileyen, büyük bölümü işçi sınıfından oluşmuş insanlar, giyimi özensiz saçı ve sakalı birbirine karışmış olanlarına at hırsızı yakıştırması yapılır.
5. Yoksul, sefil
Kullanımı:
Lümpenler düzenin çamurudurlar, onların tavırlarından siyasi sonuçlar çıkaramayız.
"Bir kavağın devrilme süreci içinde, bir öğle vaktinde, Kızılay'dan Pikniğe akan başkent kalabalığına, bir film makinasının objektifiyle bakmak ve objektife giren kişileri, bu devrilme olayı içindeki yerlerine oturtmak istedim." (Sevgi Soysal/Milliyet Sanat Dergisi, Eylül 1973)
Permi:
1. Yabancı ülkelerden mal getirebilmek ya da yabancı ülkelere mal çıkarabilmek için bir kimseye devletçe verilen yetki belgesi.
2. İzin belgesi, izin.
Kullanımı:
Bazı ticaret adamları, bazı milletvekilleri, kızlarını evlendirecekleri gerekçesiyle ma liyeden çeyiz permisi alıyorlardı.
"Tezgâhtar Ahmet, Büyük Mağaza'nın bodurumunda başarısızlığa uğruyor" yan metnine dair bir küçük not:
Tezgahtar Ahmet'in sevgilisi Şükran ile kurduğu ilişki, kendi yükünü taşıyamayan, sevgililerin geçmişlerinin yükünü ve toplumun değer yargılarının yükünü de taşıyan bir ilişkidir. Bu açıdan bağımsız, salt bir ilişki anlatımını metinde göremeyiz. Tezgahtar Ahmet ve sevgilisi Şükran'ın ilişkilerindeki bilinçaltında bulunan toplumsal normların salık verdikleri, ilişki eylemsel düzeyde görülmeye başladığı zaman gürültüler halinde bilinç alanına, yani yüzeye çıkar. Bu anlamda metinde Alfred Schütz'ün "toplumsal tipleri"ni yorumlama alanı açılır. Böylece tezgahtar Ahmet ve sevgilisi Şükran'ın, gündelik hayatta toplumda sıkça karşılaştığımız kişiler olduklarını okur olarak fark ederiz; bu ilişki içindeki iki kişinin refleksleri de dahil bütün eylem biçimleri toplumsaldır ve tipseldir.
Bunların dışında Tezgahtar Ahmet'in sürekli kendini dükkan camekanında seyretmesi tüketim odaklı toplumsal fenomenlerin bir toplumsal tipin üzerindeki tezahürlerinin anlatımı olarak metinde yer alır.