Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Kızgınlık çok gürültülü. Oysa kırgınlık ne kadar sessiz..."
"Hiçbir zaman hayatı böyle ele geçmez, yola gelmez hain bir şey olarak bilmemişti. O, hayatını geldiği gibi yaşamıştı. Sonra, onu kendine uydurmak zorunluluğu çıkınca öğrenmeye, tanımaya başlamış, “tanıdım” dediği yerde yine bilinmez bularak sonunda anlaşılmaz bir yakıcı bir bilmece olduğunu görünce dehşeti artmıştı. Şimdi, şimdi artık bu hayata karşı bir kin ve kızgınlık duyuyor, bir şey yapamamak imkânı ile büyüyen bu kin onu acı, zalim yapıyordu."
Reklam
Ben, yalnızca, alanında bilinç ve doyuma giden yolu arayan dürtü türevleri ile çatışma halinde değildir. Aynı derecede enerjik ve etkin biçimde, bu dürtü itkilerine bağlı duygulanımlara da karşı koyar. Dürtü istemlerini geri çevirirken ilk işi bu duygulanımlarla uzlaşmak olacaktır. Cinsel arzularla birlikte sevgi, özlem, kıskançlık, küçük düşme, acı ve yas, saldırgan arzuların yanındaysa nefret, kızgınlık ve öfke, ait oldukları dürtü istemi bastırıldıktan sonra benin çeşitli dizginleme çabalarıyla karşılaşır; yani dönüşüme zorlanır. Analiz çerçevesinde ya da dışmda, duygulanım dönüşümlerinin söz konusu olduğu her noktada, ben bir etkinlik göstermiş demektir ve böylece ben eylemlerini inceleme olanağı ortaya çıkar. Dürtüsel bir istekle bağlantılı bir duygulanımın yazgısı, düşünsel temsilcisinin yazgısının tıpatıp eşi değildir. Diğer yandan benin elindeki savunma olanakları açık ki sınırlıdır. Bireyin beni, yaşamının belli dönemlerinde, kendi yapısına uygun olarak bastırma, yer değiştirme, karşıtına çevirme gibi değişik savunma mekanizmalarını tercih edebilir ve bunları gerek dürtüye karşı olan savaşımda, gerekse duygulanımın ortaya çıkmasına karşı olan savunmasında kullanabilir.
Iyiliklerin en faydalısı sadakadır. En iyi huy, herkesin eza ve cefasına katlanmak, kimseye ses çıkarmamaktır. Yapilan işlerin en kötüsü riyakârlıktır. İnsan canını dedikodu ve tartışma ve ateşli sözlerle mücadeleden ve herhangi bir hale karşı kızgınlık duymaktan çekmedikçe, kir ve pastan temizlenemez.
Önceleri pek farkına varılmaz. Günün birinde insanın canı artık hiçbir şey yapmak istemez. Hiçbir şeyle ilgilenmez, kurur gider. Ve bu isteksizlik geçici değildir. Hatta giderek artar. Günden güne, haftadan haftaya daha kötü olur. Kendinden hoşlanmaz, içi bomboştur, dünyayla bağdaşamaz. Sonraları bu hisler de kalmaz, hiçbir şey hissetmez olur. Bütün dünyaya yabancılaşmıştır, kimse onu ilgilendirmez olmuştur. Ne kızgınlık duyar, ne hayranlık. Ne sevinmesini bilir, ne üzülmesini. Gülmeyi de, ağlamayı da unutmuştur. Böyle bir insanın içi kaskatı kesilir. Artık hiçbir şeyi, hiç kimseyi sevemez. Bu durumda, artık hastanın iyileşmesine olanak yoktur. Dönüş kalmamıştır. Bomboş, kül rengi bir yüzle, nefretle çevresine bakar, tıpkı duman adamlar gibi. Onlardan biri olup çıkmıştır. Hastalığın adına gelince, buna öldüren can sıkıntısı denir.
“Bir iyiliğin uyandırdığı minnet mi daha fazladır, yoksa kırılan bir umudun uyandırdığı kızgınlık mı? bilmem.”
Reklam
576 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
Kitap İnceleme Yazısı Kitap Adı: Kürtler Yazarı : Hasan Cemal (1944-…) Yayınevi : Everest Yayınları Baskısı : 3. Baskı/ Nisan 2015 / 576 Sayfa Barkodu : 9786051417158 Etnik kimlik sorunları ile ilgili gözlem, tespit, anı ve öneriler içeren okuduğum bu 11. Kitap. Okuma listemde başka kitaplar da var. Fakat bu kitap, tarihsel bir süreç
Kürtler
KürtlerHasan Cemal · Everest Yayınları · 2015321 okunma
Kızgınlık gürültülüdür, kırgınlık sessiz. Necip Fazıl Kısakürek
Kimi kadın, erkeğin biçimsel otoritesine baştan boyun eğer ve edilgenliği kabul eder. Böylece bağımlılık eğilimlerine doyum sağlamasının karşılığını, tutsaklık ve bundan kaynaklanan kızgınlık duyguları ile öder.
"Önemli olan kızgınlık, tedirginlik veya kırgınlığı ifade etmemek değil, ifade ederken yapıcı olmaktır."
Reklam
Önceleri pek farkına varılmaz. Günün birinde insanın canı artık hiçbir şey yapmak istemez. Hiçbir şeyle ilgilenmez ve kurur gider. Üstelik bu isteksizlik geçici değildir, hatta giderek de artar. Günden güne, haftadan haftaya daha kötü olur. İnsan kendinden hoşlanmaz, sanki içi bomboştur ve dünyayla bağdaşamaz. Sonraları bu hisler de kalmaz ve hiçbir şey hissetmez olur. Bütün dünyaya yabancılaşmış ve hiç kimse onu artık ilgilendirmez olmuştur. Ne kızgınlık duyar ne de hayranlık. Ne sevinmesini bilir ne de üzülmesini. Gülmeyi de ağlamayı da unutmuştur. Böyle bir insanın içi kaskatı kesilmiştir. Artık hiçbir şeyi ve hiç kimseyi sevemez. Bu durumda, artık hastanın iyileşmesine olanak yoktur. Geriye dönüş kalmamıştır. Bomboş, kül rengi bir yüzle ve nefretle çevresine bakar, tıpkı duman adamlar gibi. Onlardan biri olup çıkmıştır. Hastalığın adına gelince, buna ölümcül can sıkıntısı denir.
Sayfa 268Kitabı okudu
Sıkıntı, kızgınlık, üzüntü ya da korku size ait ve kişisel değil. Hepsi insan zihninin bir ürünü.
Son kelâm:
"Güzel ahlâk bir kelimeyle ifade edilecekse eğer o, öfkeyi terk etmektir. Kızdırılmış bir fırında hiçbir canlının duramayacağı gibi, akıl da kızgınlık anında yerinde durmaz."
Sayfa 157Kitabı okudu
Kızgınlık, kaybetme korkusunun taktığı maskeydi sadece.
Sayfa 99 - Yan Pasaj YayınlarıKitabı okudu
Bir Dua: Allah'ım! Senden, kızgınlık halinde de hoşnutluk halinde de (hakkı batıldan ayıran) hikmetli söz söyleyebilmeyi diliyorum. (Hâkim, Müstedrek, 1, 705)
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.