Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hükümdar öfkesi nedeniyle ülkesini savaşa sokmamalı; komutan da kızgınlıkla bir çatışmaya girmemelidir. Öfke yerine sevinç gelebilir, kızgınlık yerine mutluluk gelebilir. Ama ne yıkılan bir ülke geri gelir ne de ölüler hayata döndürülebilir.
Kızgınlık geçer,peki ya kırgınlık!.....
"Kızmadım. Sözlerin o kadar önemi yok, ama içindeki doğruluk payı önemli."
Sel Yayıncıları, PDFKitabı okudu
Reklam
“Bir topluluğa duyduğunuz kızgınlık sizi adaletsizlik yapmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur” (el-Mâide 5/8)
Empatinin doğuştan oluşu (Ayna nöronlar sayesinde)
Kızgınlık, korku, üzüntü, sevinç, acı, şehvet, suçluluk, utanma ve aşk gibi birçok temel duyguya empati duyarız. Yokluğu psikopatiye yol açan empati, kompleks ve çok katmanlı bir özelliktir. Bu kadar önemli ve kompleks bir özellik olan empati ile ilgili özelliklere yeni doğan bebek aşamasından itibaren rastlanır. Yapılan birçok farklı deneyde yeni doğanlara diğer bebeklerin ağlamaları dinletilince ağlamaya başladıkları, stresli olduklarını gösteren yüz ifadeleri sergiledikleri ve emzirme oranlarının değiştiği saptanmıştır. Bu reaksiyonların gerçekten ağlamaya karşı mı, gelen sese karşı mı olduğunun anlaşılması için yeni doğanlara, aynı şiddette başka sesler, sentetik ağlama ve kendi ağlamalarının kaydı dinletilince ise diğer bebeklerin ağlamalarına gösterdikleri reaksiyonu göstermemişlerdir.
Aşkını değil mülkiyetini istiyorum.
Yalnızlığın insanı birbirine muhtaç hale getirmesi, onu kırılgan bir varlığa dönüştürdü. Muhtaç olmak insanı korkutur ve kızdırır. Derinimizde biriken kızgınlık, insanları kaybetme kaygılarını da beraberinde getirir. Uygar insan zamanla iyice saçmalayıp, "birbirine sahip olarak" bu açmaza çözüm getirebileceği yanılgısına kapılınca, durumunu kördüğüme dönüştürdü. Doğada hiçbir şey diğerinin mülkü olmadığından, doğanın bilgeliğinden iyice uzaklaşan insanın bugün geldiği aşama işte tam da bu. Birbirinin tapusunu talep etme. Ardından gelen ve sürekli yaşamak zorunda olduğu hüsranla.
Sayfa 164 - MetisKitabı okuyor
İnsanlardan korkmak, kızgınlık ve bu kızgınlığın yarattığı düşmanca duyguların dıştan fark edilmesi tehlikesinin doğal bir sonucudur. Ne var ki, tehlike kişinin kendi içinden değil de dıştan gelecekmişçesine algılanır. Dolayısıyla, diğer insanlardan olumsuz davranışlar geleceğini düşünen kişi, aslında kendi olumsuz duygularından korktuğunu göremez. Bir insanın düşmanlık duygularını bastırması kendi seçimi ile olmaz. Bu, refleks türünde bir süreçtir. İnsanın düşmanlık duyduğu kişilerin sevgisine ve desteğine gerek duyduğu ya da böylesi duyguları kendisine yakıştıramaması gibi durumlarda daha da yoğunlaşır.Düşmanca duygularını bastırmak, insana en çabuk yoldan bir güvenlik sağlarsa da, kişinin savaşması gerektiği yerlerde bundan kaçınarak sanki her şey yolunda gidiyormuşçasına davranmasına neden olabilir. Böyle bir durum insanın kendisini daha da savunmasız hissetmesine yol açar.
Reklam
İnsanlar vardır, dost ve sevecen davranışlar gösterirler, ama gözlerine dikkatle baktığınızda korku ve kızgınlık karışımı bir anlatımı kolayca seçebilirsiniz. Bu insanlar bilinçli dünyalarında gerçekten de insanları sevdiklerine inanırlar. Ama bir yandan insanlardan korkarken, aynı zamanda onları nasıl sevebiliriz? Aslında bu, vaktiyle yeterince sevilemeyen ana-babalara karşı geliştirilen tutumların bir uzantısıdır. Sevecen tutumlar karşılığında sevgi alabilme umudunu ve sevildikten sonra sevebilme beklentisini içerir. Oysa böylesi bir umut ve beklenti yetişkin insan ilişkilerinin gerçeklerine uymaz.
Ne kızgınlık vardı içimde ne de kırgınlık Ne hissedeceğimi nasıl hissedeceğimi bilmiyordum. Daha az önce İki avucumun arasındaydı gülümseyen yüzü Ve ben artık O yüzü bir daha asla görmeyeceğimi biliyordum.
İnsanlar, doğaları gereği, kendilerini düpedüz reddeden ve onlardan vazgeçen birine, yapabilirse onlara yardım edebileceğini iddia eden bir insandan daha fazla kızgınlık duyarlar.
''Öfke her geçen gün, radikal bir değişime sebebiyet verebilmekten oldukça uzak olan kızgınlık veya gerginliğe boyun eğmektedir.''
Reklam
Eğer, sürekli hastalık ya da nefret, kızgınlık, olumsuzluk düşünceleri taşırsanız bedeniniz bu düşünceleri fiziksel boyuta dönüştürecektir.
"Aslında, görünürdeki nedenler farklı olsa da, anne ya da babanın çocuğu kabul edememesinin temelinde, ana-babalığı benimseyebilecekleri bir duygusal olgunluk düzeyine ulaşamamış oldukları gerçeği yatar. Bu ana-babalar, çocuklarında gözlemledikleri sorunlardan yine çocuklarını sorumlu tutarlar. Oysa, ana-baba ve çocuk arasındaki sorunların başlangıç noktası her zaman ana-babadır. Yeterli olgunluğa ulaşamamış anne ya da babalar, çocukla baş edememe kaygısı yaşarlar. Bu kaygı, çocukta olumsuz davranışlar ortaya çıkmadan da, ana-babanın çocuğa karşı korku ve hatta kızgınlık yaşamasına neden olur. "
Mükemmelliyetçilere göre, zorlayıcı duyguların (kızgınlık, kıskançlık, üzüntü) dışarı yansıtılmaması gerekir. Bu duyguları his­setmenin ve bunların etkisiyle davranmanın kişiyi güçsüz gösterdiğine inanırlar.
Bulmak için yıllarımızı harcadığımız insandan kaçabilmeye, ondan kurtulmaya çalışıyorduk. Aşk, mutluluk, güven, dostluk, yakınlık yerine güvensizlik, tedirginlik, mutsuzluk, hattâ bazen düşmanlık ve kızgınlık vardı . Bir başka insan, neredeyse hayat boyu bitmeyecek bir sorun haline gelebiliyordu bizim için. Ama onunla yaşadığımız huzursuzluklar, başkalarıyla yaşadığımız sükûnetten daha çekiciydi.
Kimi zaman şef ya da başkan; kızgınlık, korku, arzu ya da gösteriş merakıdır. “Yenik düştüğümüz” şeyler, aslında bizim yerimize karar verenlerdir.
Sayfa 37 - Günışığı Kitaplığı
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.