Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Korku aynı zamanda bedensel işlevlerinizi bir tehdide odaklar. Kalbiniz daha hızlı çarpmaya başlar; kan kaslar tarafından kullanılmak üzere sindirim sisteminden uzaklaşır; kaslara hizmet eden kan damarları artan kanı almak için genişler; deriye yakın damarlar büzülür, böylece bir kesik halinde kan kaybı önlenir. İşitme duyusu daha keskinleşir; daha fazla ışık almak için gözbebekleri genişler; böbreküstü bezleri kişiye kavgada güç vermek için bir sürü uyarıcıyı serbest bırakır. Bütün bunlar savaşta veya kovalama da hayatta kalmaya yönelik hazırlıklardır. bu hazırlıkların ardından gelen savaşta adrenalin kullanılıp biter ve diğer bedensel sistemleri tüketir, böylece hazırlık halindeki artış azalır. Kan damarlari terk ederek sindirim sistemine ve diğer işlevlere geri döner.
Sayfa 196 - Altın KitaplarKitabı okudu
13 Ölüme karşı her zaman tiksintiyle karışık bir korku duydum. Onunla böylesine çok uğraşmam belki de bundan ötürü. Yaşam, bir kış gecesinin ayazına karışan bir soluk gibi çekiyor şimdi beni. O solukla, sönmeye yüz tutmuş bütün ateşleri üflemem gerek. Kentlerin ve anıların ömrü, bazan bir insanın ömründen çok daha kısa. Belleğin durmaksızın ıslak
Turuncu Defter
Reklam
Kişioğlu ancak ve ancak, maddi ve manevi açıdan hayatı öngördüğü yerde yaşar; öngörülebilir bir hayat ise tutarlı bir hukuk ile bu hukukun güçlü icrâsının bulunduğu yerde ortaya çıkar...Basit bir iş ilişkisinden karmaşık eş ilişkisine değin insanî tüm ilişkilerin, üzerinde önceden uzlaşılmış bir hukuka göre yürütülmesi, hayattaki öngörülebilirlik arayışının bir ifadesidir...Yine de fıkhın/hukukun bulunmadığı bir yerde ahlâkın, kişilerin insâfına bağlı kalacağı izahtan vârestedir...Çünkü öngörme sınırlamayı gerektirdiği için denetlemeyi de mümkün kılar; denetlenebilen bir süreç belirsizlikten sıyrıldığından, korku kaynağı olmaktan çıkar ve güvenlik duyuşu verir...İnsanoğlu tarafından tabîatı öngörmek için geliştirilen dile felsefe-bilim denirken, hayâtı öngörmek için geliştirilen dile de siyaset adı verilmiştir. Çünkü siyaset, hayatı öngörme, önünü görme sanatıdır...En küçük bir kurumdan karmaşık bir devlet örgütüne kadar siyaset, bir hukuka (karşılıklı-erdem) ve ahlâka (karşılıksız-erdem) yaslanırsa insanları bir yön-e taşıyan, yön-lendiren, insanlara yön veren, bir yön-etme yön-temidir
_Din, yaygın bir tür ruh hastalığıdır; saplantı nevrozudur, çarpıtılmış masallardır, gerçeğin inkarı sonucu oluşan toz pembe yanılsamalar sistemidir, uydurmadır, hurafedir, putperestliktir. Bu putlar ise kendi fantezilerimizdir. Dine karşı olan şeye hakikat denir. Tanrı ise abartılmış bir baba figürüdür. _Din, ırkın karakteridir _Uygarlığı
Kolektivizm Yüzyılımızın tanrısı bu değil mi?
***** Evet, hep onu öyledim. Açıkça ve net biçimde. Sen duyamamışsan suç bende değil. Duyabilirdin tabii ama duymayı istemedin. Benim açımdan,bu, sağırlıktan da güvenli. Yönetmek istiyorum dedim hep. Ruhani atalarım gibi ama ben onlardan şanslıyım. Onların çabalarının meyveleri bana miras kalmış durumda. Büyük rüyayı gerçekleşmiş görmek de bana
Sayfa 903 - 903-911Kitabı okudu
Esma-ül-Hüsna Ya Musavvir
fütuhat-ı Seyyid Muhammed Ruhi Esmaül Hüsna 227 228 ve 229 sayfalar Ya Musavvir ismi şerifi Insanları korktuklarından emin kılan Duyular tasvir olunduktan sonra duygular tasvir olunmuştur.
Sayfa 227 - Ruhi YayıneviKitabı okudu
Reklam
ESMÂ’ÜL HÜSNÂ ŞERHİ
O’nun birinci ismi, isimler sultânıdır; Her ânın, her mekânın, her cânın cânânıdır. Kur’ân’da ilk âyetin, başlangıç kelâmıdır, Her zerre “ALLAH” diye, O’nu söyler durmadan.. Vârettiği herşeyi, ayırdetmeden gören, Her şeye adâletle, hayır ve rahmet veren, Her mahlûkâ acıyan, ve çâreler gönderen, Sonsuz merhametiyle, âleme RAHMÂN dır
işte o zaman, insanların yıllardır unuttuğu büyük korku, hayatı meydana getiren ne varsa hepsini kaybetme duyusu tekrar belirdi. Ve gündelik yaşayışın sıkıcı ve boş yanları, sabahleyin yatakta uyanma olayı, içilen ilk sigara, tramvay, ışıklı camekan, fabrikadaki veya dairedeki iş, başıboş dolaşma, çocuğun şımarıklığı, çok eski filmler gösteren sinema, yeni pabuçlar, piyango, cumartesi akşamı, -ötedenberi var oldukları halde- insan mutluluğunun simgesi kesiliverdi bir çırpıda; pek yakında tümünün ebediyen kaybedileceği seziliyordu zira.
"Tehlike ve inanç umudun hakikatleridir, öyle ki ikisi de onda toplanmışlardır ve tehlikede korku yoktur, inançta da dünyadan kopmuş tembel mistisizm. Umut bu itibarla nihayetinde pratik, militan bir duyudur; bayrak açar. Hele bir de güven çıkarsa umuttan, o zaman mutlak olarak olumlu hale gelmiş beklenti duyusu hazır ve nâzır demektir veya neredeyse öyledir; umutsuzluğun karşı kutbudur bu."
"Korku ve dehşet karşısındakarşı-duyu niteliğinde bir beklenti duyusu olan umut, işte bu nedenle bütün gönül hareketlerinin en insanîsidir ve sadece insana açıktır, en geniş ve en parlak ufka açılır aynı zamanda."
Reklam
Yön-etme ile İdâre Etme
İnsanın öngörme kaygısı yalnızca hayâtta ortaya çıkmaz; tarih boyunca insanlar tarafından üretilen tüm felsefe-bilim hareketleri de tabiatı öngörme kaygısından türetilmiştir. Çünkü öğrenme sınırlamayı gerektirdiği için denetlemeyi de mümkün kılar; denetlenebilen bir süreç belirsizlikten sıyrıldığından, korku kaynağı olmaktan çıkar ve güvenlik duyuşu verir. Zira nedenleri bilinen bir sürecin sonuçları kestirilebileceğinden tedbir alınmasına imkân sağlar; bundan dolayı en önemli özelliği sınırlamak olan çıkarımsal akıl nedenselleştirerek iş görür.
Sayfa 105 - Kendini Aramak, Ketebe Yayınları, 5. BaskıKitabı okudu
Travmatize insanın yabancılaşma ve içinin ölmesi Virginia Woolfun bir bomba şoku gazisinin portresinde anlatılır: ''Ne güzel'' diye mırıldanırdı, Septimus'u dürtüklerdi baksın diye. Ama güzelliğin önüne bir duvar çekilmişti. Septimus'un, tat alma duyusu bile (Lucrezia dondurmaya, çikolataya, tatlı şeylere bayılırdı) kalmamıştı. Bardağını küçük mermer masaya bırakırdı. Sokaktan geçenleri gözlerdi; mutlu görünüyorlardı, sokağın ortasında bırıkıyor, bağırıyor, gülüyor, hiç yü­zünden kavga çıkarıyorlardı. Ne var ki, Septımus tat alamıyordu, duygusuzlaşmıştı. Çayevinde masaların, gevezelik eden garsonların arasında her zamanki korku gelip çöreklenirdi yüreğine -duyularını yitirmişti.
Korku duyusu geçiciydi. İnsan bir gün korkar, ertesi gün unutur, hayatn ayrıntılarına dalar ve kahkahalarla gülebilirdi.
28 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.