Julian Barnes e 2011 yılı Man Booker Ödülü’nü kazandıran romanıdır.
Pek çok defa övgü incelemeleri okuduğum bu kitabı beğendiğimi ve merak ile okuduğumu, kısa bir kitap olmasına rağmen, akıcı bir üsluba sahip olmasına rağmen düşünce ve kurgu
Bende bu kitap vasıtasıyla başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. Bir kaç sene önce kadar, soğuk ve yağmur sonrası bir sonbahar gününde, şehrin biraz dışında alışveriş merkezlerinin olduğu avm ye yürüyerek gidiyordum. İleride elinde poşetle yavaş yavaş yürüyen bir çocuk gördüm. Yanına yaklaştım ve beraber yürüyerek muhabbet etmeye başladık.
Bana kattığı bütün detaylar olmasa bile ilk defa duyduğum bu hoş deyim için kitabı okumaya değermiş. Şu deyimdeki inceliğe, espriye, bağlaştırmaya, ölçü ve kafiye ile oluşturulan müzikaliteye bakın bir!
Edebi eserler arasında yaptığım bu kurgu dışı okuma bana o kadar iyi geldi ki bu tarz kitaplara ilgi duyanlar için birkaç şey yazmak
“İnsan doğanın ürkütücü gücüyle baş edebilmek için diğer insanlarla bir araya gelerek toplumları oluşturmuştur. Ancak, toplumlar geliştikçe insan da giderek doğadan kopmuş ve bunun yarattığı yalnızlığı giderebilecek yeni bir beraberlik bulamamıştır. İnsanın kısa bir süre için de olsa doğayla yeniden baş başa olması, onu eski bir dostla
TURUNCU
Soğuk bir kış gecesiydi. Doğa; yeni yılı beklemiş gibi biriktirdiği en sert ve soğuk rüzgarını üzerimize fırlatıyor, dişlerimizin gıcırdamasına yetecek kadar donuk bir hava dağıtıyordu. Rüzgarın uğuldayışı boşlukta süzülüp aceleyle yüzümü yalayarak geçiyor ve sırasını sonraki hava akımına bırakıyordu. Oldum olası bu sert ve kuru havadan
Bana çok özel şeyler hissettiren, düşündüren bu kusursuz kitap için yazacağım cümleler eminim yetersiz kalacaktır. Fakat yazmasam deli olacağım!
.
Her zaman bir felsefi olduğuna inandığım ve bir gün bu felsefeyi bana anlatacaklarına emin olduğum saatleri tanımama sebep oldu bu kitap. Sadece saatler değil hayat hakkında da çok şey öğretti. Dediğim gibi ne desem eksik kalacak fakat saatlere ya da yaşamağa en ufak bir ilginiz varsa bu kitabı okumalısınız.
.
Kendisini hâl ve tavrı ile tanıdığım, aynı zamanda adaşı olan birine çokça benzettiğim Halit Ayarcı beyefendinin o hayat dolu, ümitli cümlelerinin hepsi aklıma kazındı. Halil Bey'in potansiyelinin farkında olmaması, Emine Hanım'ın hanımefendiliği, Zehra'nın koruma içgüdüsü, Ahmet'in kırgınlığı, Doktor Ramiz'in meslek aşkı, Seyit Lütfullah'ın dolandırıcılığı ve daha nice karakterin nice özelliği... Hepsi bana özümden ve çevremden tanıdıktı!
.
Yazarın karakterlerine özel, eğlenceli ve bir o kadar acıklı bir dünya kurması... Tarif edilemez!
.
En sevdiğim kitabı hiçbir zaman bulamayacağımı ya da iki-üç kitap arasında kalacağımı düşünürdüm. Ama hayır, yanılmışım. Daha iyisini okuyana kadar en iyisi bu en güzel kitap. En özel kitap
“Hayatlarından neleri feda etmişler;
Hayatlarından vazgeçmişler…”
Öncelikle, kimdi bu Fikriye; Çankaya’nın duvaksız gelini. Vatan sevdasının üstüne Atamıza olan sevdasını yükleyen sabırlı bir kadın. Milli Mücadele yıllarında cesur bir yürek. Mustafa Kemal’i karşılıksız, ama gerçekten sadece O olduğu için seven tek kadındı..
Ulu Önderimiz Mustafa
İnsanı iletişim kurmaya , kendisiyle ilgili şeyleri başkalarına anlatmaya zorlayan o ilkel içgüdünün arkasında onun kadar ilkel olan bir içgüdü daha vardır; kendini koruma ve gizleme içgüdüsü.
Yasalar ile kültür ve ahlâk normları “hayvansal” içgüdülerimizi bastırmak ve sınırlamak için konur.
Erkeğin seks içgüdüsünde kuvvetli bir sahiplenme niteliği mevcuttur ve bu nitelik boynuzlanmaktan sakınma ihtiyacıyla yakından ilişkilidir. Her hayvan nasıl hayatta kalmak için kendi bölgesini koruma mücadelesi veriyorsa, erkekler de, tıpkı öyle, kadınları tekelleri altına almak üzere evrimleşmiştir.
Antik Babil’den günümüz Batı toplumuna dek pek çok uygarlık evlilik bağına ilişkin yasal düzenlemeler yaparken erkeği kadının sahibi konumuna yerleştirmiştir. Modern nikah töreni bile babanın kızını damada vermesi teması üzerine kuruludur.
Erkekler farklı farklı kadınlarla seks yapmak, genlerini olabildiğince yaymak için programlanmıştır. Eğer bir erkek başka bir kadını (özellikle de zaten evli olan ve bundan dolayı da bakılması ve beslenmesi gerekmeyen bir kadını) daha gebe bırakma şansını yakalarsa tüm zamanların en karlı evrimsel alışverişini yapma fırsatını kaçırmayacaktır.
Kadın zinasının tüm toplumlarda karşımıza çıkması, beni evrimci psikologların çizdiği cinsel bakımdan sakıngan, müşkülpesent kadın portresine kuşkuyla bakmaya itiyor. İnsanlar daima seks yapmak ister. Evlilik dışı cinsel ilişkiler konusunda çok gevşek ahlâk kurallarına sahip olan toplumlarda kadının zina yapması neredeyse erkeğin zina yapması kadar normal karşılanır.
Özlemle ellerini ileriye uzatmayan yaşam, yok olma yoluna girmiş demekti. Benliğinin derinliklerinde kendini koruma içgüdüsü hafifçe kıpırdadı ve buradan uzaklaşmak zorunda olduğunu anladı.
İnsanlığın Tatlı Bir Düşü: ''Dünya Kardeşliği''
Ustam Erasmus’a ithafen;
İnsanlığın tatlı bir düşü olarak; kendi engin ufuklarında tahayyül edip tüm ömrünü adadığın dünya vatandaşlarının/kardeşlerinin kucaklaştığı o tertemiz safiyane sahne, gözümün önüne her geldiğinde hissettiğim o çocuksu sevinci, hayal dünyasının dışındaki
Size bir hamilelik hikayesini anlatacağım. Ceren'in yaşadıkları o kadar tanıdık o kadar zor ki.. Her satırında kendimi buldum, o zorlu ayları tekrar yaşadım diyebilirim Canınızın içinde yeni bir can yeşeriyor... Manevi yönü, o bebeği koruma içgüdüsü o kadar yoğun oluyor ki... Kim ne derse pür dikkat dinliyor, doğru ya da yalnış inanmaya başlıyorsunuz. Sonrası mı? Sonrası tam bir kaos...
.
İşte Ceren de bu süreci anlatıyor bize. İlk gününden itibaren neler yaşadığını okurken cennet annelerin ayakları altındadır sözünün ne kadar doğru olduğunu, anneliğin ilk anından itibaren ne kadar meşakkatli bir süreç olduğunu anlıyorsunuz. Hele o doktorlar yok mu her biri ayrı bir hikaye ki ikiz bebeklerimden birini anne karnında öldürmeyi bile düşüneni oldu. Ya bilmiyorlar, ya bizi deneme tahtası niyetine kullanıyorlar. Ne yazık ki Ceren de çok çekti... Çok yoruldu... Sonunda ne mi oldu? O da eserimizde der ilgililerine şimdiden keyifli okumalar dilerim Kitapla Kalın. Evde Kalın. sağlıkla kalın
Çok YoruldumGülüzar Yıldırım · Sokak Kitapları Yayınları · 202093 okunma