Bir insanın üzerine, kişiliğine askerlik mesleği kadar yapışan, onun kimliğinin, künyesinin, kişiliğinin en ilk vasfı olan başka meslek yoktur. Kitapta dendiği gibi "Balık sudan çıkarılır da yaşar mı?" mesleğini bırakan asker sudan çıkmış balık gibi olur. Bu kitap benim en beğendiğim Necip Fazıl piyeslerinden biri oldu. Kitabı okurken Sarıkamış'ta donarak, Hicaz'da içmeye su bulamayıp sıcaktan, Edirne savunmasında şehit olan askerlerimizle karşılaşacaksınız. Ve en büyük amacı bir asker olarak ölmek olan, paşa olmak isteyen Miralay Gazanfer Bey ile Kurtuluş mücadelesi veren Türk halkının zorlu, hüzünlü hikayesiyle karşılaşacaksınız. Okurken duygulanabilir, üzülebilir, kızabilir hatta yer yer gözleriniz dolabilir.
Kitabın konusunu en güzel tanıtım yazısı anlatıyor "Birinci Dünya savaşında cepheden cepheye koşmuş, Harbiye mektebinde hocalık yapmış, Balkan savaşına katılmış, divanı harpte yargılanmış; başarıyı ruh, disiplin ve bilginin eseri bilen, şahsî hayatı olmayan, her şeye toplum açısından bakan ve insanı, Künye’sini aşmaya memur sayan bir dava adamının, Plevne şehidi bir zabitin oğlu Gazanfer Bey’in trajik hikayesi…"