Bundan sonra devleşmek isteyen cücelerin kanlı
ihtiraslarına şahit olacağız. Her şeyi kendi emellerine kurban edecekler. Azıcık duygu sahibi bir insan bile yok olacak! Hepimiz yavaş yavaş yok olacağız . Bizleri hiç kimse anmayacak. Zaten artık anlamlı hiçbir şey yapamayacağız.
Homojen bir ülke nüfusunda, İngiliz kontluğundaki gibi, halk tilki avlamaya mahkumdur, bu hem pahalı, hem de bazen tehlikelidir. Üstelik tilki de, avlanmaktan ne kadar nefret ettiğini ifade edememektedir. Bütün bu bakımlardan, insanların avlanması daha eğlenceli olmaktadır, ama iyi kimseler bulunmasaydı, insanları temiz bir vicdanla avlamak çok güç olurdu. İyi kimselerin mahkum ettiği kimseler haklı olarak elde edilmiş bir avdır, seslenmeye görsünler, avcılar toplanır, kurban da, ya hapse ya da ölüme sürüklenir. Kurban kadın olduğu zaman avın daha hoş yanı vardır. Çünkü bu, kadınların kıskançlığını erkeklerin sadizmini tatmin etmektedir.
Canısı sen bilmezsin buraları,
Tükendi her hâlimiz senden evvel.
Biz hep baharları özledik,
Umudumuz kesildi,
Ne bilirdik sen çıkıp geleceksin aşkınla.
Benim sadece bir cennetim var,
Hele sen biraz daha bana yaklaşınca düşün.
Çocuğumuz ergenlik çağına gelince arkadaşlarını suçlar,"benim çocuğum arkadaş kurbanı oldu," deriz. Ama çocuk, arkadaş değil; ilgisiz, sevgisiz, anlayışsız anne ve babanın ihmal ve istismarının kurban olmuştur.
“İnsan yüreğine kimin yakıştığını umursar, yanına değil. Bugün güzel, yarın çirkin olabiliriz, düşebilir, yararlanabilir, hatta kazaya kurban gidip kötürüm kalabiliriz. Hâlâ umudun yanında… Bence zaman kısıtlı, seviyorsan, eğer gerçekten seviyorsan, bugün şansını dene. Ne çıkar? En fazla kalbin acır, reddedilirsin ve umut bağlamaktan vazgeçersin. Ama öteki türlü umutlarla ve hayallerle yaşamak, inan bana seni çok daha fazla yorar, yaralar, acıtır.”
Aynca doğanın güçlerini de kullanabilmeyi öğrenmişti insan. Ateşi kullanmaya başlamalanyla teknolojinin temellerini atmış ve hayvansal kökenlerini geride bırakmışlardı. Taş yerini bronza, bronz ise demire bıraktı. Avcılığı tarım izledi. Kabileler köylere, köyler ise kasabalara dönüştü. Sözler taş, kil ve papirüs üzerine işlenen işaretler sayesinde ölümsüzleşti. Daha sonra felsefe ve dini icat etti. Gökyüzünü tanrılarla doldurdu ve bu pek de yanlış değildi.
Vücudu savunmasızlaştıkça insanoğlunun savaş yöntemleri giderek daha korkunç hale geldi. Taş, bronz, demir ve çelik kullanarak delici ve kesici olan her şeyi denemiş oluyorlardı. Kurban larına uzaktan saldırmayı çok önceleri öğrenmişlerdi. Mızrak, ok ve yay, tabanca ve nihayet güdümlü füze ona sınırsız bir menzil ve yine sınırsız bir güç vermişti.
Bazen kendisine karşı kullanmış olsa da, bu silahlar olmadan insan, dünyasını asla fethedemezdi. Onlara yüreğini, ruhunu koymuştu ve bütün bunlar yüzyıllar boyunca ona iyi bir şekilde hizmet etmişlerdi.
"Her kurban bir suçlu, her suçlu bir kurbandı ve birilerinin bir ara ayağa kalkması ve kendilerinden öncekilerden miras aldıkları, hepsinin hayatını tehlikeye atan bu pis zinciri kırması gerekiyordu.."
Zayıf insanlar, kurban olarak kendilerinden daha da zayıfları seçer. Kurban durumuna düşürülenler genellikle iki seçenekleri olduğunu düşünür: Acıya dayanmak veya acılarını ölümle sonlandırmak. Ama yanılıyorlar. Yaşadığımız dünya bundan çok daha büyüktür. Kendinizi çok acı veren bir yerde bulduysanız, bence başka, daha az acı verici bir yer, bir sığınak aramakta özgürsünüz. Güvenli bir yer aramakta utanacak bir şey yoktur. Bu koca dünyada, sizler için de güvenli bir köşe olduğuna inanmanızı istiyorum.