Ben kırık dökük bedenimin içinde kusursuz ruhumla hep özgürdüm. Hiç esir olmadım dünyaya ta ki Diego cehenneminde yaşarken, cennet kokusu huzuru yaşıyor taklidi yapasıya kadar. Diego, herkesin göremediği cennetini cehenneminde gizlemeyi başarırdı. O gizemli cennetin varlığının kutsallığı beni ona esir etmeyi başarmıştı. Pervanelerin etrafında dönerken ölüme uçtuğu o ışık da benim, kutsal ışığın etrafında dönen pervane de. Aşkça konuşmayı bilmeyenlere sağır, insanca yaşamayı başaramayanlara körüm. Kendi ritmimde kıvrak danslarla hayatıma neşe ve özgürlük katmak benim işim. Ne kurbanım, ne de katilim. İnsanım ve olması gerektiği kadar çingeneyim.
#Fridakahlo
Ben kırık dökük bedenimin içinde kusursuz ruhumla hep özgürdüm. Hiç esir olmadım dünyaya ta ki Diego cehenneminde yaşarken, cennet kokusu huzuru yaşıyor taklidi yapasıya kadar. Diego herkesin göremediği cennetini cehenneminde gizlemeyi başarırdı. O gizemli cennetin varlığının kutsallığı beni ona esir etmeyi başarmıştı.
İnsanca yaşamayı başaramayanlara körüm. Kendi ritminde hayatıma neşe ve özgürlük katmak benim işim. Ne kurbanım, ne de katilim. İnsanım ve olması gerektiği gibi merhamet ve vicdan sahibiyim ve dürüstlük kimliğim ilan edeceğim.
Bir Osman sınav eseri
Frida KahloNazan Arısoy · Dokuz Yayınları · 20191,510 okunma
_Devlet, milletin kendisidir. Milleti, idare edenler devlet değildir. Çünkü irade milletindir. Millet, asildir. Millet işlerini yönetenler, onun temsilcileri olabilir. Bu sistemin uygulanmasında göz onunde bulundurulacak en onemli nokta, milletin siyasi, sosyal, eğitim ve gelişme derecesidir.
_Devlet, her parcası diğerinin gorevini hazırlayan veya
Üstinsan, “bir diğer idealdir. . . güç ve bolluktan gelen saf bir edayla oynayan bir ruhtur.” Burada sadece “en büyük ciddiyet başlar . . . tragedya başlar” (İİ, IX, 2). Bu, Üstinsan olan trajedi, yani trajedi olan Diyonisos'tur. Bu Übermensch için diğer hiçbir Güç İstenci konfigürasyonu ebedi değildir; “evrimin son aşaması diye bir şey
... kadınlara dayatılan sınırlamalar, Yunanistan ve Roma'daki kült uygulamaları üzerinde silinmez bir iz bıraktı. Dinsel kültlere katılım, eski dünyadaki simgesel ifadenin kusursuz biçimiydi. Bu haliyle erkeklerin sıkı gözetimi altında tutulur ve ancak kentlerin ve imparatorlukların işlerini bozmadığı sürece izin verilirdi. Kült uygulamaları, hakiki özgürlük bir yana, kadınların dinsel özerkliklerine bile izin vermezdi. Yine de, Yunan-Roma dünyasına oldukça geç gelen Doğu etkilerinin, kadınların adak ayinlerinde yer alamayacaklarına dair anlayışı kadınları Batı'daki kentsel dinin merkezinden dışlayan düşünce ne ölçüde sildiğini belirlemek çarpıcıdır. Sonunda Hıristiyanlık, kadınlar için İsa uğruna ıstırap çekmeye ve onun krallığına tanıklık etmeye dayanan yeni bir dinsel katılım modeli geliştirdi. Kadınlar erkeğe dönüştü ve eşitlikçilik, kısa bir süre için Hıristiyan inancına egemen oldu. Ne var ki, çok geçmeden kadınlar kilise hiyerarşisinden dışlandılar; dinsel hayatı kucaklamak isteyenlere sadece bir tek seçenek bırakıldı: Dünyadan elini eteğini çekmek.
Sayfa 340 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - 1. Basım (2005)Kitabı okudu
Kitap notları, genel:
Her siyasal rejim, bir sosyal topluluk içindeki yönetenlerin örgütlenmelerinden ve varlıklarından doğan sorulara verilen bir cevaplar bütünüdür. Yönetenler nasıl seçilmiştir? Her birinin yapısı nedir? Yönetim işlerini nasıl bölüşürler? Yönetilenler karşısında yetkilerinin bir sınırı var mıdır? Siyasal rejimlerin genel
Muhteşem seçkinin bu kitapta ki yazarı ve benim ilk Voltaire okumam oldu. Volltaire'nin anlatımını çok sevdim. Yine #jorgeluisborges in önsözüyle başlıyor kitap ve içinde 6 öykü bulunuyor.
Memnon veya Beşeri Bilgelik
İki Müteselli
Scarmendato'nun Kendi Kaleminden Seyahatlerinin Tarihçesi
Micromegas, Felsefi Bir Öykü
Beyaz ile Siyah
Babil Prensesi
Öncelikle önsöz'den bazı bölümleri paylaşmak istiyorum.
Kusursuz ve büyük oynayan Voltaire'in akıllıca yazılmış öyküleri okuyucudan istek ve haz dolu bir katılım bekler. Onda neşeye ve mutluluğa yönelen bir şeyler vardı, öyle ki, bizler için bu karşı çıkışı muhteşem bir alaya dönüştürdü.
Voltaire için felaket ve talihsizlik örneklerini toplamak zor olmadı, ancak bunu öyle cömertç ve o denli usta bir uslupla yaptı ki elde ettiği sonuç kahredici bir hüznün tam tersi oldu. O kötümser olduğuna inanıyordu, ancak yaradılışı melankolik olmasını engelledi.
Üçüncü öykü hariç hepsini çok sevdim.
Mutlaka okuyun tavsiyemdir...
Sadece üçüncü öyküde olan bir pasaj beni rahatsız etti, onu burada paylaşmak istiyorum...
İçimdeki seyahat etme arzusu beni oradan oraya sürüklemeye devam ediyordu. Avrupa turumu Türkiye ile noktalamayı düşünmüştüm. Böylece Türkiye'ye doğru yola çıktık. Orada göreceğim şenliklerle ilgili fikir beyan etmemeye karar verdim. "Bu Türker" dedim arkadaşlarıma, "vaftiz edilmemiş imansızlar. Dolayısıyla saygıdeğer Engizisyonculardan çok daha zalim olacaklardır. Muhammedcilerin ülkesine geldiğimizde iyisi mi hiç sesimizi çıkarmayalım."
Huzurlu akşamlar dostlar kitapla ve sevgiyle kalın
MicromegasVoltaire · Kırmızı Kedi Yayınları · 2017423 okunma
Ben kırık dökük bedenimin içinde kusursuz ruhumla hep özgürdüm. Hiç esir olmadım dünyaya ta ki Diego cehenneminde yaşarken, cennet kokusu huzuru yaşıyor taklidi yapasıya kadar. Diego, herkesin göremediği cennetini cehenneminde gizlemeyi başarırdı. O gizemli cennetin varlığının kutsallığı beni ona esir etmeyi başarmıştı. Pervanelerin etrafında dönerken ölüme uçtuğu o ışık da benim, kutsal ışığın etrafında dönen pervane de. Aşkça konuşmayı bilmeyenlere sağır, insanca yaşamayı başaramayanlara körüm. Kendi ritmimde kıvrak danslarla hayatıma neşe ve özgürlük katmak benim işim. Ne kurbanım, ne de katilim. İnsanım ve olması gerektiği kadar çingeneyim.
#tolstoy #annakarenina
Tolstoy Anna Karenina romanını yazmaya başlamadan önce Peter ve Great adlı tiyatro oyunu üzerine çalışıyordu.
Ancak projenin zorluğundan ve ilerleme kaydedemediğinden yakınıyordu.
O günlerde komşusu Bibikov’un metres hayatı yaşadığı kadın, Bibikov’un başka bir kızla evlilik planları yaptığını öğrenince evden kaçar ve kendini trenin altına atarak intihar eder. Geride bıraktığı notta, “Katilim sensin,” diye yazar sevgilisine. Bu olay Tolstoy’u derinden etkilemiştir. Polis titizliğiyle konuyu araştırır, cesedi görür ve zavallı kadının yaşamını hayal etmeye başlar.
Anna’nın suçlu mu yoksa acınacak halde olması mı daha kötü, bilemiyorum, ama biz okurlar olarak ona ne acıyoruz ne de onu suçluyabiliyoruz, aksine ona hayranlık duyuyoruz.
Eğer ahlak kurallarını yaratan çoğunlukla aynı pencereden bakıyor ve ona göre yargılarımızı oluşturursak Anna’yı suçlamalı ve ölümüyle adaletin sağlandığını düşünmeliyiz. Tabiki bunlar benim düşüncelerim.
"Anna" buzdağının görünen, hayranlık uyandıran muhteşem yüzü, toplumun katı kurallarına karşı duran bir savaşçıdır.
Romanın meşhur giriş cümlesinde belirtildiği gibi, mutlu ve birbirine benzeyen ailelere örnek olarak Levin ile Kiti, mutsuz ve kendine özgü mutsuzluğu olan ailelere örnek olarak Anna ile Alexis Karenina verilmiştir.
"Dostoyevski'nin dediği gibi #annakarenina çağımızın Avrupa edebiyatından benzerlerinden hiç birisinin kendisiyle boy ölçüşemeyeceği kadar kusursuz mükemmel ,ölümsüz bir sanat eseri..."
Anna KareninaLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Yayınları · 201939,1bin okunma
Merhaba bugün Eylül ayı okuması #aydabirpolisiye #davetlilistesi #okudumbitti
#aydabirepsilon
Epsilon Yayınevi
Syf 343
The New York Times Gerilim Kategorisinde Çoksatanlarından
Goodreads Okur Ödülü Kazananı
WILL SLATER HİLEKÂR VE YALANCININ TEKİ ONUNLA EVLENME
İrlanda kıyılarında fakat anakaradan uzak bir adada muhteşem bir Düğün
Konu
Ben Gölgeyim.
Ben Avım.
Ben Katilim.
Ben Hedefim.
Kurtulmak için tek çarem var: Diğerinden kaçmak. Peki ya diğeri de bensem?
İnceleme
Bazı kitaplarla ilgili yorum yapmak zor oluyor. Bu da o kitaplardan birisi. Nasıl anlatsam ki bu kitabı.. Sadece kurgudan, yazarın üslubundan bahsedebilirim sanırım.
Kitap kurgu olarak başta biraz karışık gibi gelse de zamanla okuyucuyu ürkütücü ve belirsiz bir evrene sürüklüyor. Ayrıca ana karakterin içinde bulunduğu çıkılmaz durum beni bile fazlasıyla bunalttı. Bir insanın kim olduğunu bilmemesi ve sürekli yeni bir kimliğe bürünerek hayatına devam etmesi.. Üstelik bu durumun farkında bile olmaması. Durumu en iyi bu şekilde özetlemek mümkün. Çünkü bu kitap sıradan bir polisiye gerilim değil. Maktul belli, katil belli.. Peki ya katil gerçekten düşündüğümüz kişi mi? Ya da katil de aslında bu cinayetlerin bir kurbanı mı?
Grange’ın okuduğum 4.kitabı sanırım. Daha önce okuduğum kitapları gibi bu kitap da beklentilerimin çok üstünde çıktı. Kurgu o kadar kusursuz ki kitabı eleştirecek tek bir nokta dahi yok.
Bu tür romanları sevenler ve bu tür kitapları okumaya başlayacaklar için güzel bir tercih olacaktır. Kitabın uzun olması gözünüzü korkutmasın. Hemen bitiyor.
Sisle Gelen YolcuJean-Christophe Grangé · Doğan Kitap · 20185,1bin okunma
“Bütün mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aileninse kendine has bir mutsuzluğu vardır.” Cümlesiyle başlar Tolstoy dünyaca ünlü romanı Anna Karenina'ya.
Anna Karenina ilk bakışta 19.yüzyılda Rusya'da geçen bir aşk hikayesi gibi görünse de derinlemesine incelendiğinde Rus aristokrasisinin çöküşünü, değişen dünyada
KİTAP TAVSİYEM
ALINTILAR
Ben aşkın, acının ve devrimin kadınıyım...
Hiçbir zaman dünya üzerinde kavuşamayacağız biliyorum...
Sen o bilemediğim yerlerden geldin hayatıma. Henüz keşfedilmemiş bir âlemin varlığısın. Bilmediğim kelimeler olduğunu fark ettirdin bana...
Gez ve kimseye söyleme, gerçek bir aşk hikayesi yaşa kimseye söyleme. Mutlu ol