Kimse tutuklanmasaydı, şu anki amiral ve generallerin kaç tanesi general ve amiral olabilirdi?
Ben size söyleyeyim, sadece yüzde lO'u... Asrın iftirası ablmasaydı, iftiraya uğrayanlar tasfiye edilmeseydi, şu anki komuta kademesinin yüzde 90'1 terfi alamayacaktı. Terfi alması gerekenler tasfiye edilince, geriye bunlar kaldı. O halde şu
Bögü kağan, Maniheizm'i kendi halkina kabul ettiren ilk ve tek hükümdardır.
762 ' deki Lo-yang seferinden sonra Maniheist rahiplerle tanişan Bögü onlari karabalgasun' a dönerken yaninda götürmüş, onlaron etkisiyle Maniheizm inancını kabul etmiştir..
Yangınlar,
Kahpe fakları,
Korku cığları
Ve irin selleri, aç yırtıcılar,
Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay!
Pusatsız, duldasız, üryan
Bir cana bir de başa
Seher vaktı leylım – leylım
Cellat nişangâhlar aynasındasın.
Oy sevmişem ben seni
Üsküdar’dan bu yan lo kimin yurdu!
He canım
Çicekdağı kıtlık, kıran,
Gül açmaz, çağla dökmez.
Vurur çakmaktaşı kayalarıyla
Küfrünü, Medetsiz, Munzur.
Şahmurat suyu kan akar
Ve ben şairim.
Namus işçisiyim yani
Yürek işçisi.
Korkusuz, pazarlıksız, kül elenmemiş,
Ne salkım bir bakış…
Min navê xwe kola li bircên Diyarbekir
Ez welatparêz im,
Ez mirovperwer im,
Ez li ber bircên Diyarbekra rengîn
Şêx Seîdê kal,
Bijişk Fuad im
Ez Bavê Tûjo me lo!..
Şoreşger im.
(...)
Dağın pulat yüreğine işledim,
Şimşeğin masmavi usturasına
Sevdanı usul - usul
Sevdanı mısra - mısra
Lo ben seni hapislerde sevmişim,
Ben seni sürgünlerde.
Yurdum benim
Şahdamarım...
(...)
Dr. J. Lö Grand besin felsefesi ile ilgili kitabında şöyle yazmış tır: "Bebeğin sinir sistemini güçlendirecek bir besini olmalıdır. Bunu da sadece bitkilerde, özellikle kemik, diş ve sinirlerinin gelişmesi için gerekli olan tahıllarda bulacaktır."
çin kaynaklarında adı hsiung-nu'nun aslının hun olduğunu ve bu adla tanındığını ve ülkemizde kabul böyle gördüğünü biliyoruz. m.s. 311 yılında çin'in başkentlerinden lo-yang'a giden soğd ticaret heyetinden bahsedilmesi dolayısıyla söz konusu bir soğdça mektupta hun ismi hsiung-nu'ların karşılığı olarak geçmektedir. bu da hun isminin orjinalini açığa çıkaran bir bilgi olmuştur.
aslına bakılırsa çin kaynakları hunların atalarını çok eski devirlere götürürler. zaman içerisinde onları sadece Hsiung-nu değil, "hu-chu, hsien- yün, yen- yün, jung-ti" gibi çeşitli isimlerle kaydetmişlerdir. belki de tam açık olmamakla birlikte yazıldığı devrin çincesine göre farklı okunuşlar da söz konusu olabilir. hatta shang devrinde Kuei-fang adı da bunlara ilave edilmiştir.
Burada bir vaka zikredeceğim: Umumi harp başlamıştı. Cepheye sevk olunmazdan evvel ihtiyat zabit namzetleri talimgahının son devresinde muallim takım zabiti idim. Devre nihayetinde takımımda bulunan efendilerin derecei ehliyetlerine nazaran rütbelerini gösterir listeyi tanzim ederek bölük kumandanına vermiştim. Hararetli bir Türk Ocağı mensubu olan bölük kumandanı listeye bir göz gezdirdikten sonra hiddetle listeyi masanın üzerine attı ve bana "bu nasıl liste, Arabı, Çerkesi, Kürdü A sınıfına yazmışsın" dedi. A sınıfı alüyyülalâ derecede zabit namzedi demekti. Bugün millet meclisinizde aza olan bölük kumandanının noktai nazarınca bir adamın künyesinde Halep, Şam, Harput veya Diyarbekir'in... bulunması iyi numara almasına bile mani teşkil eylemeliydi.
O tarihte Nuri Paşa ordusuyla Bakô(Bakü)'da bulunuyordum. Ordu menzil karargâh kumandanı idim. Karargâh tabldotunda her gün 30-40 zabit bulunuyordu. Türk Ocaklarında terbiye almış olan birçok zabitlerden defalarca aynen şu sözleri işittim: "Gelirken ZU'leri bitirdik, dönüşte nöbet LO'lerindir." Zo ile Ermenileri, LO ile Kürtleri kastediyorlardı.
Osmanlılık ve hilafet devirlerinin "Gavura bakınca Kürt müslümandır" darb-ı mesali mana ve mefhum ifadesinde zaafe uğramıştı. Şimdi aranılan ne gâvur ne de müslümandı. Devrin aradığı Atilla, Cengiz ve Timur'un ahfadı idi. Birçok milletler arasında eskiden beri dolaşan KAVMİ NECİP tabiri artık Türklüğe hasıl ve tahsis edilmişti.
Harbin beklenilen neticeyi vermemesi üzerine İttihat ve Terakki'nin, esasen başa çıkmamağa mahkum olan Yeni Turan planı kendiliğinden akim kaldı.
Jaina rahipler, Hindu rahipler, Budist rahipler yalnızken bir kadınla bile konuşamazlar; bir kadına dokunmaları yasaktır, yüz yüze gelmelerine bile izin verilmez. Bir kadın gelip bir şey sorduğu zaman gözlerini yere indirmek zorundadırlar.
doğu gök-türk devletinin parlak dönemi devam ediyordu. türk orduları sürekli çin'in kuzey topraklarına akınlar yapıyor, çin imparatoru gök-türklere ağır vergiler ödemek suretiyle kendini kurtarabiliyordu. 619 yılında hazırlandığı büyük bir akın öncesinde ölen shih-pi'nin yerine kardeşi ch'u-lo (cora ya da congra) kağan oldu. o da ağabeyi gibi aynı başarıları devam devam ettirdi. ancak, çin'deki t'ang hanedanına çok ağır yıkıcı bir darbe vurmak için ordusuyla harekete geçmeden önce çinli elçinin adamları vasıtasıyla zehirlenerek öldü (621), il kağan(chie'li), ch'u-lo'nun yerine geçip 625 yılına kadar devleti başarılı bir şekilde idare etti ise de kendisinden sonra devletin ikinci adamı olan yeğeni t'u-lu'nin ihanet ederek, çinlilerle gizlice anlaşma yapmasına kızıp söz konusu tarihte wei nehri kenarında bir barış anlaşması imzalayınca durum değişti. il kağan bu anlaşmayla çin'e akın yapmamaya karar veriyor, sadece aldığı vergilerle yetiniyordu
Ben her zaman eşitlikten yanayım. Fransızlar ayıp olmasın diye “testicule” yerine “Taşak” deselerdi, ben de o zaman taşak yerine “testikül” demeyi uygun bulurdum. Ama o zaman da şöyle bir sorun çıkıyor ortaya. Türkçede erkek olanlar, salt erkeklerdir. Oysa Fransızların sözcükleri de erkekli dişilidir. Fransızca erkek sözcüklerin başına “lö”, dişi sözcüklerin başına “la” gelir. E taşak da dişi olamayacağına göre, Fransızlar bizim taşağa “Lö taşak” diyeceklerdi.
Sayfa 124 - İğdiş Edilmiş İnsanlar Ülkesinde Ayıp Yeri Yerinde Kalmış BiriKitabı okudu