Merhabalardan bir demet. ≈)
Öncelikle şu fes konusunu bitirelim, şöyle ki:
Fes takmak, 2'nci Mahmut döneminde zorunlu hale getirilmişti. O tarihte, dinciler ayaklanmıştı, fes'in gavurun icadı olduğunu söylüyorlardı. Hatta bu yüzden, 2. Mahmut'a gavur padişah diyorlardı. Oysa, fes'in kökeni Batı değildi, Kuzey Afrika'ydı,
Nereden başlayayım gerçekten emin olamıyorum. Bu zât'ı nâmuhterem kişiliği(!) yakından oldukça iyi tanıyorum. Mısıroğluna ait bir kitabı bitirebilmek büyük bir erdem gerektirir. Eğer bu insanın konuşmalarını dinlemiş herhangi bir insanın, beş dakika içerisinde kendi söyledikleriyle ters düşebilen, bilim ve akıldan yoksun palavra sıktığını çok iyi
Üstad Kadir Mısıroğlu’nun ”İslamcı Gençliğin El Kitabı” adlı eserinde genç okuyuculara tavsiye ettiği 100 kitabı istifadenize sunuyoruz.
Hak Dini, Kur’ân Dili – Elmalılı Hamdi Yazır
Riyazüssâlihin (Hadis)
Risâle-i Nûr Külliyatı – Said Nursî
Aziz gençler!.. Unutmayınız ki, devletinizi, âlemşümul bir imparatorluktan mânâ ve maddede küçük bir Türkiye hâline getiren dâhili ve hârici düşman faaliyetlerine cevaz, meşrüiyyet ve hattâ itibar bahşeden Lozan'dır!.. Yeniden büyük devlet olma imkân ve ümitlerimizin yegâne kaynağı olan gençler!.. Unutmayınız ki, Lozan'ı yırtıp çiğnemedikçe "Büyük Türkiye" nin şafağı sökmeyecektir.
Kadir MISIROĞLU
27 Ramazan 1390/ 26 Teşrinisani 1970
Serencebey/İstanbul
Madem benden tavsiye istediniz, buyrun 100 kitap tavsiyesi...
Hak Dini, Kur’ân Dili – Elmalılı Hamdi Yazır
Riyazüssâlihin (Hadis)
Risâle-i Nûr Külliyatı – Said Nursî
Muvazzah İlm-i Kelâm – Ömer Nasuhi Bilmen
Asr-ı Saâdet – Mevlânâ Şiblî
Hayâttü’s-Sahâbe – M. Yusuf Kandehlevî
Nimetü’l-İslâm – Hacı Zihni Efendi
İslâm Fıtrî Tabiî Umûmî Bir Dindir –
İsmet Paşa'nın başlangıçta Milli Mücâdele'ye inanmadığını Kâzım Karabekir'e: “Çiftlik kuralım; Kâzım Ağa, İsmet Ağa olalım!..”
AÇIKLAMASI:
Burada böyle kısaca temas edilmiş olan bu mes'elenin tafsilâtı şudur: Kâzım Karabekir, 30 Ekim 1918 tarihinde “Mondros Mütarekesi”nin imzâlanışını anlattıktan sonra şöyle demektedir: “İstanbul'da ilk
Örneğin okulda, Atatürk'ün karga kovaladığını bilirdik ama 5000'e yakın kitap okuduğunu bilmezdik. Laikliğini az çok bilirdik, ama Kurtuluş Savaşı sırasında işgalci Yunanlılarca yıkılan, ahır yapılan yüzlerce camiyi tamir ettirdiğini bilmezdik. İçki içtiğini duyardık da. Kur’an’ın ilk gerçek tefsir ve tercümesini yaptırmak için verdiği mücadeleyi
Öncelikle kitabın yazarından kısaca bahsedecek olursak;
" Shakespeare müslümandır, Karl Marx cinnidir, Mehmet Akif Ersoy peze..nk, Kurtuluş Savaşında keşke yunan galip gelseydi, komünist Stalin askerlerine, kumlara Ayetel Kürsi okuyarak Almanlara serpilmesini emretti ve böylece maneviyat kazandı..." diyerek, zihnin ve/veya milli şuurun
1970 yılında Mısıroğlu, "Lozan Zafer mi, Hezimet mi?" adlı kitabının genişletilmiş ikinci baskısını yayınladı. Bu kitap da 5816 sayılı kanun uyarınca toplatıldı. Mısıroğlu yine 1970'te, Milli Türk Talebe Birliğinde verdiği konferansta Harf Devrimi aleyhinde sözler sarf ettiği için 7 yıl hapis cezası aldı. Eskişehir ve İstanbul'da hapis yattı. Beklediği genel af kararı gecikince rapor almak için Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde tedavi görmeye başladı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Servisinden bir rapor aldı ve tahliye edildi. Üç ay sonra genel affın çıkmasıyla tamamen serbest kalan Mısıroğlu, siyasete atıldı. 1977'de Milli Selamet Partisinden Trabzon milletvekili adayı oldu ancak seçimi kaybetti. Bir yıl sonra partinin Genel İdare Kuruluna seçildi. 12 Eylül 1980 darbesiyle parti yöneticileri tutuklanırken Mısıroğlu yurt dışına kaçtı.
Lozan'da öyle bir muâhedenâme imza edilmişti ki, Türk'ün şahdamarı Boğazlar dahi sağlam bir garanti altına alınamamış, bu durum, ancak 1936 yılında düzeltilebilmiştir.
Bir avuç mâceraperest İttihatçının kısmen ihmal ve basiretsizliği ve kısmen de ihâneti ile güngörmüş yüce bir milletin -tâbiri câizse omurgasında feci bir kırılma olmuştur. Birinci Cihan Harbi'nin mânâsı budur. Lozan Muâhedenâmesi, Cihan Harbi'ni takib eden Milli Mücâdele'nin kazanılmış olması na rağmen bu kırıkları yanlış kaynatan bir tedâvi olmuştur. Bu sebeple siyâsi, içtimâi ve iktisâdi bünyenin ağrı ve sızılar! dinmemektedir.
Tarihi kişilikler hakkında yorum yaparken nedense tek taraflı bir bakış açısı sergilenir. Ya hep iyidir ya da hep kötüdür. Ortası yok. Savunulan kişi ya da kişilerin yanlışlarına gözler kapalıdır. Antipati beslenenlerin ise her yaptığı göze batar.
Ancak pek çok kimsenin aklına söz konusu kişi ya da kişileri içinde bulunduğu dönemin