Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bulunduğumuz kasaba civarında bir köy vardı. Arasıra atlarla bu köye gezmeğe giderdik. Köyde 102 yaşında bir Kürt tanımıştık. Köye her gidişimizde birkaç saat ihtiyar dostumuzun yanında geçirirdik. Bir aralık 15 gün kadar köye gitmemiştik. Dostumuzu adeta göreceğimiz gelmişti. Atlarımıza bindik ve köyün yolunu tuttuk. Köye vardığımızda doğruca
Sayfa 98 - 99 Avesta yayınevi
Kadın inci gibidir . Bazen senelerce, bazen de bir ömür boyu bir istiridyenin içinde saklar kendini. Fakat bir kez gün ışığı gördü mü çabucak unutur geçmişini. Geçmişte ne kadar saklanmışsa o kadar seyredebilmek ister; ne kadar kapalı kalmışsa o kadar açığa çıkmak ister. İşte o an çıkıp geldiğinde, artık ona kimse mani olamaz. Kendi bile.
Reklam
Bir hoca kendisine “Gelinlik giymek caiz midir?” diye sorunca, vermiş olduğu cevap şöyledir: “Düğün günü giymiş olduğun gelinlik, namazına engel değilse giy!” O gün giyilen gelinliğin namaza mâni olduğu aşikârdır. Çünkü namaz kılacak bir durumda değildir. Gelinliği giyen gelin hanım, gün boyunca üzerinde ki gelinlik ile bir telaş ve heyecan içindedir. Bu gününde namazlarının bir hesabını yapsın, gelinlik hakkında cevabı kendisi almış olur.
Büyük emeller benim aile ocağı kurmama da mani olmuştu. Herkes gibi bende çoluk çocuğa karışmış olsaydım belki avunur gider, bu saatte kendimi bu kadar boş ve yalnız bulmazdım.
Osmanlı'da ilk siyaseten katl; Osman Gâzi & amcası Dündar Bey
Dinine ve yöneldiği yüce gâyeye aşkla bağlıydı. Şahsî hayatında mütevâzi ve kanaatkâr olan bu büyük insan, “îlâ-yı kelimetullâh” dâvâsında hududsuz bir ihti­ras sâhibiydi. Hak yolunda hizmetine mâni teşkil ettiği takdirde fedâ edemeyeceği hiçbir şey veya şahıs yoktu. Bu sebepledir ki, sonsuz bir hilm ve merhamet sâhibi olmasına rağmen, kendi öz amcasını bile -mukaddes gâyesine engel teşkil ettiği anda- bizzat yok etmekten çekinmemişti. ..... 1302 Yılı’nda Köprühisar üzerine bir sefer tertipledi. Bu sefere karşı muhalif bir tavır alan amcası ihtiyar Dündar Bey’i ânî bir hareketle oklayıp öldürmüş olması O’nun fetih ve gâza yolunda hiçbir engel tanımayan gözü karalığının dille­re destan bir örneğidir.
Yeni biriyle mi tanıştın, hemen niyet et ve de ki: Ey Rabb’im! Ben bir yola çıktım, niyetim evlenmek ve huzurlu bir yuva kurmak. Ancak Evvel ve Ahir olan sensin; Alim olan, en iyi bilen de sensin. Ben sonumu bilemem ki, bu mümkün değil. Bu yüzden sana geldim, kapını çaldım. En iyi bilene tam tevekkülle sığınarak niyetimi sunuyorum. Şayet sevdiğim bu insanla evlenmem hayırlı olacaksa bana bu evliliği nasip et, eğer bu evlilik beni yorup yıpratacaksa sen henüz başlamadan evliliğime “Mâni” isminle engel ol. Bu yolda seni Vekil kıldım.
Reklam
Tacdin ve Bekir tesadüfle, aniden Orda bir yerde karşılaştılar birden Dedi ki: "Ey dünyayı yıkan fesatçı İnsan şekline girmiş iblis sıfatlı Ey fitne ve fesadın sebebi olan Vay hedef ile murada mani olan Ey Mem ile Zin'in rezil hayasızı Vay yaranın ağzının dağlayıcısı Ey pişmanlık ve arın habis sahibi Başıma saldığın kıyamet yetmez mi?
Sayfa 282 - Dara YayınlarıKitabı okudu
Öyleyse, seleften rivayet edilen sözleri şöyle hamledebiliriz. Onlar ibadetlerdeki bu zorlukları, ya kalp hastalıklarını iyileştirmek için veya ibadet, sağlam bir kimsenin azığı gibi onların adeti ve tabiatı olduğu için yapmışlardır. Onlar bunlarla hiçbir hakkı zayi etmeksizin ve devamlılığı kesmeksizin lezzetlenirler. Bununla beraber yaptıkları şeylerin Resûlullah'ın [sallallahu 'aleyhi ve sellem) üzerinde bulunduğu halden veya söylediklerinden daha faziletli olduğu iddiaları da yoktur. Peygamber Efendimiz'e [sallallahu 'aleyhi ve sellem] gelince o, kemala- tın yüce derecelerine ulaşmıştır. Bu derecesi, insanlarla konuşma, yeme, içme, uyuma, kadınlarla beraber olma gibi şeylerin onun kalbine gelmesine mani olmaz. Onun yanında insanlar arasına karışmak ve onlardan uzak durmak eşittir. Efendimiz'in [sallallahu 'aleyhi ve sellem) bazı zahiri ibadetlerle yetinmesi, bunların kendisi ve ümmeti için daha faziletli olmasından dolayıdır. Meşâyihten bir zat Resûlullah'ın [sallallahu 'aleyhi ve sellem] derecesinden haz aldığı bir makama ulaşmıştı. Hatta şöyle diyordu: 'Kim beni şu an görürse zındık olur, kimde daha önce görseydi sıddık olurdu.' Şöyle ki, bu zat ulaşmış olduğu makamın nihayetinde, farzlar, vacipler ve sünnetler gibi zahiri ibadetlerle yetinir, avam gibi yer, içer ve uyurdu. Bu makamın başında ise, mücahade ve riyazet yapıyordu. Onun bu mücahadesini gören onun gibi mücahade eder ve sıddıklardan olurdu. Onu, ulaştığı makamın nihayetinde gören ise mücahade ve tarikatı kesinlikle inkâr eder ve bu inkâr nedeniyle o kimsenin küfre düşmesinden korkulurdu.
Sayfa 52
İrfan, îmânın önünden küfrün, âhiretin önünden dünyânın, Hakk Teâlâya kavuşmaya mânî olan mâsivânın perdesini kaldırmaktır.
İnsan bir kere kendini öldürmeye karar verdiyse kimse ona mani olamaz.
Reklam
Sen, bu âhengin zevkiyle zevklenişe, bu delice neş'enin girdabında sarsılarak kayboluş ve parçalanışa bîgâne misin? Her şey sürüklenir, durmak bilmez,arkasına bakmaz, hiçbir kuvvet onlara mâni olamaz, onlar hep sürüklenir. Bu sür'atli musikiye ayak uyduran mevsimler raks ederek gelip geçerler -her an dağılan,ayrılan ve ölen renkler, âhenkler ve kokular bol bir neş'eyle,tükenmeyen çağlayanlar halinde akar.
Sayfa 33 - Türkiye İş Bankası Kültür ve YayınlarıKitabı okudu
" İnsanın önüne engeller çıkabilirdi, bunlar yaşamaya mâni değildi. Asıl engel, zihinlerimizdekilerdi."
Amin
Allah'ım bana, kendime zulmetmemeyi öğret, derin düşünceler içinde boğulmama mâni ol, bana inançla derin derin nefes almayı öğret.
Zihnin dalgın dalgın dolanmak istiyorsa ona mani olamazsın; efendi olan odur, sen değil.
Sayfa 66
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.