Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Uluslararası nakliyat yapan bir TIR'ın yedek mazot deposunda Fransa'ya kaçmış, Montpellier'deki barların kapısında durmuş, sonra da soyduğu zengin bir homoseksüelin parasıyla Berlin'e gelip Hors Hausse Poux'yu açmıştı. Barın adının Fransızca okunuşunun Türkçe'deki orospu kelimesiyle aynı olduğunun tabii ki farkındaydı. Bilal hayatın bir orospu olduğunu ülkesinden ayrıldıktan kısa bir süre sonra anlamıştı.
Sayfa 141Kitabı okudu
İSTANBUL AĞRISI Kanatları parça parça bu ağustos geceleri Yıldızlar kaynarken Şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen Sen Eğer yine İstanbul'san Yine kan kopuklu cehennem sarmaşıkları büyüteceğim Pançak pançak şiirler tüküreceğim Demek yine ben Limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor Kapı önlerinde boyunlarını bükmüş
Reklam
Değerli Aysel Doğan Hanımefendi'nin izni ile, yaşamından ufak bir kesiti paylaştığı kitabını buraya da taşımak isterim. Kitap basında tükenmiş, sponsor bulunamadığı için tekrar basıma verilememiştir. Kaydedip pdf dosyası yapabilir, çıktı alabilirsiniz. ilk baskı ismi; 'anılarım, acılarım ve şizofreni' ikinci baskısı ise; '18 yaşında uyudun 29
Hava bir tuhaftı; çok kalın, neredeyse katıydı .iyi ama hava kati bir şey değildi ki... Ellerimi uzatmak havayı küçük parçalara ayırmak ,sonra da soluk boruma sıkıştırmak istedim Ve o Mazot kokusu.... gözlerimi yakiyordu, biri göz kapaklarımı kaldırmış gözlerime limon sürüyordu sanki...
240 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Şiir nedir? İnsana ne katar? İsmet Özel'de bunu bulabiliyor insan. Genelde geceleri fener ışığında hayranlıkla okudum şiirlerini. Mazot, Amentü ve Aynı Adam şiirlerine bir bakmanızı tavsiye ediyorum
Erbain
Erbainİsmet Özel · Tiyo Yayınevi · 20128,7bin okunma
Tyler'ın hep söylediği gibi hissediyordum kendimi, tarihin süprüntü ve kölelerinden biri olarak. Hayatta hiçbir zaman sahip olamayacağım bütün güzellikleri yıkıp yok etmek istiyordum. Amazon yağmur ormanlarını yakmak istiyordum. Uzaya klorofluorokarbon gazları pompalayıp ozon tabakasında koca koca delikler açmak istiyordum. Dev tankerlerin boşaltma vanalarını açmak, açık denizlerdeki petrol kuyularının kapaklarını kaldırmak istiyordum. Yemeye paramın yetmediği bütün balıkları öldürmek, asla göremeyeceğim Fransız kumsallarını kirletmek istiyordum. Bütün dünyanın dibe vurmasını istiyordum. O çocuğu yumruklarken aslında yapmak istediğim, sikişmeyerek türünü tükenmeye mahkûm eden her pandanın ve pes edip kendini karaya atan her balinanın, her yunusun alnının ortasına bir kurşun sıkmaktı. Bunu türlerin yok oluşu olarak görmeyin. Eleman azaltımı gibi görün. Binlerce yıldır insanoğlu bu gezegendeki her şeyin içine etmiş, her şeyi boka çevirmişti ve şimdi tarih benden herkesin pisliğini temizlememi bekliyordu. Boş konserve kutularını suyla çalkalamalı ve yassıltmalıydım. Kullandığım her benzin damlasının hesabını vermeliydim. Ayrıca, nükleer atıkların, gömülmüş mazot tanklarının ve ben doğmadan bir kuşak önce atılmış çöplerin oluşturduğu zehirli yığınların faturasını üstlenmek zorundaydım.
Reklam
Ekmeği aldım, duamı okudum ve ilk lokmamı ısırdım. Bambaşka, bilinmeyen bir tadı ve kokusu vardı bu ekmeğin. Sürücülerin ellerinden, taze buğdaylardan, kızgın demirden, mazottan gelen ya da bunların karışımı olan kokuydu bu. Sonra ikinci, üçüncü lokmaları da aldım, onlarda da mazot kokusu vardı. Ama yine de, o güne kadar öyle lezzetli ekmek yemediğimi söyleye bilirim. Bu ekmekçi oğlumun nasırlı ellerinden çıkan ekmekti. Tarlayı süren, buğdayı yetiştiren, hasadı kaldıran, tarlada çalışan insanlarımızın, halkımızın ekmeğiydi. Kutsal ekmek! Oğlumla övünüyor, çok büyük gurur duyuyordum. Ama bunu kimse bilmiyordu. İşte o anda anladım ki, bir ananın mutluluğu milletin mutluluğundan doğuyor, aynı kökten olan ağacın dalları gibi bir kökten geliyor. Kaderi de onun kaderi gibi oluyor. Çektiğim bu acılara, hayatın bana indirdiği korkunç darbelere rağmen bugün de bu düşüncedeyim. Ne olursa olsun, milletim yaşıyor, ben de yaşıyorum.
Uçurtma Avcısı
"Bu koku ne?" dedim. Bir şey gözlerimi yakıyor, sulandırıyordu. "Mazot," diye yanıtladı Ferit. "Kentin jeneratörleri bozulup duruyor; elektriğe güvenemedikleri için de insanlar mazot yakıyor." "Mazot, ha? Eskiden bu caddenin ne koktuğunu anımsıyor musun?" Ferit gülümsedi. "Kebap." "Kuzu kebabı," dedim. "Kuzu," dedi Ferit, sözcüğü diliyle tadarak. "Kabil'de şimdi bir tek Taliban kuzu yiyebiliyor." Dirseğimi çekti. "İti an, çomağı hazırla." Bir araç bize doğru yaklaşıyordu. "Sakal devriyesi," diye fısıldadı Ferit. Taliban'la ilk karşılaşmamdı.
Sayfa 252 - Everest Yayınevi, Yayın No: 243Kitabı okudu
Kışın göğün gürültüsüne, düşman topları laf yetiştiriyordu. Kar; mazot ve kanla karışık yağıyordu.
Binlerce yıldır insanoğlu bu gezegendeki her şeyin içine etmiş ve şimdi tarih benden herkesin pisliğini temizlememi bekliyordu...Ayrıca nükleer atıkların, gömülmüş mazot tanklarının ve ben doğmadan bir kuşak önce atılmış çöplerin oluşturduğu zehirli yığınların faturasını üstlenmek zorundaydım.
Reklam
Roboski hâlâ kanıyor Yenigün gazetesi, 28 Aralık 2013 İki yıl önce, 28 Aralık 2011'de Şırnak’a bağlı Uludere (Roboski) kırsalında Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F-16’ların bombalaması sonucunda 34 yurttaşımızı yitirmiştik. Olayın ikinci yıl dönümü çeşitli etkinliklerle anılırken, gerçeğin hâlâ ortaya çıkmamış olmasına duyulan tepkiler
Sayfa 150 - Özel bir söyleşiKitabı okudu
Babamın nerede olduğu bile belli değildi Suat toprağa verilirken. Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az evvel dediğim gibi gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü.
Tyler'ın hep söylediği gibi hissediyordum kendimi; tarihin süprüntü ve kölelerinden biri olarak. Hayatta hiçbir zaman sahip olamayacağım bütün güzellikleri yıkıp yok etmek istiyordum. Amazon yağmur ormanlarını yakmak istiyordum. Uzaya klorofluorokarbon gazları pompalayıp ozon tabakasında koca koca delikler açmak istiyordum. Dev tankerlerin boşaltma vanalarını açmak, açık denizlerdeki petrol kuyularının kapaklarını kaldırmak istiyordum. Yemeye paramın yetmediği bütün balıkları öldürmek, asla göremeyeceğim Fransız kumsallarını kirletmek istiyordum. Bütün dünyanın dibe vurmasını istiyordum. (...) Binlerce yıldır insanoğlu bu gezegendeki her şeyin içine etmiş, her şeyi boka çevirmişti ve şimdi tarih benden herkesin pisliğini temizlememi bekliyordu. Boş konserve kutularını suyla çalkalamalı ve yassıltmalıydım. Kullandığım her benzin damlasının hesabını vermeliydim. Ayrıca, nükleer atıkların, gömülmüş mazot tanklarının ve ben doğmadan bir kuşak önce atılmış çöplerin oluşturduğu zehirli yığınların faturasını üstlenmek zorundaydım.
Sayfa 133Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.