Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dikkat etmişimdir: Hayatın tadını koku, renk, çiçek gibi, hislere hitap eden eşyada bulanlar, esas itibariyle felsefelerini, son derece muğlak fikirlere istinad ettirirler.
Sayfa 86 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
Ruhumun selameti pamuk ipliğine bağlı.Niyetim muğlak,vaziyetim muallak ,akibetim meçhul.
Reklam
Taksitle mucize satın alan modern garibanlar olarak, bizi kendimize acımaya davet eden muğlak mısralarla avunmayıp ne yapacağız? Söyleyin, kainatın eksik tahtasını mı vidalayacağız?
Yine de her şey muğlak ve bulanıktı .
Tasavvufun şu veya bu şekilde katı bir öğreti nüvesi olmamıştır; dindarlığa duyulan popüler saygının ve dinsel ritüellerin resmi ifadelerine ilişkin politik olarak üretilmiş güvensizliğin, gevşek örgütsel kanallarından İslam toplumunu kaplayan örgütlü bir dinsel enerji akışıdır. Bu muğlak deneyim, belirli bir anda entelektüel dünyayı bölen
Sayfa 486Kitabı okudu
İnsan hep bir gün çok mutlu olacağına inanır. Şimdi değildir, henüz değildir ama bir gün muhakkak, hak edilen o mutluluk gelip kendisini bulacaktır. Gelecekte muğlak bir takvim yaprağına mühürlenmiş o günü, ufak tefek engellerin ayak altından çekileceği münasip bir zamana erteler durur insan. Okulu bitirince, işe girince, evlenince, çocuklar büyüyünce... Sonra genellikle o gün gelemeden de ölür.
Sayfa 72 - Hep KitapKitabı okudu
Reklam
Çünkü aşkla ölüm arasındaki en büyük benzerlik, her zaman sözü edilen muğlak benzerlikler değil, her ikisinin de bizi gerçekliğini kavrayamamaktan, elimizden kaçırmaktan korktuğumuz kişiliğin sırrını daha derinlemesine sorgulamaya itmeleridir. Swann'ın aşkı da öylesine ilerlemiş bir hastalıktı, Swann'ın bütün alışkanlıklarına, hareketlerine, düşüncelerine, sağlığına, uykusuna, hayatına, hatta ölümden sonrası için arzuladıklarına öylesine nüfuz etmişti, Swann'la öylesine bir bütün teşkil ediyordu ki, Swann'ın kendisini de paramparça etmeden bu aşkı ondan söküp atmak mümkün değildi; cerrahi terimle, aşkı artık ameliyat edilemez hale gelmişti.
[...] "sömürgeci feminizm" veya "emperyal feminizm" olarak adlandırılan muğlak feminist stratejiler ortaya çıkarmıştır. Üstünlüklerinden emin Avrupalı feministler, sömürge topraklarında kendi becerilerini ve Batı'nın uygarlaştırma misyonuna sağlayacakları katkıyı sergileme olasılığı görüyordu. Batı ve beyaz ırk temelli bir tahakkümün gerekliliğine duydukları inanç, kültürleri tarafından cehalete mahkum edildiklerini düşündükleri yerli kadınlarla ilgili oryantalist ve basmakalıp yaklaşımlarını güçlendirmiştir.
Kelimeye bağlı görüntü de iğrenç, muğlak, belirsiz ve dahası uğursuz. Her bir harf sanki makinenin bir parçası. Bu korkunç aleti beynimde hiç durmadan inşa edip sonra yıkıyorum.
"Niyetim muğlak, vaziyetim muallak, akıbetim meçhul."
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.