Dostoyevski ile konuşmak da çok zevkliydi. "İyi kitaplar okumak, geçmiş yüzyılların en iyi insanlarıyla sohbet etmek gibidir." diyor
René Descartes . Ben de bir ay süren güzel bir sohbetin sonuna geldim.
Yine çok zor bir incelemeye nereden başlayıp ne söyleyeceğimi bilemeyerek başlıyorum. Bu kitapla ilgili ilk olarak şunu söylemek istiyorum
Hakan Günday okumamış olmanın "keşke"si uğradı kültür mabedime. Ben daha ilk satırlarda göz gezdirip harf ve kelimeleri dizginlemeye çalışırken hissettirdi varlığını. Gölgesi düştü önüme, hesap sorarcasına: ‘’Otobiyografik belleğinin hakimiyetini aldığın yaştan beri niye kesiştirmedin yolunu?’’ Neyse ki ölmeden önce kesişti
Her bir saç telin kadar şiir yazmadan gitmemeliydin.
Seni tanımış olsaydım sardunyalar ekerdim saksılara. Her saksının adını da Didem Madak koyardım. Ama ekmeyeceğim. Muhtemelen hiçbir zaman. Çünkü onlar da öylece solup gidebilirler senin gibi. Ve ben, buna şahit olmak istemiyorum.
Didem Madak... Bazı şairler var ki okurken düşünürüm, bir
Siz hiç yalnızlığa mahkûm edildiniz mi? ‘SÜRGÜN OLMAK’ yani. Ben bir ara gönüllü bir sürgüne rastlamıştım. Üstelik Aziz Nesin gibi bir sürgünlük değildi. Özgürdü, dünyanın en imrenilen yerlerinden birindeydi, her şeyi vardı.
Sonra ne mi oldu?
Sürgün neymiş anladı.
Sonsuzca gelen bir ayrılık. Zaman geçmez. Her şafakta yalnızlık. Kalabalıklar
Pervane...
Ne hoş bir sözcük anlamı var değil mi?
"Geceleri ışığa koşan ve ışık çevresinde dönüp duran küçük bir kelebek."
Ve ne kadar hüzünlü geçiyor Behçet Necatigil'in şiirinde:
"Ötede mum yanıyor bir şeyler dönüyor.
Pervaneler art arda ne çabuk ölüyor."
Her zaman kapağından başlamışımdır bir kitabı okumaya.
“Başkalarını düşün: kahvaltını hazırlarken düşün başkalarını. Güvercinlere yem vermeyi unutma. Başkalarını düşün savaşırken, barış isteyen ötekileri. Su faturanı öderken, düşün sadece bulutlardan su içenleri. Eve giderken, kendi evine, çadırda yaşayanları düşün. Uyurken ve gezegenleri sayarken baş koyacak bir yastığı olmayanları… İmgelerle özgürleşirken sen, konuşma hakkı gasp edilenleri düşün. Ve uzaktaki ötekini düşünürken kendini düşün ve de ki: keşke bir mum olabilsem şu karanlıkta"
Mahmud Derviş
Okuduğum bu kitap tam anlamıyla bu şiirin kitaplaşmış hâlidir.
Bir yere, bir değere ait olmanın gereği ya da zorunluluğu; ötekileri yok saymaktan, ezmekten geçmez. Vicdani, insanî ve kültürel özgünlük ve özgürlük, farklı kültürlerin varlığıyla ve sürdürülebilirliğiyle mümkündür. İnsanın kimliği, kültürü üzerine giyilen bir elbise değildir, onu var eden ruh gibidir. Daha doğmadan bedenine üflenmiştir ve onu var eden -önce insan olmak koşuluyla- mucizedir.
Başkasını yok ediyorsan, kendinde yok olmaya mahkûmsun.
Nar ÇiçekleriMehmed Uzun · Gendaş Yayınları · 20033,969 okunma
Herkese merhaba tekrardan bir incelemem ile karşınızdayım . Bu uygulama sayesinde tanıştığım bu kitap beni oldukça etkiledi. Çok yalın bir dile sahip olan bu kitabı bir çırpıda okuyabilirsiniz . Fakat bizlere verilen mesajları iyi algıladığımız zaman bizlere çok şey katacağına inanıyorum . Fazla uzatmadan, kitap hakkında yorumumu sizlerle
Sevgili üstat Rabbim rahmet eylesin, gene döktürmüş kaleminden incilerini...
İnsanlığa faniliğini hatırlatacak, yüreğinde bir çalar saat inşa etmesi gerektiğini ve saatin alarm sesine kulak vererek artık dirilişi hatırlama vaktidir.
Üstat dirilişi hedefleyen kişileri "diriliş erleri" olarak tanımlıyor. Diriliş erleri ben demekten
İlk olarak Böyle Gelmiş Böyle Gitmez ile başlayıp, Mart ayında devamını Zübük, Surname, Tek Yol, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz kitaplarıyla yaptığım okuma başlangıcımda son durağım Mum Hala oldu. Kitap az da olsa birçok kişinin radarına girmiştir, bunu fark edip sevinsem de kesinlikle hem daha çok kişi tarafından okunmayı hem de üzerine uzun uzun