Bize göre “ La ilahe illallah, Muhammedün Resülullah” diyen her Müslüman’ın yaşadığı toprak parçası vatanımızdır. Bizim katımızda saygınlığı ve yüceliği vardır. Orayı sever ve sayarız; gelişmesi için gayret gösteririz.
Tevazu , insanın rastladığı herkesi kendinden üstün görmesi, o kimsenin Allahu Teâlâ katında benden hayırlı , derecesi benden yüksek olabilir demesidir.
Karşılaştığı kimse küçük ise , Allahu Teâlâya asi olmadı, bense isyan ettim, şüphesiz o benden iyidir , demelidir.
Karşılaştığı yaşlı ise , benden önce ve daha çok ibadet etmiştir, benden iyidir demelidir.
Alimle karşılaşsa, benim erişemediğim makama erişti , benim kavuşamadığım şeye kavuştu , benim bilmediğimi bildi, yaptıklarımı ilimle yaptı , bu da benden iyidir demelidir.
Rastladığı cahil ise , Allahu Teâlâya cahil olduğu için isyan etti, ben ise bile bile isyan ediyorum onun sonunun ne olacağını ve benim akıbetimin nasıl olacağını bilmiyorum demelidir.
Kafirle karşılaşırsa , bir gün müslüman olur da sonu hayırlı amel üzerine olur , benim ise kötülük küfür yapıp fena amelle gitmem olabilir demelidir.
Hikmeti 'mü'minin yitiği' şeklinde tanımlayan dini anlayışın sonucu olarak bilgelik eseri olan tüm şeyler müslümanlarca sahiplenilmesi gereken yüksek evrensel değerler olarak telakki edilmiştir. Dolayısıyla bir hikmetli söz, fikir veya eylem vahyedilmiş bilginin daha iyi anlaşılmasını mümkün kılıyor, akla yeni bir açılım kazandırıyor ve pratik hayatımız açısından anlam taşıyorsa ifadesini hangi kültür veya medeniyet havzasında bulmuş olursa olsun kaynağına bakılmaksızın sahiplenilmesi öngörülmüştür. Çünkü hikmet zaten Müslümanın kaybettiği öz malıdır ve yeniden sahiplenmesi dini bir değer taşır. Böyle olunca Taocu bir Çinli bilgenin, bir Kızılderili şefinin, bir antik çağ filozofunun, bir ortaçağ metafizikçisinin, ünlü bir Avrupalı mistiğin, genel inanç ve fikir profiline katılmasak bile post modern bir düşünür veya bir modern şairin dile getirdiği bilgelikler, evrensel hikmet hazinesine aittir.
Varlık en külli kavram olduğu ve bakış açısı da bu külliliği kolladığı için metafizik de külli bilimdir. Metafizik dışındaki bilimler yine var olanı inceler; ancak bir tür varlığı ve belli bir açıdan ele aldıkları için varlığın bir 'cüz' 'tiyle, bir parçasıyla meşguldürler. Bu yüzden söz konusu bilimlere cüz'i bilimler (İng. Special sciences) denmektedir.
Ömer b. Abdulaziz (rahimehullah) gün içerisinde çok meşgale ile uğraştiğı için çok
yoruluyormuş. Ondaki o iş yorgunluğunu görenlerden birisi "çok yorulmuşsun bıraksan da yarın yapsan olmaz mi?"
diye tavsiyede bulunmuş. Ömer b. Abdulaziz (rahimehullah) ise "Bir günün işi beni bu kadar yorarken iki günün işinin altından nasıl kalkarım?" diye icabette bulunmuş
İşte Müslüman bakış açısı! Her işi bir hikmete gebelan Müslümanın erteleme noktasındaki bakış açısı tam da böyle olmalıydı.
BÜYÜK DEVRİM - HİLAFETİN KALDIRILMASI VE LAİKLEŞME
Bu beyanında Mustafa Kemal, sekülarizmin zorunluluğunu şu kanıtlarla açıklamaya çalışmaktadır.
1. Müslümanız. Müslümanlığı reddetmiyoruz.
2. Fakat tarih gösteriyor ki, din siyaset vasıtası yapılarak menfaat ve ihtiraslara alet edilmiştir.
3. İnanç ve vicdanımıza ait kutsal duygularımız,
Ahiret yurdunun daha hayırlı olduğunu kavramış olmak bu dünyadaki hayatımızı umursamadan yaşamamızı bize yasaklıyor ise de günlerimizi nihai faydanın dünyada sağlanamayacağını bilerek geçirmemizi öğretiyor. Dünya ahiretin tarlası olduğuna göre burada yapılacak işler var. Kâfirler de tıpkı müslümanlar gibi dünyanın bir tarla olduğunu düşünüyor olsa
İslâm’ın toplumsal ve siyasal temelde uygulanmadığı fakat ahalisi müslüman olan toplumlarda kişi bilerek bilmeyerek İslâm’dan uzak bir hayat geçirmiş olsa bile, ona, ölümünde müslüman muamelesi yapılmaktadır. Demek istiyoruz ki, kişinin müslümanlığının toplumsal ve bireysel boyutları farklı karakter arzetmektedir.
Şimdi, kullandığımız “İslâmî
Bütün çabaları başarısızlıkla sonuçlanan Herzl'e göre Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması için Osmanlı Devletinin yıkılması gerekiyordu. Herzl, bu durumu şöyle açıklıyordu: "Yahudi Devletinin kurulması için tek çıkar yol Osmanlı Devleti'ni yıkmak yahut parçalamaktır. Türkiye yakın gelecekte parçalanırsa, Filistin'de kurulacak Siyonist devlet, onun karşısında hep bir engel olarak kalacaktır. Öyle olmaz da Sultan, Yahudilerin istek ve şartlarını kabul ederse Siyonizm'in kendisine olan bakış açısı olumlu yönde değişecektir. Sahip olduğu topraklar yanında Sultan için çok büyük değer taşımayan bir toprak parçasını bize bırakması halinde malî yönden onun en güçlü destekçileri biz olacağız." #74
İnsanımızın yabancılaştığını söylemek, muhtevası açıklığa kavuşturulması gereken bir' soyutlamadır.
İnsanımızın "insani özüne" yabancılaştığını ifade etmek
istiyorsak, yabancılaşma kavramını felsefi anlamıyla kabul
ediyoruz demektir.
Felsefi anlamda yabancılaşmanın,
dünyevi düşünce planında bir vehim olduğunu ileriki
sayfalarda