Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Mustafa Kemal'in Cemiyet içinde en önemli rakibi Enver Paşa'dır. Bu iki parlak subay adeta birbirlerinin zıddıdır. Enver'in romantizmine ve tez canlılığına karşılık, Mustafa Kemal'in kuru bir gerçekçiliği ve bazen sinir bozucu bir sakinliği ve kararlılığı vardır.
Refet, başıbozukların imhasına taraftardı. Kendisine Miralay İzzeddin (sonra Paşa) ve Miralay Arif de taraftardılar. Miralay Kâzım Köprülü bir delegasyon başında olmak üzere Ethem’le konuşmak için gönderildi. Bütün bu karışık durum esnasında İstanbul Hükûmeti de Ankara ile anlaşmak için teşebbüse geçti. Bu, Tevfik Paşa’nın ikinci kabinesi
Reklam
Erzincan'a kadar yollar, dağlar ıssızdır. Hele yeni biten dünya savaşı, buralarını boşaltmış, insansız bırakmıştır. Yollarda tek tük, berbat, sefil, yorgun-argın bazı göçmen kalıntılarına rastlanır. Bunlar Birinci Dünya Savaşının Ağrı'dan, Erzurum taraflarından söküp, İç Anadolu'ya, Çukurova'ya attığı muhacirlerin artakalan döküntüleridir. Hepsi de aç, çıplak, vasıtasız ve ümitsizdirler. Mustafa Kemal bunları dikkatle süzer. Her rastladığı kafile, onu derin derin düşündürür. Dağlarına, ovalarına daldığı bu uçsuz bucaksız diyarlarda bir avuç tükenmiş insan! Halbuki tasarladığı savaşı, işte bunlarla yapmak zorundadır. Bir defasında, bir su başında bunlardan biriyle konuşur: - Nerelisin ağa? +Eleşkirt tarafından. Çukurova'dan gelirik... -Hepiniz bu kadar mı? +Çohtuk paşa can, çohtuk. Gidende dağlar, dereler göçü almazdı. Bal, lor, davar istediğin kimi. Ama şimdi at da bu, külfet de bu. İster al, ister sat paşa can... Evet, ister al, ister sat! En doğru söz buydu.
Mustafa Kemal Paşa'nın koruma polisliğini de yapan Ahmet Rasih Tayşi İzmir'de görevli iken Eşrefpaşa Camisi'nin hemen altındaki küçük bir dükkânda süt, yoğurt, çökelek satan Melâmî şeyhi Ömer Dağdaş Efendi'yi (öl. 1960) takiple vazifelendirilmiş. Ve bir hikâye başlamış. Gelin bundan sonrasını oğlunun hatıratından takip edelim: “[Bergama'dan göçüp İzmir'e) Eşrefpaşa'nın merkezine yeni gelen bu yabancı adam Emniyet'in dikkatini çekmiş. Onu takiple ve hakkında bilgi toplamakla babamı görevlendirmişler. Babam arada bir Ömer Efendi'nin dükkânına uğrayıp alışveriş bahanesiyle sohbet ediyormuş. İlk başlarda maksadı kendisine verilen görevi yerine getirmekmiş. Ama zamanla işin rengi değişmiş, Ömer Efendi babamı kendisine bendetmiş [daha sonra halifesi de olmuş). Zamanla babamın Ömer Efendi hakkında Emniyet'e yazdığı raporlardan pek bir şey çıkmadığı anlaşılınca babamın yakından tanıdığı İstanbullu başkomiser Şevket Erol bey Ömer Efendi'yi takiple görevlendirilmiş. Ama o da Ömer Efendi'nin cazibesine tutulup intisap etmiş. Bir süre sonra Emniyet onu da vazifeden alıp yerine Kantarcılar Karakolu başkomiseri Arhavili Ali Rıza Limoncuoğlu'nu getirmiş. Ömer Efendi Ali Rıza amcaya da çengelini takmış, o da kısa zaman içinde intisap etmiş”.
Birinci Dünya Harbi öncesinde Enver Paşa da, bitişik harfli yazı yerine, ayrık harfli yazıyı askerler için kabul ederek orduda okur yazarlığı yaymak tecrübesine girmişti.
Sayfa 300Kitabı okudu
Ata'dan itiraf
Eşini mutlu edebilecek herkes evlenmelidir, ço­luk-çocuk sahibi olmalıdır. Bana bakmayınız; bu konuda örnek İsmet Paşa'dır. Benim yaşantım baş­ka türlü düzenlenmiştir. Buna karşın deneyimledim. Sonradan anladım ki bu iş benim başarabileceğim iş değilmiş…
Reklam
Ali Fuat Paşa bu durumdan şiddetle yakınır: “Çok müteessirdim. Nasıl olmayayım. Bir sene evvel, Büyük Millet Meclisi Reisliğinden Ordu Müfettişliğine çıkan ben, muhaberatımın hü­kümet tarafından kontrol edilmesi ve takip edilmem yüzünden istifaya mecbur oluyordum. Buna, âmirim olan Erkânıharbiye-i Umumiye Reisi de (Fevzi Çakmak) bir çare bulamıyordu.
Sayfa 191Kitabı okudu
Fakat Ali Fuat Paşa­'nın hatıralarında bu olay, gayet inandırıcı bir şekilde şöyle aydınlatıl­maktadır: Bu davet Ali Fuat Paşaya bildirilmemiştir. Hatta kendisi, evvelce kendi emrinde kurmay başkanlığı yapmış olan ve Gazi’nin yakın­larından olan Saffet Beyin (Arıkan) evinde misafir olduğu ve o akşam köşke çağrılan Saffet Beye, mutlaka Gazi’yi görmek arzusunda bulun­duğu ve delâleti rica edildiği halde, bütün bekleyişlerine rağmen Saffet Beyden kendisine bir haber iletilmemiştir. Halbuki aynı gece Gazi, Ali Fuat Paşayı Ankara’da aratıp durduğunu Nutuk'unda nakleder. İsmet Paşa ile Saffet Bey de Çankaya’dadır. Hulâsa hazin bir talihsizliğin kara perdesi, o gece, bu iki arkadaşın arasına gerilmiş, onları birbirinden ayırmıştır.
Sayfa 190Kitabı okudu
Başta İsmet Paşa ile, onun etrafında toplanan genç, ateşli ve ihtiras sahibi yeni elemanların kendilerini bertaraf etme çabasında oldukları, Gazi Mustafa Kemal’in kendilerine karşı ilgisiz kaldığı, hatta vefasızlık gösterdiği ve belki de asıl şöhretleri bir tarafa iterek diktatörlüğe yöneleceği düşüncesindeydiler.
Sayfa 189Kitabı okudu
Gazi’nin, daha 15 Şubat 1924’te, yani İzmir’e hareketinden önce İs­met Paşa ile, hilâfetin kaldırılması bahsinde konuşup görüş birliğine vardığı anlaşılmaktadır.
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
Cumhuriyet kurulmuştu. İsmet Paşa Hükümet başındaydı. Şimdi hem İsmet Paşa kabinesini, hem Millet Meclisini bekleyen görevler var­dı. Bunların bazılarına “devrim niteliğinde görevler" de diyebiliriz.
Sayfa 155Kitabı okudu
Mudanya’da elde edilen haklara dayanılarak İstanbul ve Trakya’nın teslim alınması için gönderilecek jandarma kafilesi 18 Ekim 1922’de Mudanya’dan İstanbul’a hareket etmişti. 19 Ekim’de Refet Paşa tam saat 2,30’da bir motorbotla Kabataş iskelesine yanaştı.
Mustafa Kemal Paşa'yı bilir misiniz sahi?
- Iyi biliriz! Önce Çanakkale'de gördük. O zaman daha paşa olmamıştı, paşa oldu, Büyük Cemal Paşa'yla görüşmek için Şam'a geldi. Bize komutanlık etmedi ama, yamandır gayet... Ça­nakkale BOğazı'mız Alar n an'ın paşasına kalsaydı, yandıktı Be­ yim. Alar n an'ın paşası ıngilizler'in çıkacağı yeri büsbütün yanlış hesaplamış. Askeri beriye biriktirmiş. Mustafa Kemal Paşa, Ala­man paşasının iyice şaşırttığını görmesiyle kumanda mumanda dinler mi! "Ben Arıburnu'nu tutarım," demiş bereketl Tutma­ saydı, Istanbul, daha o zamandan gitti, giderdi.
reşit galip..
Türk aydınlanmasının Kuvvacı fedaisiydi. Rodos doğumluydu. İtalyanlar Trablus Savaşı sırasında oldu bittiye getirip Rodos’u işgal edince, henüz 17 yaşındayken doğduğu toprakları kaybetmenin acısını yaşadı. Kayıkla Marmaris’e geçti, İzmir’e geldi. Bugün Swissotel Büyük Efes’in hemen karşısında yeralan ve Ticaret Lisesi olarak eğitim veren Fransız
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.