Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
“Yaşasın vatan, yaşasın Türkiye! Yaşa Mustafa Kemal Paşa!”
Sayfa 223Kitabı okudu
Batum’dan sonra Ortaasya’ya gidip, orada Sovyetler aleyhinde bir direnişe geçen Enver Pasa, ölüm-kalım günleri yaşıyordu. Moskova’daki arkadaşlarının da hayatları, bir düğüm noktasındaydı. Mustafa Kemal Paşanın ise Anadolu’da, Doğu’dan gelebilecek bir Enver Paşa müdahalesi, Sakarya muharebesi sonuna kadar uykularını kaçırmıştır. Bu muharebe kazanılınca Enver Paşa, Ortaasya’da gerçek şartlarla uygunluk derecesi çeşitli yönlerden tartışılabilecek olan bir yolculuğa çıkmıştı ki, ölümünden önceki notlarında, o da bunun yanlış hesaplanmış olan cephelerini yazar. Yani askerî gerekler, ileri görüş ve değerlendirme bakımından çeşitli isabetsizlikleri, o da notlarında kaydeder.
Sayfa 107 - Remzi Kitabevi, 18. BaskıKitabı okudu
Reklam
GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA* Ben o yılların macerasından geldim Barut, toz ve ihtilaldi hepten. Dolaklı, hilal bıyıklı süvarilerle, Hüzünlü marşlar söyleyerekten Bir davul zurna, bir üçlü, bir bayrak Saf çelik kılıçlar ata yadigarı, Yorgun söğütler, mahzun yollar, kağnılar Göğsü tekmil düğmeli bir zabitin ardından Bir yıldızlı tanyerine at
Sayfa 82 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
26-27 gecesi saat 9,50 sonrada idi ki şimal grupu kumandanı, ordu kumandanı Liman fon Sanders Pş. Hz. leri tarafından Anafartalar grupu kumandanlığına tayin edildiğime dair olan emri tebliğ etti. Ayni emirde, hemen hareket ederek 27 temmuzda icrası emredilmiş olan taarruzu icra etmekliğim de mevcuttu. Bu emir üzerine 27 inci alay kumandanı Şefik
Sayfa 68 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Düşman, hücumlarını pek musırrane bir surette icra etmekte imiş. Paşa gülümsiyerek dedi ki: Hattâ zabitlerinin sopalarla efradı sıkıştırarak müteaddit defalar siperlerden çıkarmağa çalıştığı görülüyordu.
Sayfa 63 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Paşa tekrar bir sigara yakıyor ve birkaç yaprak daha çevirdikten sonra, haritasını alıp şöyle izah ediyor: "Bu esnada Conkbayırının cenubundaki 261 rakımlı tepeden sahilin tarassut ve teminine memuren oralarda bulunan bir müfreze efradının Conkbayırına doğru koşmakta, kaçmakta olduğunu gördüm. Size şu muhavereyi aynen okuyacağım! Bizzat bu efradın önüne çıkarak: - Niçin kaçıyorsunuz? dedim. - Efendim düşman! dediler. - Nerede? - İşte, diye 261 rakamlı tepeyi gösterdiler. Filhakika düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve kemali serbestiyle ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım, efrat on dakika istirahat etsin diye… düşman da bu tepeye gelmis… Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek fena bir vaziyete duçar olacaktı. O zaman artık bunu bilmiyorum, bir muhakemei mantıkıye mi dir, yoksa sevkı tabif ile midir, bilmiyorum; Kaçan efrada: - Düşmandan kaçılmaz, dedim. - Cepanemiz kalmadı, dediler. - Cepaneniz yoksa, süngünüz var dedim. Ve bağırarak bunlara süngü takdırdım. Yere yatırdım. Ayni zamanda Conkbayırına doğru ilerilemekte olan piyade alayı ile cebel bataryasının yetişebilen efradının " marş marş, la benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir zabitini geriye saldırdım. Bu efrat süngü takıp yere yatınca düşman efradı da yere yattı. Kazandığımız an bu andır.
Sayfa 21 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Şüphe yok ki paşa, sükûnetli dakikalarının boşluğunu edebiyatla dolduruyor.
Sayfa 19 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Askerî mektepler müfettişi Zülüflü İsmail Paşa, pis, adî bir hafiyeydi. Rıza Paşayı da saraya jurnal eder. Rıza Paşa bir arama yapmak zorunda kalır. Mustafa Kemal ve arkadaşları mektebin veteriner kısmında boş bir dershanede tam gazetenin yazılarını hazırlarken birden kapı açılır. Paşa girer. Bütün yazılar ortada serilidir: Yakalanmışlardır. Fakat paşa onlara, niçin dersleriyle meşgul olmadıkları gibi şeyler sorar. Kâğıtlara bakmaz, dokunmaz. Etrafındakilere, onları hemen cezalandırmalarını emreder. Biraz sonra da bu cezanın hafta sonu tatilinden mahrumiyet, yani izinsizlik olabileceğini bildirir. En sonunda ise, cezaya lüzum olmadığıyla iş kapanır. Bu, hakikaten babaca bir davranıştı. İster mektebini ve hatta nefsini korumak için olsun, ister asil bir koruma duygusu olsun, aynı sonuca varan kurtarıcı bir jest. Kurmay mektebi bu hava içinde bitti. Mustafa Kemal, 11 Ocak 1905’te akademiyi tamamladı. 37 kurmay içinde beşinciydi ve henüz 24 yaşındaydı.
Sayfa 79 - Remzi Kitabevi, 18. BaskıKitabı okudu
Deha ancak çevresiyle parlar. Büyük adamların ideali kitlenin itaati ve tasvibiyle gerçekleşebilir. Gazi Mustafa Kemal Paşa geniş kitleyi kazanabilmişti.
Sayfa 225Kitabı okudu
Hatta orada bir müspet gelişme daha oldu; sözü ilk önce İstanbul heyetine verdiklerinde Tevfik Paşa, “Türk milletinin gerçek temsilcisi Ankara Hükûmeti’dir. Sözü Bekir Sami Bey kardeşime veriyorum” gibi çok önemli bir çıkış yaptı. Bunun üzerinde tarihçilerin durması gerekir.
Sayfa 216Kitabı okudu
Reklam
Enver Paşa bir dahiden ziyade, sebepsiz hayallerin adamıydı ve Genç Türk neslinin umumi kusuruna fazlasıyla sahipti; toplumu ve tarihi kendine göre değiştirmeye hazırdı. Bilmeden, görmeden, etrafla fazla konuşmadan, birilerini dinlemekten çok kendini dinletme eğilimindeydi.
Sayfa 116Kitabı okudu
Gerek Namık Kemal'in gerek Süleyman Paşa'nın fikirleri, Mustafa Celaleddin Paşa adını alan bir Polonyalı mültecinin Les Turca Anciens yet Modernes adıyla İstanbul'da 1869'da bastırdığı bir kitaba dayanıyordu. Onun da kaynağı, Irkların Eşitsizliği yazarı A. de Gobineau idi.
İletişim Yayınları 1991 Sayfa: 96
Büyüklere Masal
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, ben ninemin be­şiğini tıngır mıngır sallar iken, adına Osmanlı imparatorluğu denilen bir devletin başında yabancılarla işbirliği yapmış bir sultan ve bir de onun sadrazamı Damat Ferit Paşa varmış. Bunların etrafında da bir sürü sırmalı paşa bulunurmuş. Padişah her ağ­zını açtığında "Evet efendim;
Sayfa 240 - Uğur Mumcu Araştırmacı Gazeteci Vakfı
Askerinle bin yaşa Mustafa Kemal Paşa Salla o bayrağı düş­man üstüne Soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne...
Sayfa 241 - Uğur Mumcu Araştırmacı Gazeteci Vakfı
Nazım Hikmet ve Vâlâ Nureddin, Nisan’da Ankara’dan ayrılmadan önce Meclis’e davet edildiler. “Milli Mücadele” şiirinin yarattığı yankı nedeniyle Nâzım Hikmet’in annesi Celile Hanım’ın akrabası İsmail Fazıl Paşa, iki şairi Mustafa Kemal Paşa’ya da takdim etti. Nâzım Hikmet, hissettiklerini şöyle anlatmıştı: “Yüreğim çarpıyordu. Sert bir mavilik gördüm. Sonra bir altın sarısı... Sonra ak eller, kadın ellerine benzeyen biçimli, güzel ellerini gördüm. Belki de aklımda öyle kalmış. Belki de elleri öyle değildi, ama gözlerinin mavisiyle saçlarının sarısı öyleydi...”
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.