Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
142 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Kim işledi bu cinayeti? Hiç kimse mi?!
MORGUE SOKAĞI CİNAYETİ Edgar Allan Poe; Çeviren: Memet Fuat(1926-2002 Aynı evde yaşamışız Memet Fuat'la...Farklı farklı zamanlarda!); Hikâyeler; Notos Kitap; İstanbul Ocak 2008, 149 sayfa; (9) (Şubat 2009) MORGUE SOKAĞI CİNAYETİ başlığı taşıyan cinayet hikâyesinin yanında dört benzer hikâye daha anlatıyor ABD'li Şair ve Yazar Edgar
Morgue Sokağı Cinayeti
Morgue Sokağı CinayetiEdgar Allan Poe · Notos Kitap · 201914,5bin okunma
Bu kadar uzun bir alıntıyı okumayacağınızı biliyorum ama pasaj enfes.
Ey insan! Bu kitabı sana ithaf ediyorum. Başının üstünden büyük bir rüzgâr geçiyor. Yalancı bir fecirle başlayan asır kararıyor ve sana tek ümit ışığı olarak en kudretli kaynağı uranyum'da değil, senin ruhunda sıkışmış maddeden koparak çıkardığın korkunç tahrip aletinin patlayışından yükselecek alevi bekletiyor. Ey bahtsız! Tarihinin hiçbir
Sayfa 412 - Ötüken
Reklam
717 syf.
·
Puan vermedi
·
40 günde okudu
Fransızların dâhisi Victor Hugo, Notre Dame de Paris'i 1831 yılında yayımlanmıs. Müthiş bir kitap.. kurgu diyemiyorum çünkü toplumu resmediyor yazar. Ancak yazar dâhiliği kadar Türk düşmanlığı ile de mâruf. Meselâ 1821 Mora katliamıni can-ı gönülden destekliyor. O katliam ki tarihte 'Öldürecek Türk kalmayınca bitti' diye yazılır.
Notre-Dame De Paris
Notre-Dame De ParisVictor Hugo · Sosyal Yayınlar · 198532,6bin okunma
308 syf.
·
Puan vermedi
SÜRÜKLEYİCİ KİTAP, ÇOK İYİ BİR YAZIM TEKNİĞİ, KÖTÜ PROPAGANDA Kitabı dün bitirdim. Asıl kahraman Selim Pusat'ın bazı fikirleri beni o kadar sinirlendirdi ki ara ara yarım bırakmayı da düşündüm. Ancak yazar merak unsurunu o kadar güzel yerleştirmiş ki; yarım bıraksam unutup gidemeyeceğimi, sonunu hep merak edeceğimi biliyordum. Kitap
Ruh Adam
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 201926,7bin okunma
Uzun bir pasaj fakat çok önemli bir konu: ruhumuz.
Ey insan! Bu kitabı sana ithaf ediyorum. Başının üstünden büyük bir rüzgâr geçiyor. Yalancı bir fecirle başlayan asır kararıyor ve sana tek ümit ışığı olarak en kudretli kaynağı uranium'da değil, senin ruhunda sıkışmış maddeden kopararak çıkardığın korkunç tahrip âletinin patlayışından yükselecek alevi bekletiyor. Ey bahtsız! Tarihinin hiç
Sayfa 467 - Milli Eğitim, 1971 BaskısıKitabı okudu
·
Puan vermedi
Tasavvuf denilince, bazı çevre ve grupların tüyleri diken diken olmakta, kimileri için ise sorgusuz sualsiz kabulün olduğu bir alan söz konusu olmaktadır. Her iki tutumun da tuttukları mevzi açısından bir anlama kaygısından ziyade, bağcıyı dövmeye yönelik hareketlerin olduğu da dışarıdan bakanların ortak kanaatidir. Konuya ilişkin olarak
İslam Tasavvufunun Meseleleri
İslam Tasavvufunun MeseleleriErol Güngör · Yer-Su Yayınları · 2018121 okunma
Reklam
Müthiş pasaj..
"Kimmiş Neron, dedi oradan neşelisi aptal bir yüzle. Ah, ismin ne önemi var. Sizin gibi, benim gibi biriydi. Ama yaptığı bütün kötülükler cezasız kalıyordu. Ve bunu da biliyordu kendisi. Bildiği için de insanoğlunun elinden ne kötülük gelebilecekse hepsini yaptı. Bir postacı ya da marangoz olaydı, ipe çekilirdi. Ama işte kazara imparator olmuştu ve aklına ne gelirse yapmaktan geri durmadı. İnsanoğlunun aklına gelecek ne kötülük varsa. İşte size bütünüyle Neron.."
Sayfa 125 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
479 syf.
·
Puan vermedi
·
57 günde okudu
Hangi parçamın esiriyim? Kalbimin esiri.
Oğuz Atay ın Tehlikeli Oyunlar ında hangi cümleyi başa çıkarsam da eserin kalbine hitap etsem diye uzun süre düşündüm. Birbirinden kıymetli o kadar cümle, paragraf var ki herbiri hem kalbimizi hem beyninizi hedef almasın. Müthiş bir beyin fırtınası yaşadım. Ne okudum ben bu eserde diye kendime sordum. Bir manifesto... Eser bir rüya ile başlıyor.
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli OyunlarOğuz Atay · İletişim Yayıncılık · 202230,9bin okunma
Müthiş bir pasaj
Türkiye’de gelecek ve geçmiş ne anlama geliyor? Gelecek; tasarlanan, kurgulanan, kendisinden bir şeyler beklenen ve geçmiş; yaşanmış, olmuş bitmiş ve artık hiçbir anlamı kalmamış bir zaman dilimi mi? Yani gelecek, bir biçimde etkin insanla birlikte biçimlenecek olan bir zaman dilimi mi, yoksa başa geldiğinde katlanılacak ve gereği neyse yapılacak bir olaylar silsilesinden mi ibaret? Aynı şekilde geçmiş, bizim, şimdiki zamanın insanlarının yaşamadığı ya da yaşasa bile anılarında yer tutmayan, birilerinin bize yaşattığı, yaşamak zorunda kaldığımız ve artık unutmak istediğimiz bir olaylar bütününden mi ibaret? Yoksa 1970-1980 arasında düşlerini sürekli geleceğe, devrim sonrası kurulacak bir sosyalist topluma erteleyen Türkiye, şimdi, geleceği ve geçmişi tümden gözden çıkarmış ve yalnızca şimdiki zamanını, elindekini koruyarak ve mutlaklaştırarak, kendi sahip olduklarını kimin aleyhine olduğunu ya da olacağını hiç umursamadan çoğaltmaya çalışarak şimdiki zamana mı tapınıyor? Öyle ki, 1980 öncesi en az yirmi yıllık süre boyunca, bu ülkenin şimdiki zamanını değiştirerek geleceğini etkilemeye çalışmış olan sol hareketlerin geride bir tek ütopik proje, ütopik perspektif bırakmaması bir yana, geleceğe ilişkin en küçük bir projeksiyonlarının bile bulunmamasının nedeni yalnızca bir rastlantı ya da askeri darbelerin bir buldozer gibi üstlerinden geçmiş olması mı? Yoksa, bu sol hareket geleceği adeta mistik ya da daha net bir anlatımla, dinsel bir biçimde başa gelecek bir şey olarak mı kavrıyordu ve geçmiş, bu hareket için, şimdiyi, bugünü kavrama biçimleri yetkinleştikçe yeniden keşfedilmesi gereken bir kıta olamadı mı?
112 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
"...Çoğunda birkaç kuşağın ölüm tarihleri kayıtlı: ad, doğum yılı, ölüm günü ve ... ölüm yeri. Bir ad ve iki tarih ve tarihlerin sonuncusu en ince ayrıntısına dek titizlikle yazılmış. Kayıtlar bundan ibaret. İkisi arasında ne olduğu hakkında, yaşanılmış olduğu gerçeğinden başka tek sözcük yok." Ölüm, mezar taşları, varoluş ve tabii ki yok oluş üzerine dokunuşlar yaptığı bölümden alıntıladığım şu kısacak pasaj dahi kitap ve Berger'in müthiş gözlem yeteneği üzerine güzellemeler yapmamız için kâfi. Şu dünyada kapladığımız alan bu kadar işte. En nihayetinde sahip olabileceğimiz ya da sahip olamayacağımız şey üzerine kondurulmuş iki tarihle birlikte tek bir mermer parçası. Arada kalan anılar, kahkahalar, gözyaşları, aşklar, mutluluklar ve bir zamanlar bize yaşadığımızı hissettiren her şey yerin üstündekiler için sadece bir çift tarihten ibaret.
Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü
Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa ÖmürlüJohn Berger · Metis Yayınları · 2018514 okunma
Reklam
152 syf.
6/10 puan verdi
BİN HÜZÜNLÜ HAZ / Hasan Ali Topbaş (2000)
1999 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü almış, Türk edebiyatının en iyi yüz romanından biri olarak gösterilen bir eser. Yeri gelmişken söyleyeyim: Ben kitapların giriş cümleleri konusunda çok titizimdir, zira kitabın geneli için çok önemli bir ipucu olduğunu düşünürüm. Bu kitapta da yazar harika bir giriş yapıyor: "Beni en çok suçtan arınmışlığım tedirgin ediyor. Uzunca bir süredir, ruhumun derinliklerinde bütün şiddetiyle hissediyorum bunu." Öte yandan bir mesajı olmayan kitapları okuyamıyorum. Ayrıca bir romanda olay örgüsünün, kitabın cazibesini mutlaka artırdığı/azalttığı kanaatindeyim. Hasan Ali Topbaş, kitap boyunca büyülü âlemlerde dolaşıyor, La Fontaine'den giriyor Binbir Gece Masalları'ndan çıkıyor, Don Kişot'tan bahsediyor, Dava’ya (Gregor Samsa'ya) göndermeler yapıyor. Ama son bölüme kadar ben ne anlattığını anlayamadım açıkçası. Okunacaksa ne anlattığından ziyade nasıl anlattığı için okunmalı. Müthiş bir dil kullanmış. Kafkavâri bir kitap olmuş. Açıkçası bana hiç hitap etmeyen bir kitap. Şüphesiz, bunca insan takdir ederken ben beğenmiyorsam bir hikmeti vardır, kusur bendedir. Demek ki neymiş? Kitabın giriş cümlesine çok da kanmamak lazımmış:) Şöyle de güzel bir pasaj var ama: "’Hayat nedir?’ diye sorarsan, bilmiyorum evlat; sormazsan biliyorum..." (Haraptarlı Nafi)
Bin Hüzünlü Haz
Bin Hüzünlü HazHasan Ali Toptaş · Everest Yayınları · 20194,458 okunma
192 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
"...Çoğunda birkaç kuşağın ölüm tarihleri kayıtlı: ad, doğum yılı, ölüm günü ve ... ölüm yeri. Bir ad ve iki tarih ve tarihlerin sonuncusu en ince ayrıntısına dek titizlikle yazılmış. Kayıtlar bundan ibaret. İkisi arasında ne olduğu hakkında, yaşanılmış olduğu gerçeğinden başka tek sözcük yok." Ölüm, mezar taşları, varoluş ve tabii ki yok oluş üzerine dokunuşlar yaptığı bölümden alıntıladığım şu kısacak pasaj dahi kitap ve Berger'in müthiş gözlem yeteneği üzerine güzellemeler yapmamız için kâfi. Şu dünyada kapladığımız alan bu kadar işte. En nihayetinde sahip olabileceğimiz ya da sahip olamayacağımız şey üzerine kondurulmuş iki tarihle birlikte tek bir mermer parçası. Arada kalan anılar, kahkahalar, gözyaşları, aşklar, mutluluklar ve bir zamanlar bize yaşadığımızı hissettiren her şey yerin üstündekiler için sadece bir çift tarihten ibaret.
A'dan X'e
A'dan X'eJohn Berger · Metis Yayıncılık · 2008512 okunma
devam eden ‘bilinçakışı’yla müthiş bir pasaj.
Okuyorum. Tarihe meraklı olduğumu bilirsin. Kim meraklı değil ki, herkes okuyor. Yalnız gerilimle yaşanmaz; biraz da tarih okuyalım. Herkes, tarih okuyor albayım; bugüne değer veren kalmadı. Bugün zaten yaşanıyor; asıl, geçmişte ne olmuş bakalım? Sararmış vesaikin kararmış fotokopilerinin kirlenmiş baskıları. Bugünü daha iyi anlamak içinmiş aslında. Ne olacak anlayacaksın da. Daha iyi mi yaşayacaksın? Öyle deme öğren öğren: Nazım Paşayı Ruslar nasıl aldatmış? Bakkal Rıza’nın beni aldatmasına karşı yararı dokunur mu? Anlamıyorsun, meseleleri ayağa düşürüyorsun. Anlamıyorsunuz, meseleler hiçbir zaman başa çıkmadı. Hele sizler, hele sizler, kimsesizler için hiç.
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.