Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Furkan

Furkan
@nakrufurkan
Hüvel Baki Hayy'dan gelip Hû'ya giden biri youtu.be/zJQw9shPfCc
Kayseri
Kayseri
24 okur puanı
Ağustos 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Oysaki sadece VARLIK vardır. Yokluktaki varlık hiçlikteki her şeydir. Çoğunluktaki birliktir. Teslimiyettir. İnsan önce zikreder, sonra benliğinin esaretinden kurtulunca, aynı bir bitki gibi tesbih eder Allah'ı... Ne bireysel aklı kalmıştır ne de şartlanmaları. Beş duyusuyla hapsolmuş, mahkûm olmuş, aile ve çevresinin ya da dünyanın "olması gerekenleriyle", papatyayken zambak olma(!) çabasından çoktan kurtulmuştur.
Reklam
İnsanın en büyük teçhizatı teslimiyet ve güvendir aslında
Hatta bir Allah velisinin hikâyesi vardır. Olduğu bir meclise beş yaşında bir çocuk girdiğinde ayağa kalkmış. " Siz yetmiş yaşındasınız çocuksa beş yaşında, neden ayağa kalkıyorsunuz?" diye sorulduğunda, " Olur mu? Allah hepimizi aynı anda yarattı. Aramızdaki tek fark onun dünyaya benden daha sonra gelmiş olması" demiş...
Sayfa 80 - Mona

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayat işte. Evden hayal kuruyor, sonra sokağa çıkıyor ve hepsini tek tek gömüyorsun bir yerlere. Hayatın aklındakiyle alakası yok. Eter koklatılıp bayıltılmış ve hiç bilmediğim bir yere getirilip bırakılmış gibiyim. Eve dönmek istiyorum artık. Kendime dönmek. 
Ruhun Şad olsun
Binlerce, milyonlarca insan binlerce, milyonlarca yoldan dünyanın dört yanına gider. Birbirine kavuşanlar, birbirinden ayrılanlar olur. Binlerce otobüs, milyonlarca yol yalnızca bu işe hizmet eder. Binlerce, milyonlarca insan aynı şeyi duyumsar, aynı şeyi ister. Birbirlerinin yanından geçer, konuşur, ayrılırlar… Her insanın pusulası, sanırsın onları birbirinden uzaklaştırmak için yaratılmıştır. Her an yanından geçen binlerce, milyonlarca mutluluktan habersizdir insan. Köpük içinde hapsolmuş sinekler gibi… 
Sayfa 57
Reklam
Ne kadar korkunç bir baskı yapılırsa yapılsın hayat yok edilemez. Bir yerde yenik düşse bile yüz yerde ortaya çıkar. Hayat bu, ölümden güçlüdür. Neden acı bir tat bıraksın ki?
İnsan hayatının aslında geçmişin anımsanmasına değil parça parça unutulmasına yaradığını anlıyorum. En uzak geçmiş, dündür.İsa daha dün çarmıha gerildi, Roma dün yakıldı, İstanbul dün fethedildi. Bu kadar. Geri kalanlar unutuldu. Bir tek ayna unutmadı hiçbirini.
Dayan!
Öyle yıkma kendini,    Öyle mahzun, öyle garip...    Nerede olursan ol,    İçerde, dışarda, derste, sırada,    Yürü üstüne - üstüne,    Tükür yüzüne celladın,    Fırsatçının, fesatçının, hayının...    Dayan kitap ile    Dayan iş ile.    Tırnak ile, diş ile,    Umut ile, sevda ile, düş ile    Dayan rüsva etme beni.
.. İnsan olan her hesabı aşar da bir kendi sözcüklerinin ağırlığı altında ezilir.
Hayatın özeti değil mi?
Kim kimdir? Kim kim değildir? Anlamak ve bilmek zor Oynanan komediye gül diyorlar, gülmek zor.
Reklam
Bak, dedi. Pencere, ‘penc’ ve ’re’ kelimelerinden oluşuyor. ‘Penc’, şu tavladaki sayı, yani beş demek. ‘Re’ ise yol demektir. Burayı, şu dört duvarı düşün. Hangi tarafa gitsen yol yok, kapalı. Pencere de bu dört duvarın arasında açılan beşinci yoldur, unutma.
... İçini çekiyor kahveci, sigarasını hırsla küllüğe bastırıyor. Kalkıyor,son cümlelerini söylüyor: - Kız bu hıyara aşık olmuş. Bütün hikaye bu. Ama aşk dediğin nedir ki? Postacı: -Nedir? Kahveci gülümsüyor, hafifçe eğilerek: -Muhabbet iki başlı olacak arkadaş. Tek taraflı oldu mu sakat. Kara sevdaya girer. -Çaresi? Hikmetli bir söz söylüyor kahveci: -Ya tahammül, ya sefer!..
Sabaha..
“Babaannem derdi ki: İnsan kısadır oğlum ve bilmezden gelir kısalığını, bilseydi yarışmazdı yollarla, göğe evler yükseltmezdi…”
Boşluk
Neredesiniz, ne iş yaparsınız, kaç yaşındasınız, bilmiyorum. Ümidinizi ve endişelerinizi bilmiyorum. Geçmişinizi bilmiyorum. Halinizi bilmiyorum. Sizin de işini, hayatını, düşüncelerini bilmediğiniz milyonlarca insan var. Hepimiz ayrı ayrı âlemlerde, ayrı ayrı ömürlerin kozasını örmekle meşgulüz. Hepimizin müşterek tarafı sadece şu: Yeryüzünün muayyen bir zamanında ve aynı fasileye mensup canlılar olarak yaşamakta bulunmak…
Ve Güz Geldi Ömür Hanım
"...kimseler görmedi ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. içimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan garip bir gülümsemeyle yüzümde, incelik adına ben geçtim...yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile... yükümü yanlış bedestanlarla çözdüm..."