Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Aşk (ışk) kelimesinin sözlük anlamı "sarmaşık" demektir. Bahçeye düşen sarmaşık tohumu nasıl bütün bahçeyi sarıp sarmalar, hatta dışarı taşarsa; gönle düşen aşk tohumu da bütün bedeni sarıp sarmalar, oradan etrafa yayılır. Nice fidanlar, selviler, çınarlar, bir sarmaşık tarafından sarılınca gitgide sarmaşık dalları arasında görünmez oluyorsa, aşk sarmaşığı da insan fidanını öyle kaplayıp görünmez eyler, yok eder. Sarmaşığın özelliği, sarıldığı ağacı içten içe kurutması, bitirmesi, sonunu hazırlamasıdır. Nitekim aşk da insanı sarınca onu içten içe eritip yok eder. Dıştan görünen yalnızca aşktır ve âşık da çevresini görmez olur. Çünkü sarmaşık onu öyle çevrelemiştir ki, dışarıda olup bitenleri ne duyar, ne görür; hatta duymak ve görmek de istemez. Aşka tutulan ağaçta artık bütün buyruklar sarmaşık tarafından verilir ve âşık "herkesi kör; dört yanı duvar sanır." Dıştan bakanlar onun sarmaşığını görürler ama ağaç sarmaşıktan fırsat bulup çevresini göremez.
iş gören, işi çeviren düşüncedir. Çünkü zayıf ve bulanık tek bir düşünce, binlerce insanı ve onca âlemi tutsak etmededir. Düşüncelerin sonsuz olduğu yerde gör sen o düşüncelerin azameti ve ihtişamı nedir, nasıl düşmanı alt eder ve ve nice âlemlere hükmederler! İşte açıkça görüyoruz. Ovaları kaplamış sınırsız yüz bin şekil (suret, insan) sayısız bir ordu, tek bir kişinin tutsağıdır ve o kişi de cılız bir düşüncenin esiridir! Onların hepsi de böyle tek bir düşüncenin tutsağı oluyorsa, ya kutsal ve ulvî o büyük düşünceler nelere kâdir olmaz! Şu hâlde önemli olanın düşünceler olduğunu artık iyi biliyoruz. Şekillerse, düşüncelere boyun eğer ve düşüncenin düşünceden yoksun âletleri olurlar. Onların önemi yoktur ve cansız varlıkları andırırlar. Sadece şekli dikkate alan kimse de, aynen cansız varlık gibidir, onun mânâ âleminden nasibi yoktur. Görünüşte yaşlı ve hatta asırlık bir ihtiyar olsa da, gerçekte o bir çocuktur ve âkil bâliğ değildir.
Sayfa 91 - sufi kitapKitabı okudu
Reklam
Birkaç ay içinde oldukça değişebiliyordu odalar, her şey yerli yerinde kalsa bile. Ne kadar eski püskü olsalar da, nesneler yine de, artık nasıl oluyorsa, eskiyecek gücü buluyorlardı bir yerlerden.
Sayfa 687
----197 ---- İYİ Kİ VARSIN İyi ki varsın, Sen varken, ne oluyorsa bu tadı kaçmış hayatta olsun varsın... Sen yanımdasın ya, varsın cümle âlem çarpıp kapılarımı en uzak şehirlere varsın.
Sayfa 158Kitabı okudu
Atatürk Devrimi, Kültür Devrimi demektir.
Ulusal kültür demek, toplumların toplum bilimsel olarak "ulus" aşamasında ulaştıkları kültür bileşimi demek. Toplumbilimsel ulus aşaması, bilimsel anlamda toplumların burjuva egemenliğine ulaştıkları yer oluyor ;feodal toplumun içinden bakıyorsun, üretim güçlerinin gelişmesi, üretim ilişkilerinin değişmesi sonucunda burjuva toplumu çıkmış gelmiş ;gelmesiyle, üst yapısal kurumları da, bu arada kültürü de değiştirip kendine uyduruyor. Burjuva demokratik devrimi, kendinden önceki herşeyi demokratikleştirmesiyle ünlü. Nasıl padişah ya da kral artık Tanrısal olmaktan çıkıp, yöneticiler öteki vatandaşlar karşısında yasal yönden eşit vatandaşlar oluyorsa, eski aristokrasinin kültür değerleri de demokratikleşip toplumun yaygın kültür değerleri arasına giriyorlar :
Sayfa 103 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Sevdalık çekerken nasıl oluyorsa artık, insanın aklı çalışmıyor. Vallaha çalışmıyor."
Sayfa 15 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sevdalık çekerken nasıl oluyorsa artık, insanın aklı çalışmıyor. Vallaha çalışmıyor.
Sayfa 15 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
İntihara benzeyen bir mutluluk! Nasıl oluyorsa artık!
Sayfa 307 - Olimpos YayınlarıKitabı okudu
Suskunluk ister bir kabulleniş, ister bir direniş, ister bir yok sayış artık nasıl oluyorsa olsun şurası muhakkak ki, her haliyle insanın en zarif ve en zekice icatlarından biri.
Sayfa 107Kitabı okudu
Çünkü akşamlar sessizdi. Öyle vakti gibi pencereden arsız bakmıyor, duvarlardan aşan karanlık sular gibi fırtınalar estiriyordu, tavanı hiçliğe yükseltiyor bütün eşyaları yavaşça indirip kendi sessiz seline katıyordu. Başını kaldırıp da baktığında çevresini karanlık ve sessizlik sarmıştı sadece bir yerlerde küçük saat usul usul kendi tiktakları ile sonsuzluğa doğru ilerliyordu. Perdeler öylesine karanlık katmanlarla kıvrılmıştı ki sanki arkalarında korkunç bir şey gizleniyordu. Kapılar ise her nasıl oluyorsa duvarın içine gömülmüş ve oda çivilenmiş tabut gibi karanlıkla çevrilmiş gibi duruyordu. Artık hiçbir yerde ne giriş ne çıkış vardı. Her şey sınırsız ama yine de kilitli gibiydi, her şey adeta insanın üzerine üzerine geliyor ve havayı öylesine sıkıştırıyordu ki soluk almak imkânsızlaşıyor sadece hırıltı sesleri çıkarabiliyordu.
174 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.