Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
“Ödül” yazarın basılan ilk eseri olması yönüyle ayrı bir öneme sahip. Yazar bu kitabı kendi ülkesi dışında olduğu bir zamanda yazmış. Bu zaman dilimi Hitler’in iktidara yükseldiği ve Alman Komünistlerinin başarısızlıklarını sorguladığı bir dönemdir. 1933’te Gestapo tarafından tutuklanınca yazar ailesiyle Fransa’ya kaçmayı başarır ve kitabı
Körleşme
Elias Canetti(1905-1994) Osmanli vatandaşı olarak doğup ingiliz vatandaşı olarak ölen yahudi asıllı nobel ödüllü yazar. Belki yazari Kitle ve Iktidar kitabindan taniyanlar olur zira en bilinen kitabı da odur. Körleşme ise tek romanıdır, bu anlamda da kendi içinde özel bir eser. Kitabı benim için özel kılan diğer durum ise çeviri süreci. Oğuz
Her açıdan bayıldım. Sadece bazı yerlerde artık bulalım katili diye çıldırtacaktım. Ama okuduğum ve beklediğim her satıra değdi. Olayların sonunu tahmin etmek imkansız. O zaten en sevdiğim yazar beni yine şaşırtmadı.
-SPOILER İÇERİR-
Olaylar Nazilerin ülkeye hakim olduğu ve hâlâ savaşın devam ettiği zamanlarda geçer.
Simon Kraus, bir
Merhabalar. Hiç benim tarzım olmayan ama oldukça merak uyandıran bir kitabın yorumuyla geldim. Irk hijyeni, öjeni, nordik insan, ari ırk, alfa ve beta zeka testleri, tıbbi cinayetler, ikizler üzerinde yapılan araştırmalar ve deneyler... Sürekli kaşlarım çatık, kalbim sıkışık okudum. Gerçekten bunları düşünenler, uygulayanlar insan mıydı diye sorguluyorsunuz okudukça.
*
Kitabın yazarı araştırmacı, kitabı da kaynak niteliğinde yazmış. Aktardığı bilgilere yine kaynak olarak yazmış olduğu kitapları göstermesi enteresandı.🤔 Bu bilgileri bir romana serpiştirerek anlatmak daha etkili olurdu fikrimce. Ya da ben sıkılmadan okurdum diyeyim. Ben çok severek okumadım ama meraklısına önerilir.
1940lı yıllarda Paris’te başgösteren Nazi işgalinde hayata tutunmaya çalışan, ülkesi için her riski göze alıp yardım etmeye çalışan; gizlice direnişe katılıp savaşan ve sevdiklerinden vazgeçmeyen üç kadının müthiş mücadelesi. Ve günümüzün Paris’inde bir moda evinde çalışmaya başlayan karakterin geçmişe uzanan bu hikayeyle bir bağlantısı vardır.
Gerçek olaylardan esinlenip yazılmış olan, her daim hayatla savaşmayı bırakmayan kadınların hikayesi ve üç kadının dostluklarını, bağlılıklarını, samimiyetlerini okumak isterseniz bu kitap doğru tercihtir.
Konu, Nazi Almanyası'nın arka planında ki adam Martin Bormann...
2. Dünya Savaşı konulu romanların üstadı diyebileceğimiz Jack Higgins’in “Parola” başlıklı, 365 sayfalık kitabı, Nisan 1977 tarihinde Altın Kitaplar yayınevi tarafından piyasaya verilmiş.
Kitabı elinize aldığınızda ilk tepkiniz, orijinal başlığı görünce oluyor. 1976 yılında “Valhalla Exchange” ismiyle basılan orijinali, dilimize “Valhala’da
"Hayatı, kaybetmek korkusunu yüreğimizin derinliklerinde yaşayacak kadar seversek, o hayat bizi, ruhumuzu yarım bırakıyordu. Dışarı çıkıp o hayatı korkudan doludizgin bir şekilde yaşayamaz hale geliyorduk çünkü kaybedecek çok şeyimiz vardı."
.
Nazi Alman Birliği baskılarının hissedildiği ve savaşın soğuk yüzünün görüldüğü 1942 Fransa'sında dikiş dikerek hayata tutunmaya çalışan üç genç kız ve onlarla bağlantısı olan Harriet anlatılıyor kitapta..
Ülkelerinin işgali karşısında mücadele eden ve gizlice direnişe katılan üç dostun hikayesi beni derinden etkiledi.
"Her zaman bir çare vardır, çabalarımızın küçük ve etkisiz görünmesinin hiçbir anlamı yok. Karşı koymak zorundayız." Bu düşünceyle ellerinden geleni yapan, tüm zorluklara birlikte göğüs gerip birbirleri için yaşama tutunan Mireille, Clarie ve Vivienne'in dostluklarına şahit oldum. @arkadya_kitap ın kapaklarının cicili bicili oluşuna aldanmayın, birçok kitabı insanı etkileyip hüzne boğuyor.
Soğuk Savaş dönemi casusluk romanı...
Yaz sıcağında okuduğum romanlardan diğeri, Milliyet Yayınları’nca 1974 yılında piyasaya verilen ve Kezban Akçalı tarafından tercüme edilen 291 sayfalık bir kitap oldu.
Her ne kadar Soğuk Savaş döneminde geçen bir casusluk romanı olsa da çok dingin ve neredeyse romantik bir tarzda kaleme alınmış.
Romanın başkahramanlarından birisi olan küçük kız
Yine yeni yeniden bir Ahmet Ümit klasiği
Kitap, 1960'lı yıllarda Bergama'dan Almanya'ya işçi olarak göç eden Ölmez ailesinin cinayete kurban giden aile üyesi Cemal Ölmez'in vahşice evinde öldürülmesi ile başlıyor. Olayı çözmek için görevlendirilen, Berlin'de doğmuş Başkomiser Yıldız Karasu ise iki kültür arasında sıkışıp kalmış bir göçmen kızıdır.
Yıldız
“ Bu soğuk, sert zeminde kaç saat ya da kaç gün ölümü bekleyerek yattığımı hatırlamıyordum. Çoktan öldüğümü,kımıldayamaz ve konuşamaz halde olduğum mezarımın o karanlık dinginliğine gömüldüğümü sandım bir süre.”
Kumandanın Aşığı kitabının devamı niteliğinde olan kitabımız yine beni derinden sarstı.İlk kitabımızda Emma kumandanın yanından kaçmak
İki Farklı Paris
Çok tatlı bir Sarah Jio kitabı. Yazarın klasik anlatım tarzı ile yazılmış. Geçmişte ve günümüzde geçen iki kadın hikayesi ve bu hikayenin birbiriyle olan bağlantısı çok güzel işlenmiş.
İki ayrı ana karakterimiz var. Günümüz Paris'inde yaşayan ve bir kaza geçirerek hafızasını kaybeden Caroline ile 1940'lı yıllarda savaşın yıprattığı Paris'te babası ve kızıyla yaşayan Celine.
Bir yandan Caroline'nin hafızası yerine gelecek mi merak ediyorsunuz. Bir yandan da Yahudi asıllı Celine Nazi subaylarının zulmünden kurtulabilecek mi onu merak ediyorsunuz. Tabi iki kadının da yaşadığı iki muhteşem aşk hikayesi de arka planda işleniyor.
Bu iki kadının çarpıcı hikayesini ve hayatlarının nasıl birbiriyle kesiştiğini okumak isterseniz hiç vakit kaybetmeyin derim.
Nazi Bağlantısı
Bu kitabı kitabevi dolaşmalarım sırasında 'yeni çıkanlar' rafında gördüm. İçimden 'çekinme bir bak deyince' raftan alıp inceledim. Önce Antony C.Sutton'un kitaplarından biri sandım ama değilmiş. Arka kapak yazısı ilgimi çekince de almaya karar verdim ve o şekilde nisan ayında satın alıp, okumaya başladığım kitabı ancak kasım ayında bitirebildim.
Merhaba kitap severler;
🌟İnanılmaz etkilenerek okuduğum kitaplar arasında yerini aldı...Sonu beklemediğim yerden vurdu...Nasıl güzel bir kurgu heyecanla okudum.7 bölümden oluşan bu eser, gelmiş-geçmiş zaman dilimini, geçişleri ustaca bağlanması bir önceki bölümdeki bağlantısı ile uyum içindeydi...
📚Kitap Yorumu📚
📚Olivia eşi jamia ile ünlü fizikçi bilim insanı Abraham Salwtowski'nin müze olan evini ziyaret ettikleri anda bir köpeğin boğulmasıyla karşı karşıya kalınca köpeği kurtarabilmek için göle atlar.Gölden çıktığında eşi Jamia ve şöfürü göremez Olivia'ya zamanda yolcukluk yaptığını farkedene kadar başına gelen olaylar silsilesi ve 1933 yılı Nazi dönemi Almanya'sında bulur...
📚Bütün amacı 2020 yılına dönmek zorunda olan Oliva'yı neler bekliyordu?
📚Evine dönmek için ünlü fizikçiye ihtiyacı olan Oliva'yı,zamanda yarattığı kelebek etkisi ile tarihi nasıl değistiricek?
🌟 @aylinin_kitaplari tavsiyesiyle @theseusyayinevi 'ndan çıkan @edaveeylul ''ün kaleme aldığı #Abrahamgeçmişdeğişir isimli kitabı okuyup inceledim.
🌟Emeği geçen herkese teşekkür ederim.Kitapla ve sevgiyle kalın...
@perseusyayinevi
#fundaileheryerdeoku
#heryerdeoku#kitap
#etamin#book#fyp
Latin Amerika kıtasındaki faşist yazar ve şairlerin antolojisini gibi görünen bu garip romanı nasıl anlatmalı, nasıl tarif etmeli bilmiyorum sahiden. Arka kapaktaki “sınıflandırılamaz içerik ve benzersiz yaratıcılık” ifadelerini kopyalayıp yapıştırmaktan başka çare düşünemiyorum.
Tamamı uydurma olan bir dolu yazar ve şairi sanki gerçekmiş gibi
108 syf.
·
Puan vermedi
Dili,üslubu ve içeriği karşısında ,yazarı Appelfeld'e şapka çıkarılması gereken bir eser...
Badenheim önceden Avusturya'ya bağlı iken şu anda Almanya topraklarında yer alan bir kasabanın ismi.1939 ise olayın vuku bulduğu tarih yani 1.Dünya Savaşı'nın ertesi.
Kitap Nazi zulümleri üzerine kurulu ancak hiçbir satırda savaş,Nazi vb.kelimelere denk gelmiyorsunuz.Badenheim kasabası her sezon ziyaretçi akınına uğrayan,turistik bir tatil beldesidir.Kasaba halkı eczacısından,pastacısına bakkalından fahişesine kadar hummalı bir şekilde yine,yeni sezona hazırlık yapmaktadır.Ancak bu sezon beklenen olmaz ve planlar istenildiği,alışılageldiği gibi yürümez."Sağlık Dairesi" her türlü dalavere ile kasabayı ablukaya alır ve kasabanın dış dünya ile bağlantısı kesilir.Erzak stokları tükenir,sefillik başgösterir.Ve en nihayetinde kasabada bulunan konuklar dahil tüm Yahudiler,Polonya'ya göçe zorlanır....
Evet anlayacağınız üzere hikaye çok da yabancı değil bizlere. Yer yer yürek burkan, yer yer düşündüren,sorgulatan,araştırmaya sevk eden bu minicik kitabı okumanızı şiddetle öneriyorum.
"Müzisyenlerden biri, “Orada Polonya’da bize ne yapacaklar?” diye sordu.
Yanında, oturduğu yerde uyuklayan arkadaşı, “Ne demek istiyorsun? Sen müzisyen olacaksın, her zamanki gibi,” dedi.
“Öyleyse, bizi neden oraya gönderiyorlar ki?”
Arkadaşı etkileyici bir formül aradı. “Tarihsel gereklilik,” dedi.
“Canım çıksın ki anlamıyorum. Ortalama sağduyu bunu kavrayamaz.”
“Öyleyse, ortalama sağduyunu öldür, belki ondan sonra anlamaya başlarsın.”
