Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
116 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Kendini, anlatmak, hep anlatmak... bıkmadan, usanma­ dan, sonuna kadar anlatmak şeklinde vareden bir bitmez tü­ kenmez dil akışı-aktarımını bilebiidiyse şiirimiz, bunu önce­ likle Nazım Hikmet'e, ama pek çok yönden ve daha fazlasını Edip Cansever'e borçludur; iddiayı daha anlaşılır kılmak adına eklemek gerekir ki mesele nicelikle ilgili değildir ve mesela, külliyatının cesametiyle hem Nazım Hikmet hem de Edip Cansever'in yazdıklarını geride bırakan Fazıl Hüsnü Dağlarca anlatmamış, söylemiştir. Anlattığı, tek kelimelik bir maceradır Edip Cansever'in... ama işte, öyle bir "tek kelime"dir ki o macera, geçmişi ve şimdiyi, içine geleceği de katıp "an"da kavrayan binbir kollu kapsayışıyla "varoluş"un akla geldik gelmedik tüm konakla­ rına uğrar; eğleşir de o konaklarda bir zaman, ama hangi ko­ nakta ne süre eğleşirse eğleşsin, bir sonraki konağın çağrısı kaçınılmazdır ve bir zaman da söz konusu o "yeni" konağın suyundan içmek üzere yola koyulmak zorunda kalır; sonra bir konak daha, sonra bir daha..
Gelmiş Bulundum
Gelmiş BulundumEdip Cansever · Yapı Kredi Yayınları · 20089,5bin okunma
Reklam
Kendi bayrakları altında işlenen bu cinayeti daha iyi unutturmak için Venedik, donanmasını Türklerin yanında İkinci Felipe'ye karşı savaşa soktu. Sonunda İspanya Divan'dan mütareke istedi. İngiltere Kraliçesi Elizabeth'in elçisi bütün gayretlerine rağmen İspanya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında bir mütareke yapılmasına mani olamadı."(Aynı yer)
"Hem kendi korkudan kaleye kapanıyor, hem de bizi harpten men ediyor: Kazandığı şan şöhret meğer boş imiş." Osman Paşa'yı başka sözlerle de aşağılayan askerler kafalarına göre bir savaşa girdiler ve Rameli Beylerinin çoğu, askerin kahir ekseriye- Niyaz-abad ovasına biçilmiş ekin gibi serildi. Savaşa iştirak etmeyenlerle, sağ kalan bir miktar ker Osman Paşa'dan özür dileyip, Padişahın esenin yoluna 'başımızı veririz' dediler.
Niçin fakir devletlerin kapısını kimse çalmıyor veya Osmanli Devleti niçin başka devletlere rüşvet vermiyor? Avrupa'nın ve bilhassa Venedik'in Haseki Sultan'dan beklentileri büyüktür, bunun elde edilmesi uğruna cömert olmaları lâzım.
🧜‍♀️ BİR KIZ KULESİ ÖYKÜSÜ 🧜‍♀️ 1827 yılında Almanya'nın Brandenburg kentinde Karl adında bir çocuk dünyaya gelir. Babası müzik öğretmeni olan Karl, aile içinde baş gösteren huzursuzluklardan dolayı bir Fransız yetimhanesine gönderilir. Daha sonra gemilerde miço olarak çalışır. Hamburg'tan kalkan bir gemiyle İstanbul'a giderken henüz 12 yaşındadır. Gemi İstanbul'a geldiğinde denize atlayan Karl, Kız Kulesi'ne yüzerek kaçar. Kendisini kurtaran Kız Kulesi'nin bekçisine gemiye geri dönmek istemediğini söyler. İki ülke arasında küçük bir politik sorun yaşanır. Ama Osmanlı sadrazamı Ali Paşa sorunu çözer ve Karl'ı korumasına alır. Karl Mehmet Ali adını alır. Mehmet Ali, Kırım, Bosna ve Karadağ savaşlarından sonra 2. Abdülhamit döneminde paşa unvanını alır. Mehmet Ali Paşa, 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması'nda Osmanlı'yı temsil eden üç kişiden biri olur. Almanca, Fransızca, Yunanca, Farsça ve Arapça dillerinde şiirler yazan Mehmet Ali Paşa'nın dört kızı olur. Paşa'nın Leyla adındaki kızının da bir kızı olur; Celile. Celile bir erkek çocuk doğurur: Şair Nâzım Hikmet! Görüldüğü gibi Karl'dan Nazım'a uzanan hikâyenin gösterdiği gibi, Kız Kulesi'nin her zaman hikâyeleri vardır. Eğer Kız Kulesi Karl'ı kurtarmasaydı, Nazım olmayacaktı....
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
Reklam
Nazım'dan
"Dizeleri arasında en sevdiğin iki satır: 'Sen esirliğim ve hürriyetimsin çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin."
"Hayal kırıklığı!" diye düşündü ve bir refleks bir fikrisabit gibi o dize belirdi yine zihninde: "Hep ayrılık, isteğe erince istek ölür..." Düşünce, ne yöne sekeceği kestirilemeyen küçük bir top gibi bir başka tarafa zıpladı: "O da bir başka hayal kırıklığı." Lisenin ilk yılında dayısının tavsiye görünümlü zorlamasıyla okuduğu ve hayran olduğu Necip Fazıl'ı annesine övdüğünde işittikleri kendisini safi sersem olarak hissetmesine neden olmuştu. Annesine göre, sözü ile eylemi tutarlı kişileri okumalı ve Nazım'dan şaşmamalıydı. Zaten kısa bir süre sonra anlamıştı Alper: Dayısı Necip Fazıl'dı, annesi Nazım Hikmet... Hatta ülke böyleydi: Yarısı Necip Fazıl'dı yarısı Nazım Hikmet... Alper, isteseler de istemeseler de, her iki yarının da diğerinden izler taşıdığını, bunun kaçınılmaz olduğunu annesiyle dayısı arasındaki gergin ilişkiyi gözlemleyerek fark etmişti. Peki, kendisi kimdi? Ne taraftaydı? Tüm bunların uzağında biçimlenmek isteyen yeni insandı o. İsteği gerçekleşecek miydi? Bunu kendisi de çok merak ediyordu.
Sayfa 13 - Giriş, Hayalin turkuaz denizlerindeKitabı okudu
Harbiye Nazırı Nâzım Paşa, 30 Temmuz 1919 tarihli şifre telgra fında Kâzım Karabekir Paşa'dan şu istekte bulundu: "Mustafa Ke mal Paşa ile Refet Bey'in mukarreratı hükümete muhalif fiil ve hareketlerinden dolayı hemen derdestleriyle İstanbul'a gön- derilmeleri konusunda mahalli memurlara emir verildiği ve ko lorduca da ciddi
Sana bu mektubu içine yüreğimden başka bir şey komadan yolluyorum Roma'dan. Bana darılma sakın şehirlerin şehrinden sana gönderecek kendi yüreğimden daha akla yakın bir hediye bulamadım diye.
Sayfa 439 - Pdf / KindleKitabı okuyor
Reklam
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.
Nâzım'dan başkası bilmiyordu, bilemezdi ki, yüreğimin büyük bir parçasını hapishanede bırakıp hapishanedekilerin dostluklarını evime götürüyordum.
Sayfa 94 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Herkes doktor olmaz ki siz bana iyisi mi Nâzım'dan şiirler okuyun...
Oğuz Atay
Oğuz Atay
Susardık…yıldızları sayıp susardık Ne kadar dargınsak biz o kadar güzeldik Ben Nazım'dan anlatırdım ya da Süreya'dan İçine ağlardın ben kalkardım mavi bir rüyadan
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.