Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Her acemi gibi ben de alabildiğine abatıyordum, hüznü bile! O zamanlar bu en karanlık gecenin ardında bile bir güneş olduğunu, pırıl pırıl doğmak üzere hazır beklediğini bilmiyordum…
Heves ettim gölgemi enginde yatan o berrak sayfada gezindirsem diye
İsmet Özel
İsmet Özel
Reklam
"Din, bir baştan öbür başa hadler tablosundan ibarettir."
"Ama o çocuğun içindeki korkuyu söküp atmak mümkünsüz.Bu köyün çocuklarının hepsinin de içindeki korkuyu söküp atmak zor. Çok kan, çok ölüm, çok korku, çok zulüm gördüler."
Bana göre birinin bana zaman ayırması, ilgilenmesi,planlar yapması, dertleşmesi, konuşması en güzel hediyedir. Maddi şeyler gelir ve gider. Biri beni sözleriyle değil davranışlarıyla etkiler. İşte o zaman anlaşırız...
Ah bu denk gelişler.
Şimdi içimde beni kemiren iki fare var. Tolstoy’un farelerine benziyor benim farelerim de. Sadece biraz daha onursuz ve biraz daha pisler. Bir tanesinin adı şüphe. Ama o denli şüphe ki, bazen şüpheleniyorum acaba adı şüphe değil de başka bir şey mi diye? Diğerinin adı ise kâh suçluluk, kâh vurdumduymazlık. Rengi belli değil.
Reklam
Demba ba futbolu bıraktığında Beşiktaş'ı bırakmıştım. O günden beri çok cesurum.
Gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
İsmet Özel
İsmet Özel
O ana dek onun evreninde kadınların yeri olmamıştı.
Sayfa 15 - TÜRKİYE İŞ BANKASI Kültür YayınlarıKitabı okudu
O büyük ve muazzam zamanda unuttum Kanatlarım çok oldu üşüyor benim Bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor Bu yüzden eğik boynum. Bir kuşun anısı kalmış bende, saklı Bundan gözlerimdeki kayalık, içimdeki serseri buzullar Dürtme içimdeki narı Üstümde beyaz gömlek var.
Reklam
Eskiyi özlüyor insan, geçmişi, geçmişteki insanları, yaşanan güzel anıları. İnsanların hayatına girdiği o ilk ânı özlüyor insan, sonrasında neler yapabileceğini bilemeden hayatına aldığı o anları. Eskiyi bu yüzden sevmiyor muyuz zaten? Ne yaparsa yapsın aklı hep geçmişte bir yerlerde kalıyor insanin; bir anıya, bir fotoğrafa, birkaç cümle söze, çalan bir müziğe takılıyor aklı. Dalıyor uzaklara, hiç olmayacak yerlere ve belki de hiç ait olmadığı yerlere. Ne diyordu eskiler; "Kalp neredeyse insan oraya muteberdir" diye. Yani bizler hep ait olmadığımız yerlerdeyiz. Ya sonra? Keşkeler başlıyor 'iyi ki'ler dururken, cümleler yarım kalıyor. İç muhasebesi yapmak isterken yüreği sızlıyor, kalıyor orda kıpırdayamıyor. Belki de o an en iyi ilaç, en iyi teselli gözden düşen birkaç damla yaş... "Aslında insanın canını en çok acıtan şey; hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır" diyor Dostoyevski ve ekliyor Nazim Hikmet "Eskimek ne güzel eksilmedikçe." Oysa hayatımıza giren insanlar değilmiydi bizi eksilten, yaşanması mümkünken yaşayamadığımız mutlulukları bize yaşatan? Düşmek değildir insanları üzen, elinden tutar gibi yapip itenlerdir aslında insani hayata küstüren. Gece karanlığının sonsuz düşünceleri değildir insanı uykusuz bırakan; kalbine girer gibi yapıp, senin kapını senin yüzüne çarpanlardır insanı hayata karşı bir sıfır başlatan. Demem o ki, bağ kurduğu her şeyle sınanıyor insan. Öyle yada böyle.. …
Keşke budalanın teki olsaydın diyorum. Belki o zaman mutlu olmayı becerirdin.
Öyle bir koku yaratabilecekti ki, insani olmakla kalmayıp insanüstü bir şey olacaktı, bir melek kokusu, öyle dile destana sığmaz güzellikte, o kadar canlı bir koku ki, koklayan büyülenip onu, Grenouille’i, bu kokuyu taşıyanı bütün yüreğiyle sevmeden edemeyecekti.
Akıl, beklenmedik durumlarda sahibini koruma telaşıyla olmadık düşüncelere kapılır, insan mantık filan gözetemezmiş o zaman.
Sayfa 109 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Bu saatte Rock müziğin tadı bambaşka oluyor ya. Bir yandan da ileti yazıyorum. Keyifli. Aslında daha erken yazmaya başlayacaktım, fakat müsait olamadım. O yüzden biraz gecikti. 😕
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.