O gece hava çok soğudu. Isınmak için birbirlerine
sokulup bütün gece köpekbalıklarının fosforlu bir renk
cümbüşü halinde salın çevresinde dolaşmalarını
izlediler.
Ne var ki, sözcüklerin renkleri yok, kenarları köşeleri yoktur, bir korkudan, bir tattan yoksunlar. Senin huzura kavuşmanı engelleyen de budur belki, o pek çok sözdür belki.
"Çok satanlara girmiş kitaplara baktığında canı sıkılırdı. Sorun kitapların kendisinde değildi. Sorun, bir kez o listeye giren kitabın devamlı o listede kalmasıydı. Çok satan denilen şeyin, çeşitliliği yok olmuş bir yayın kültürünü temsil ettiği fikri giderek güçlenmişti."
O zamana kadar bütün insanlardan esirgediğim alaka, hiç kimseye karşı tam manasıyla duymadığım sevgi sanki hep birikmiş ve muazzam bir kütle halinde şimdi bu kadına karşı meydana çıkmıştı.
Hiç kimseyle aramızdaki kadar iyi bir şey yaşayamayacaksın. Ama işte bu yüzden senin gibi insanlar sonsuza dek mutlu olamıyor. O kadar duygusuzsunuz ki iş işten geçer ne kadar iyi şeylerin değerini anlayamıyorsunuz.
İnsan aklının alabileceği dehşetin sınırı olacağına inanmak yanlış bir düşünce olmalıdır. Tersine insanı saran karanlık arttıkça harekete geçen bir mekanizma da bu sınırı sonsuza dek genişletir. İnsanın deneylerinin kendisine verdiği kanı şudur. Karabasanlar giderek karardıkça dehşet üstüne dehşet yağar, bir kötülük bir başkasını doğurur, sonunda karanlık her yeri, her şeyi kaplar. İnsana en dehşet veren sorun da zihninin bunların ne kadarını alacağı ve yine de acımasız, uyanık bir aklı başındalığa sahip olacağıdır. Bu tür olayların kendilerine özgü bir saçmalığa sahip olacakları kuşkusuzdur. Hatta bir noktada durum birden gülünçleşir de. İşte o noktada akıl ya kendini korumaya başlar ya da baskıya dayanamayıp ezilir.
İyi, kötü, öyle ya da böyle, bir varış noktası
saptayıp bütün öteki ihtimalleri bir yana bırakarak varış noktasına doğru dümdüz yürüyebilmiş olsa, insanın bir noktada ya tam bir başarısızlık içinde sefillik uçurumuna yuvarlanması, ya da olabildiği kadar başarılı bir sonuca, diyelim gerçek mutluluğa kavuşması mümkün olurdu. Ama bu tehlikeli kumarı oynamak her babayiğidin harcı değildi. Kendisinin hele hiç degildi. Bütün çarpışmalardan, daha ilk zarar ihtimali belirdigi anda çekilmemiş miydi? Belki doğuştan,çarpışacak kadar güçlü yaratılmamıştı. Kahramanlık da Tanrı vergisi bir meziyetti ne de olsa. Buyük tutkuların salt diş güzelliğine kapılmış, ama hiçbir zaman kendini o tutkuların tutsağı olacak kadar kapıp koyuvermemişti. Şimdi sızlanmaya hakkı var mıydı?
Özgür kalmak için yeterince istekliysen karşındakiler kim olabilir,kötü kalpli deliler yalnızca! Sen özgür olmayı yeterince istemezsen işte o zaman seni ele geçirirler, o zaman delisin olursun.
Bazı kitaplara beklentisiz olarak başlamak lazım. Özelliklede romantik komedilere. İlginç bir şekilde içimi sıcacık yapan bir kitap oldu. O sevişme sahnelerini bir kenara bırakırsak kitabın çok yumuşak bir tarafı var. Tüm o sert çocuk nidalarına rağmen karakterler özünde hep iyiydi. Çok daha İyi işlenebilirdi. Bu kitap daha çok soft romantizm gibiydi oysaki bu tarz kitaplardan daha fazla aksiyon bekliyoruz daha fazla heyecan bekliyoruz. Soft dediğime bakmayın kitap gayet yetişkin içerikli. Sadece verdiği his soft romantizm. Sanırım bu karakterlerin bana verdiği histen kaynaklı.
Kitap daha iyi işlenebilirdi, özellikle Noah’ın yaşadıkları ailesi ile olan ilişkileri o kitapta yeterli değeri görmedi. Maya ve ailesi ile olan ilişkileri de keza öyle ama bu kısım daha pozitif yönde. Noah’nın babasını yeterince sövemedik. Anlatılan arkadaşlık ilişkileri güzeldi, samimi bir his veriyordu. Kitapta eksik olan şey temponun tutturulamaması. Hatta ikili diyaloglar da bile o ivme yoktu. Kitabı beklentileri de başlamadığım için güzel bir seri başlangıcı diyebiliriz. Oku unut tarzında.
Üniversiteden mezun olan Maya, kendisi bir F1 pilotu olan abisin Santiago’ya bir yıl boyunca yarışlarda eşlik edecektir. Bu sırada da YouTube kanalına vloglar çekecektir. Abisinin yeni takım arkadaşı ve üç dünya şampiyonluğu olan Noah Slade ise hem abisi ile rakip hemde uzak durulması gereken erkekler kategorisindedir.
Kitabın sonlarını daha çok sevdim. Özellikle Noah’ın aile bireyleri ile yüzleşme sahneleri iyiydi. Maya’nın telsiz konuşması, Santiago ile Noah ile yapılan son röportaj kitapta en sevdiğim bölümler oldu.
Gidince anladım aşkın yalanmış
Bu yalan kalbimi yaktı sevgilim
Bir tahta masada adımız kalmış
Görünce göz yaşım aktı sevgilim
Katlanırdım bil ki en derin yasa
Kolunda yabancı biri olmasa
Ayağı kırılmış o tahta masa
Senden çok vefalı çıktı sevgilim.
Bu sözcüğü yazıda ilk kez ben kullandığım halde, bulan ben değilim. Bu sözcüğü Temel İstihkâmcılık Okulunda kurs arkadaşlarım bulmuştu. Bu keşfe ben de katılmış olabilirim, ama hatırlamıyorum. Bir gün kendiliğinden bulunmuş ve kullanılmaya başlanmıştı. Altı yıllık kurs döneminde çeşitli planlar, askeri yapılar, istihkâmlar çizmek zorunluydu. Plan