Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Okumanızı tavsiye ederim.
John Steinbeck’in sanırım ikinci kitabıydı bu okuduğum. İlki Fareler ve İnsanlardı. Çok değer verdiğim bir dostumun okumam için verdiği bir kitaptı. Kısa bir hikaye fakat çok akıcı ve heyecan verici. İnci avcısı Kızılderili Kino’nun büyük ve değerli bir inci bulmasıyla başlayan ve başına gelen ilginç olayları, insanın hırsını ve doymazlığını anlatan kısa sevimli bir hikaye. Okumanızı tavsiye ederi.
Samle Çağla yazdı... MEHMET BİNBOĞA’NIN, “ŞİİRKENT'İN NARÇİÇEĞİ” ADLI ROMANI HAKKINDA BİR İNCELEME DENEMESİ...Samle Çağla Mehmet Binboğa'nın geçen yıl birinci cildi yayımlanan "Efelya" seri romanının ikinci cildi, "Şiirkent'in Narçiçeği" adıyla İzan Yayınlarından çıktı. Kitabın kapak dizaynı, Efelya'da
Reklam
Karşılaşmak ne demekti?
Levinas'ın düşüncesiyle ilk temasım bir kitapta onun şu sözüne rastlamamla oldu: "Başkasıyla karşılaşmanın en iyi yolu onun gözlerinin rengini dahi fark etmemektir." İlk okuduğumda zihnimde belirgin bir anlam doğurmamış olan bu ifade, bende yine de tuhaf bir derinlik intibaı uyandırmıştı. Anlamıyorum ama burada anlaşılmaya değer bir şey var duygusu! Peki ama ne? Kaşını, gözünü dahi fark etmediğimiz, belki kim olduğunu, nereli olduğunu dahi bilmediğimiz birisiyle "karşılaşma"mız gerçekte ne mana ifade ediyordu? Başkası kimdi? Karşılaşmak ne demekti?
Sayfa 15
Oğuzcum 14.bölümü noktalama işaretleri koymadan yazmış tam 76 sayfa
Ölü mevsimin mort sezonuna rastladınız beni daha önce görseydiniz daha önceleri neredeydiniz neden bana gülmeden cesaret verdiniz gülseydiniz dağılırdı derdiniz bilseniz ne rahat ederdiniz gülerdim tamam oldu artık size sen diye hitap edebilirim yorulmak bilmezdi gücünün son noktasına gelinceye kadar durmazdı vatandaşlarıma benzemiyorum kendimi
Sayfa 473 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
Ölü mevsimin mort sezonuna rastladınız beni daha önce görseydiniz daha önceleri neredeydiniz neden bana gülmeden cesaret verdiniz gülseydiniz dağılırdı derdiniz bilseniz ne rahat ederdiniz gülerdim tamam oldu artık size sen diye hitap edebilirim yorulmak bilmezdi gücünün son noktasına gelinceye kadar durmazdı vatandaşlarıma benzemiyorum kendimi
K24 sitesinin kitaptan paylaştığı bir bölüm
Yabancı, romu temkinli bir biçimde tattıktan sonra, “Fena değil” dedi. Bir içki tadımcısı havasıyla, “Haiti üretimi mi?” diye sordu ve hemen ardından Camel paketinden yeni bir sigara çıkarıp yaktı. Conde içkisinden kocaman bir yudum aldı, o felaket mofuconun[1] tadını çıkarıyormuş gibi davrandı. “Evet, Haiti üretimi olmalı... Pekâlâ, öyle
Bilgi Yayınevi
Reklam
Tüm Zahhmetine Rağmen
O sıralar bir kitapta okuduğum 'Hayatım Rabbani bir mektuptur,' cümlesinin karşıma çıkması da tesadüf olamazdı. Hayatım O'nun yazdığı bir mektupsa, bu hayat bana değil, O'na aitse, O istediği harfi, sözcüğü, cümleyi yazardı. Kendisine ait hayatın üzerine. Rabbim, dedim, hayatım Rabbani bir mektupsa eğer, yaşadığını tüm acılar, kederler, musibetler Sen'in yaz- dığın bir sözcüktür. Sen'in yaratmanla oluşan bir haldir, Sen'in eserindir. Sen'in sonsuz isimlerini gösteren bir yaşantıdır. Eğer acı çekmem Sen'in isimlerinin tecellisine mazhar olma hali ise, bu hal Sen'i anlatıyor demektir. Acı çekmem Sen'i anlatıyorsa, Sen'in isimlerinin tecellisine mazhar oluyorsam, bundan vallahi şikâyet etmiyorum şu andan itibaren. Sen'in için, Sen'in isimlerinin tecellisi için acı çekiyorsam, rahatım kaçıyorsa, Sen'in için bu bedele değer Rabbim... Taş, toprak, ağaç, hayvan olarak değil, insan olarak yaratıldığıma şükretmeye başladım. Tüm zahmetine rağmen, insan olmanın değerini tatmaya başlamıştım. İçimde sürekli hissettiğim hüzne sarılasım geliyordu artık. Kederlerimi kucaklamak istiyordum. Hepsi, her şey güzel geliyordu. O'nu tanımaya vesile olan her acı, her keder kutsallaşmıştı gözümde.
Sayfa 148Kitabı okudu
Tarkovski'nin Mühürlenmiş Zaman'ı geçiyorum şöyle bir. Bu kitap, inanılmaz bir şey. Her baktığımda yeni şeyler keşfediyorum. Sanki bir büyü var bu kitapta. "Nasıl oldu da bunu kaçırmışım diyorum kendi kendime ve şaşırıyorum. Hele bir kere daha okuduğum "Nostalgia'nun Ardından" bölümü... Ruslar'in yurtlarından ayrı kaldıklarında yaşadıkları uyum sorunu, asimile olmakta gösterdikleri "trajik yetersizlikleri", bu yüzden Batılıların onlara "Kötü Göçmenler olarak bakmaları. Benim de yaşadığım yerden ayrı kaldığımda sudan çıkmış bir balık gibi çırpınışım yüzünden mi, beni bir kere daha derinden etkiledi. Baba ocağı inanılmaz bir şey. "İnsanın vatanı doğduğu değil, doyduğu yerdir" görüşüne bağlı olanlardan açıkça nefret ediyorum. "Bilemedik ana baba kıymeti/Ardımızda bir karlıca dağ imiş/Gurbet elde padişahlık sürmeden/Vatanında züğürt gezmek yeg imiş." (Karacaoğlan) Zeki'nin (Demirkubuz) her filmine başlamadan önce Mühürlenmiş Zaman'ı bir kere daha okuduğunu söylediğini hatırlıyorum. Sahi, Tarkovski'nin Moskova'dan 300 km uzakta bir köy evinde yaşamını sürdürdüğünü unutmuşum sanırım.
Sayfa 196 - KüreKitabı okudu
_Evrenin sırlarını bulmak istiyorsanız; enerji, frekans ve titreşim cinsinden düşünmelisiniz. _3, 6 ve 9 sayılarının azametini bilseydiniz evrenin anahtarını elde edebilirdiniz. _Nefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi, bütün dünyayı aydınlatmaya yeterdi. _Evren enerjiyle doludur. Nesiller sonra makinelerimiz, evrendeki herhangi bir noktadan
_Işık bekliyor, fakat karanlığa sığınıyoruz. İncil _Karanlığa lanet etmektense, bir mum yakmalıyız. _Neyin doğru olduğu umurumuzda mı? Fark ediyor mu? _Gerçek bilgelik, sınırlarımızı bilmekte yatar _Can sıkıcı ve sevimsiz görünse de bilimsel yöntemin önemi, bilimsel bulgulardan çok daha büyüktür. _Edilgen taraf, baskın tarafın yanılsamalarına
55 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.