Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
SARHOŞ GEMİ Ölü sularından iniyordum nehirlerin Baktım yedekçilerim iplerimi bırakmış; Cırlak kızılderililer, nişan atmak için Hepsini soyup alaca direklere çakmış. Bana ne tayfalardan; umurumda değildi
İçimdeki kuşları özgür bırakalı çok oldu. Ve satır satır herkese kendimi anlatmaktan vazgeçeli.. Sevmek mi? Artık çok değil,yeteri kadar. Seni de öyle,yetecek kadar. Hepsi hepsi bu kadar...
Reklam
-Aşk acısı acıların içinde en fasulyeden olanı... -Nasıl yani? -Sen anneni kaybettin mi? -Aman Allah korusun. -Değil mi? Allah korusun. Peki sana şöyle sorsaydım: Irmak seni hiç terk etti mi? Aman Allah korusun demezdin. -Hiç bir şey anlamıyorum. Fazla kaçırdın rakıyı... -Rakıyla alakası yok insanların hayatındaki insanları hep yanlış
Eylülde çıkacak olan kitaptan alıntıdır.
"Artık müziğin de bir önemi kalmadı benim için. Kim bilir medeni dünyada neler yapılıyordur bu konuda, şu sıralar? İnsanları gözlerini kapattıracak kadar etkileyen, dans ederken birbirlerine kayıtsızca sürtünmelerini sağlayacak ne şarkılar söyleniyordur bir yerlerde. Ama benim için hepsi yapıldı. İlk başlarda sonsuzmuş gibi gelen notalar kombinasyonunun yüz yıllık ömrü olduğu ortaya çıktı. Resmin sınırı fotoğraftı. Müziğin sınırı da makinelerden çıkan sesler oldu. Her uyuşturucu kendi tarzını yarattı. İnsanlar beyinlerini uyuşturma yöntemlerine göre sınıflara ayrıldılar. Ve hepsi kendini kandırdı."
Bir Çocuğun Sorusu - Baba? - Evet oğlum. - Dün gece uyuyamadım hiç... - Neden oğlum? - Varsayımlar kurdum, Düşünüp durdum.
Böyle bir ölüm, yaşadığı hayatın kaçınılmaz, doğal bir sonucuydu. Onu ayakta tutan ne varsa hep birden çökerek bir görüntü, temeli olmayan bir imge gibi dağıldıktan sonra ölümden başka ne kaldı ki! Hepsi, gerçek gerçek yerini tutup avutan yalanlarla birlikte öldü... Gerçeğin yakıcı ışığıyla gözlerini kamaştırdıktan, yalan yalan olduğunu anladıktan
Sayfa 55 - Varlık Yayınları - Nihal Yalaza Taluy Çevirisi
Reklam
Kendimi bundan böyle tümden okumaya verdim. Kitaplar bütün varlığımı sardı, hayatımı doldurdu. İçimde yeni yeni beliren duygular, gereksinimler, zamansız gelişen gençliğin ruh bunalımları, akacak başka bir yol bulmuş, bende uzun bir süre için yeni bir amaca kavuşmuştum. Az zaman içinde kalbim, kafam okuduklarımla doldu, hayalgücüm o derece
Sayfa 107 - Varlık Yayınları - Nihal Yalaza Taluy Çevirisi(Sayfa 107-108)
O ihtişâmı elinden niçin bıraktın da, Bugün yatıp duruyorsun ayaklar altında? "Kadermiş!" Öyle mi? Hâşâ, bu söz değil doğru: Belânı istedin, Allah da verdi... doğrusu bu. Talep nasılsa, tabîî, netîce öyle çıkar, Meşiyyetin sana zulmetmek ihtimâli mi var? "Çalış!" dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun, Onun hesâbına
Sayfa 267
''Elini savurdu ve sanki tüy gibi bir dokunuşla bir parça tozu silkelemiş gibiydi, bu toz da Harappa uygarlığıydı, Keldani şehri Ur’du; örümcek ağlarıydı, Teb’di ve Babil’di, Knosos’tu ve Miken’di. Silkele, silkele -hani Odysseus nerede kaldı, Eyüp nerede? ya Jüpiter ve Gotama nerede? İsa’ya ne oldu? Silkele- ya o Atina ve Roma denen, Kudüs ve orta krallık denen antik zerreler - hepsi yok oldular. Silkele- İtalya’nın bulunduğu yer boşaldı. Silkele, katedralleri silkele; kral Lear; ve Paskal’ın düşüncelerini silkele. Silkele, tutku’yu silkele, Requiem’i silkele, senfoni’yi silkele, silkele..''
Anadolu'daki birçok din bilgini, müftü, imam, hoca bizi destekliyor. Ama buna karşılık Osmanlı Şeyhülislamı vatanı savunanların öldürülmesinin din görevi olduğu hakkında fetva verebildi. İstanbul'da pek çok din adamı, din bilgini var. Dinin siyasete alet edilmesinin en pis örneği olan bu fetvaya hiçbiri karşı çıkmadı, hepsi susarak destek verdi. İstiklal ordusuna ve idaresine karşı düzenlenen isyanların çoğunda din silahı kullanıldı ve etkili oldu. Bazı din dernekleri bildiriler yayınlayarak halkı istiklal idaresine karşı gelmeye çağırdılar. Birtakım din adamları isyanlarda başı çektiler. İsyancılar, kuvayımilliyecileri, subayları, askerleri, vatan savunmasını destekleyen yurtsever din bilginlerini, müftülerini din gereğidir diye öldürdüler, din gereğidir diye düşmana yardımcı oldular. Bazıları hala yardımcı oluyor. Mesela Tekirdağ Müftüsü, mesela Bursa Müftüsü, mesela Feraizci Hoca. Edirne Müftüsü Hilmi Efendi Venilos'un sağlığı için dua ediyor. Anzavur, 'Yunanlılar bizim dostumuzdur, padişahın emir ve rızası hilafına olarak onlara silah çekmek küfürdür, isyandır' diyor, Adliye Nazırı Ali Rüştü Efendi gazetelere demeç verip, 'Yunan ordusunun başarısı için dua ediniz' diyor, Divitli Eşref Hoca, 'İngilizlere meydan okuyoruz, bu en büyük küfürdür' diyor.
Reklam
Yolun sonuna geldiğime gerçekten inanamıyorum. Gerçekten ayrılıyorum buradan. Bu cansız çöl bir buçuk yıl bana yuva oldu. Bir süreliğine de olsa, nasıl hayatta kalacağımı öğrendim ve duruma alıştım. Hayatta kalmak için verdiğim korkunç mücadele bir şekilde rutine dönüştü. Sabah kalk, kahvaltı yap, mahsullerinle ilgilen, bozulan şeyleri tamir et, öğle yemeği ye, e-postalara cevap ver, televizyon izle, akşam yemeği ye, uyumaya git. Modern bir çiftçinin hayatı.   Ardından bir kamyoncu oldum ve gezegen boyunca uzun bir yolculuğa çıktım. En sonunda da bir inşaat işçisine dönüşüp, daha önce kimsenin aklının ucundan bile geçmemiş şekillerde bir gemi inşa ettim. Burada her işten biraz yaptım çünkü burada bu işleri yapacak benden başka kimse yok.   Artık bunların hepsi sona erdi. Yapacak işim ve yenmem gereken bir doğa yok. Son kez bir Mars patatesi yedim. Son kez yüzey aracında uyudum. Kırmızı kumda son ayak izlerimi bıraktım. Öyle ya da böyle, bugün Mars’tan ayrılıyorum.
Sayfa 387 - İthakiKitabı okudu
Kendi imkânlarımızla yapmış olduğumuz arkları Borusan tahrip ett. Geçen yıl Kasım'ın 11'inde 300-400 bin tane alabalığımızı katlettiler. Şirket yöneticileri balık ölümlerinden bizi sorumlu tuttu. Buranın balığı nadir bulunan bir balıktır, Kırmızı Benekli Alabalık. Biz tuttuğumuz zaman 876 lira ceza yazıyorlar ama Borusan katliam yapabiliyor. Jandarması, kaymakamı, belediye başkanı, kanunu hepsi Borusan'dan taraf. Bize ' balıklarınız gübreden ölmüş ' dediler. Evet gübreden öldü ama atılan dinamitlerde bulunan gübre maddesinden öldü. Bize ' hayvan gübresi döküp zehirlediniz ' diyorlar. 500 sendir burada hayvancılık yapıyoruz, daha önce gübreden ölmeyen balık bugün nasıl ölür ? Özellikle iki santral arasında öldürdüler. Alabalık yok olursa santraller arası çalışma kolaylaşacaktı. Çünkü sözleşmelerinde yazmışlar ' bu suda canlı yoktur ' diye, bunu ispatlayacaklar. Bu ölümlerle hiçbir yetkili ilgilenmedi.
Sayfa 223 - Aksu Köyü - ErzurumKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.