Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"... Defter gibi boynuyla adını işitmiş güzel Karanfil'im benim. Bedeni körpe daha, on altısında yok. Bileğindeki damarlar yaşayacağım diye bir yeşile bir maviye çalarken... Abisi yani adamın biri tohumlarını içine bırakmış."
Sayfa 75 - Can YayınlarıKitabı okudu
Dâhi öğrencilerle öğretmenler arasında oldum olası bir uçurum vardır, okullarda boy gösterecek böyle kişilere öğretmenler baş belası gözüyle bakarlar. Onlar için dâhi öğrenciler öğretmenlerine saygı duymayan, on dördünde sigaraya başlayan, on beşinde âşık olan, on altısında meyhanede kafayı çeken, yasak kitaplar okuyan, küstahça kompozisyonlar kaleme alan, bazen öğretmenleri alaylı baskılarla süzen, not defterlerine haklarında elebaşı, ağır tecrit cezası adayı gibi notlar düşünülen kötü kişilerdir. Sınıfta bir dâhi görmektense bir eşek görmek daha mutlu eder bir öğretmeni. Aslında bu tutumunda da haksız sayılmaz, ne de olsa görevi olağandışı ve acayip kişileri değil, iyi Latince ve matematik bilen dürüst ve efendi orda sınıf insanını yetiştirmektir.
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
On altısında dahi karanlığı hissediyordu. On altısında bile acı çekiyordu.
“Çünkü var olabilmesi için bunlar ihtiyacı vardır. Yani, bu insanın yaşamını yönetenler, diğer insanlar ya da daha genel bir ifadeyle, toplum ve toplumun inançları, değerleridir. Birey kendi yaşamına, kendi içinden gelen bir şey katmamaktadır. On altısında öldü, altmışında gömüldü dediğimiz kişilerdir, bunlar.
Aklıma Benjamin'in lafı geliyor. On altısında evinden kaçmayan çocuklar bunun bedelini bir ömür öderler.
Sayfa 7 - Başar Başaran
11. IV. 35 Benim Sevgili Aliye’m, Bu son mektubunun ne kadar hoşuma gittiğini tasavvur edemezsin. Yazarken hava bulutlu idi, diyorsun ama, belli ki senin için güneşli imiş. Ne güzel, ne tatlı anlatıyorsun. Yalnız mektepte hoş bir ceza aldığından bahseden hikâyeyi yarım bırakmışsın? Nedir bu hikâye?.. Senin mektepten ayrıldıktan sonraki hüznünü
Reklam
biz acılarımızla kurşuna dizildik ta asırlar önce sağanak altında kimimiz buz yemiş, yağmur içmiş kimimiz henüz on altısında!
Sayfa 157Kitabı okudu
“Kadınların Elizabeth döneminde neden şiir yazmadıklarını soruyorum ancak nasıl bir eğitim aldıklarını bilemiyorum; yazı yazmak öğretiliyor muydu onlara; kendilerine ait bir oturma odaları var mıydı; yirmi bir yaşına gelmeden kaç kadın çocuk doğuruyordu; kısacası sabahın sekizinden akşamın sekizine kadar ne yapıyorlardı. Görünüşe bakılırsa paraları yoktu; Profesör Trevelyan’a göre, çocukluktan çıkmadan, on beşinde ya da on altısında, hoşlansalar da hoşlanmasalar da evlendiriliyorlardı. Bunları gördükten sonra, içlerinden birinin ansızın Shakespeare’in oyunlarını yazmasının son derece garip olacağına karar verdim.”
Almanya açısından çok önemli bir rol oynayacak olan Hitler'in bu ülkede yetişmemiş olması bir hayli ilginçtir. Hitler, Avusturya' da, sını­rın hemen öte yanında, o dönemde Avusturya-Macaristan İmparator­luğu'nun Almanca konuşulan merkezinde doğmuştu. Babası, merha­metsiz, kolay öfkelenen emekli bir gümrük memuruydu, annesi de es­kiden hizmetçiydi. Her ikisi de Adolf henüz onlu yaşlarındayken öl­müştü. On altısında liseden ayrıldı ve iki yıl sonra güzel sanatlar eği­timi almak için imparatorluğun başkenti Viyana'ya gitti. Viyana Güzel Sanatlar Akademisi Hitler'in sınav çizimlerini "ye­tersiz" buldu ve onu akademiye kabul etmedi. Fakat Hitler beş yılını bu kentte geçirdi.Geceleri pansiyonlarda kaldı, parası bittiğinde kar küremek ve tren istasyonlarında yolcuların bavullarını taşımak gibi geçici işler yaptı. Ayrıca posta kartları çizerek ve bazı ürünler (örne­ğin Teddy Pudraları) için reklam afişleri yaparak da para kazandı. Birkaç iyi kalpli Yahudi satıcı onun vasat posta kartlarını sattı. Hitler garip bir gençti, tembel ve huysuzdu. Yağlı bir melon şapkası ve Neu­mann adında eski giysiler satan bir Macar Yahudisi'nin verdiği yıp­ranmış bir paltosu vardı.
321 öğeden 211 ile 220 arasındakiler gösteriliyor.