Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
AKINCILAR ?..
*Gaza kim ettiler Allahu ekber Dediler her nefes Allahu ekber* Aşıkpaşazâde'nin, dillerinden bir nefes dahi Allahu Teâla'yı düşürmeyen ve onun uğrunda gazâdan başka bir iş düşünmeyen yiğit dilâverler diyerek övdüğü Osmanlı akıncıları, hafif süvari birliklerindendir. Temelinin Osman Gazi zamanında Köse Mihal tarafından atıldığı rivayet olunur. Uç
Sayfa 61 - Kartal Kanatlı YiğitlerKitabı okudu
Bir ırka mensup bireylerin her birinde soyaçekim uyarınca kaçınılmaz olarak görülen ortak özellikler bütünü, o ırkın ruhunu meydana getirir.
Reklam
Beyin her yerde ortak özellikler gösteren güçlü bir organdır.
Sayfa 12 - pdf
BİREYLERDEN OLUŞAN KİTLESEL kalabalığın bir topluluk ya da cemaat olarak adlandırılması için, bu kitlenin belli başlı ortak noktalar etrafında bir ülküsel ya da kökensel birlik sahibi ol- ması, hiç yoksa fiziksel zorunluluklar sonucunda bir arada bu lunmakta zorunlu olmasının gerektiği söylenebilir. Birey kolektiflerinin topluluk olarak adlandırılması ya da tanımlanması konusunda, özellikle sosyoloji alanında çok katmanlı, derin ve eski bir tartışma bugün de yürümektedir. Bireylerin, belli özel nedenler dolayısıyla bir arada olmalarını gerekli kılan düzen- lemelerin, bireyleri olduklarından farklı davranmaya, özbenliklerine aykırı ya da çeşitli kurallar ve yasaklarla sınırlı yaşa- maya iten bir düzenin varlığını gerekli kılması, topluluk kavraminin tanımlanmasını da bireylerin ortak özellikler bakımından bir arada oluşundan ziyade, bu düzenlemelere uygun davranışlar ve felsefi bir birlik olarak bir arada bulunmalarını mı gerektirdiği, günümüzde de tartışılagelen bir konudur.
Sayfa 91 - İlker BalkanKitabı okudu
Tüm burjuvazi, ama siz Komünistler kadınları da ortaklaşa kılacaksınız, diye bir ağızdan yaygarayı basmaktadır. Dipnot: Komünizmin "kadınların ortaklaşalığı" ile bağlantılandırılması Eski Yunan'dan çıkarılmıştır. Platon (MÖ 428/427 - MÖ 348/347), Devlet'te, öğretmeni Sokrates'in ağzından, insan soyunun geliştirilmesine ilişkin bir
Sayfa 71 - Can yayınları.Kitabı okudu
Gönlüm, farklı grupların ortak bir iradeyi ortaya koymalarından yana.
Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti’nden kopma­sını istemem çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin iyi bir cumhuriyet, çağ­daş bir demokrasi, gerçek bir hukuk devleti olması için Kürtlere ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Nasıl ki Türkiye’in en büyük dinî grubu olan Sünnîlerin de çağdaş anlamda dindar olmaları için Alevîlere ihtiyaçları olduğunu düşünüyorsam. Kürtlerin, Alevîlerin, Sünnîlerin, Rumların birbirinden farklı özellikler taşıması, bu ülkenin çoğulcu yapısının en önemli dayanağı ve garantörü olabilir.
Sayfa 385 - Eksi KitaplarKitabı okudu
Reklam
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
Kültür tipi, yani bir toplumun ruhuna galip gelen bilgiler, özellikler, duygular, gelenekler, görüşler ve idealler bütünüdür. Zira bunlarda ortak bir ruh vardır. Bu ruh hepsini "kültür" adında ortak bir bedende birleştirmektedir.
"Küreselleşmenin kültürel boyutu, daha çok ulusların kültür üreten kurumlarının, uluslararası kurumlar karşısında dirençsiz kalmalarında görülmektedir. İletişim teknolojilerinin gelişmesi, dünyada ortak bir dil ve kültürün oluşmasına yol açmaktadır. Yerel kültürel özellikler, küresel düzeyde üretilen kültürler karşısında anlamını yitirmektedir. Örneğin, dünyanın bir ucunda gösterime giren bir film, aynı anda başka ülkelerde de gösterime girebilmekte, internet aracılığıyla kültürler arası iletişim ve bilgi alışverişi hızlanmakta, bunun sonucu olarak da küresel bir homojenliğe gidilmektedir."
Sayfa 20 - İstanbul: Varlık Yayınları, 2007.Kitabı okudu
Atina da Kadın olmak
Medeniyetin beşiği olarak görülen Atina’da kadınların tüm hayatları toplumdan yalıtılmış şekilde evlerinin sınırları içinde babalarının, kocalarının ya da erkek çocuklarının kontrolü altında geçerdi. On iki, on üç yaşına gelen kızların evlenmesi beklenirken, kızların kocalarını seçmesine izin verilmezdi. Evlilik, babanın izni ile yapılırdı ve boşanma tek yanlı olarak erkeğe verilmiş bir haktı. Miras, sadece erkek çocuğa bırakılır ancak erkek ço-cuk olmadığı durumda kız evlada kalırdı. Bu durumda da malların yönetimi ya kocada ya da vaside olurdu. Erkekler ve kadınlar ayrı ortamlarda ayrı hayatlar yaşar, erkekler ortak alanlarda yaşama özgürlüğüne sahipken ”saygıdeğer” kadınlar evlerinde otu-rur, ev işleri, çocuklar ve günlük işlerle ilgilenirlerdi. Evdeyken de sokaktan uzak odalarda yaşarlar, evlerinde bile genellikle yakın akraba erkekler dışında başka erkeklerle görüşmezlerdi. Dışarıda yapılması gereken işler daha çok köleler ve hizmetliler tarafından yapılırdı. Bir kadının alt sınıftan olduğu, teninin yanıklığından anlaşılırdı; üst sınıftaki kadınların tenleri beyaz olurdu. Belirli dini günler ve kutlamalar için dışarı çıktıklarında ise kendilerine hep eşlik edilirdi ve yabancı erkeklere gözükmezlerdi. Öte yandan fakir ailelerdeki kadınlar, çarşıda ve pazarda çalışıp aileye katkı sağladıklarından zengin kadınlardan daha kolay dışarı çıkabilirlerdi. Kadının en önemli görevi çocuk doğurmaktı. Kızlar için en uygun özellikler sessizlik ve itaatkarlıktı. Kadınların siyasal hakları da bulunmazdı, ne kadar soylu olurlarsa olsunlar siyasete karışamazlardı.
678 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.