Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Diksiyon , önyargı ve başarı
Oxford ve Cambridge her ne kadar sıradışı okullar olsa da, her seferinde, ısrarla, en iyi delegelerin o okullardan çıkması bana pek mantıklı gelmiyordu. Ne oluyordu peki? Ödülleri veren arkadaşlarım taraflı mıydı­ lar acaba? Ertesi sene bu sorunun cevabını bulmaya çalıştım. Konu­ şan öğrencilere nasıl tepki verdiğimi, izlenimlerimi, öne sürü­ len argümanları, savlarının ne denli inandırıcı olduğunu ve ne kadar ikna edici bir şekilde savunulduklarını incelemeyi denedim. Ve sonunda hayli ürkütücü bir şey fark ettim: Oxford ve Cambridge'den katılan öğrencilerin söyledikleri kulağıma daha zekice geliyordu. İki öğrenciyi yan yana koyup ikisine de birebir aynı şeyleri söylettiğinizde, İngiliz aksanıyla konuşanı kesin daha çok beğenecektim.
Oxford ingilizcesini bu kadar güzel konuşan bir insan lngiltere'ye düşman olamaz. lste­ se de olamaz!.. Açıklayacağım gizli şudur: Yunanistan'ın lzmir'e asker çıkarmasından önce, kan dökülmemesi için Kralımızın hü­ kümeti, bilhassa biz askerler, bütün tedbirleri aldık. Birinciye dögüşmesi umulan Nurettin Paşa'yı degiştirttik. Türk birlikleri­ nin silahlarını topladık, toplarının kamalarını söktük! - Saldırıyı önleseydiniz, Yunanlılar'ın silahlarını alsaydınız aa, işgal hiç olmasaydı... - Dedim ya, her zaman akıl idare etmiyor memleketleri. .. - Loyit Corc bu kadar akılsız mı? Akılsızsa nasıl oluyor da, lngiltere gibi büyük bir memleketin başına getirilebiliyor? - Bunu size anlatmak güç ... Ingiliz demokrasisinin oyunu­dur bu ... Çogu zaman akıllı lngilizler de, demokrasi denilen bu maskaralıktan memnun değil ama, çaresiz katlanıyor.
Reklam
Görüşme yaptığım kişilerin en yaşlısı, zor çocuklukların manevi bir yaşam sürmek için ruhlar tarafından seçildiğine bile inanmıştı. Diğerleri daha sıradan bir varoluşa yerleşirken, onlar iç yaşamları üzerinde çalışmaya devam ediyor. Ya da bir arkadaşımın da belirttiği gibi, "ilk yirmi yılda müfredatımız verildi. Gelecek yirmi yıl boyunca onu inceleyeceğiz:' Bazılarımız için bu müfredat, Oxford'taki lisansüstü eğitimin eşdeğeridir!
Artık bunu kavrıyorsundur herhalde. Yalnız başına kalamayışının; sürekli olarak başkalarının ilgisini ve zamanını tekeline almak konusundaki ısrarının; asla sürekli bir zihinsel konsantrasyon gösteremeyişinin; ne yazık ki rastlantıyla – yalnızca bir rastlantı olduğuna inanıyorum– zihinsel konularda henüz “Oxford tutumu”nu benimseyememiş olmanın, yani zarif bir biçimde düşüncelerle oynamayı kesinlikle beceremeyip yalnızca düşüncenin şiddetine sahip oluşunun; tüm bunların, istek ve ilgilerinin “sanat”ta değil, “yaşam”da odaklandığı gerçeği de üzerine eklenince hem senin kültür gelişimin hem de benim sanat çalışmalarım için ne kadar yıkıcı olduğunu anlamışsındır umarım.
Finansal sistemde aşırı hırsın sakıncaları için bkz.
MADRICK, Age of Greed, New York, 2012, N. FOLBRE, Greed, Lust and Gender, Oxford, 2010, D. E.Y. SARNA, History of Greed, New Jersey, 2010, G. MORGENSON, J. ROSNER, Reckless Endangerment, New York, 2011, S. DAS, Extreme Money, FT Press, 2011.
Avrupa cenahında Paris, Salerno ve Oxford şehirleri başta olmak üzere birçok üniversite, Nizamiyelerden etkilenmiştir.
Reklam
Frank Kermode, The Sense of an Ending (Son Duygusu) adlı eserinde şöyle demiştir: 'Tüm olay örgülerinin kehanetle ortak bir yanı vardır, olayın özünden, geleceğin biçimlerini çıkarır gibi görünmelidirler.'92 92. Frank Kermode, The Sense of an Ending: Studies in the Theory of Fiction (New York: Oxford University Press, 1967), 83.
Üniversitelerin oluşumu:
On birinci yüzyıla dek entelektüel yaşam "manastı­ra ait" okullada sınırlıdır. Buralardaki sessizlik kültürü edebiyat pratiğinin taşıyıcısı olmuştur. On ikinci yüzyılın özgür kent devrimi bir başka tür eğitim sisteminin zaferi­ni yüceltmiştir. Bu, "papaz" ya da "piskopos" okullarıdır ve bunların yapısı şehir ve katedral merkezleridir. Artık manastırın itaat kuralının bağlamadığı "ruhban"ların yeni sınıfiarına açık olan bu "katedral okulları" dil sanatlarıyla ilgilenme riskini göze alırlar. Önce dilbilgisi (Orleans, Chartres), ardından "diyalektik." Şehirleşen kültür zaman içinde yaygınlaşırken "mektepli" (scolasticus) figürü, ar­dından da "öğretmen, usta" figürü, dinleyici kitlesi toplar ve onların dikkatini çeker. Sonuçta, bütün Hıristiyanlığın sürgün toprağı (terra alinea) olan Paris, bütün bu kişileri kesin olarak toplarken, Oxford da yavaş yavaş ortaya çı­kar. Bu gruplaşmadan (consortium) üniversite doğar.
19 no'lu not
İnançlar eylem haline gelmedikleri müddetçe gerekçelendirilmiş (doğru, makul) eylem ve gerekçelendirilmiş (doğru, makul) inanç arasındaki analojiyi kullanmamıza karşı aşılamaz bir engel oluşturmayacaklardır.
Sayfa 264 - adres yayınlarıKitabı okudu
Epistemoloji Beyanı: Bilimsel Bilginin Sosyo(lojik)-tarihsel görüşü
Mantıksal Deneyciliğin aksine epistemoloji, mantık tarafından yıpratılmamıştır. Frege ve Russel'ın matematik için yaptıklarını bilim için de yapma geleneği, hem geçmişteki bilim adamlarını kullanarak bireysel akıl muhakemelerde hem de yöntemsel meselelerle ilgili günümüzdeki tartışmaları çözümlemede, bizim de işimize yarayacak önemli anlayışların oluşmasını sağlamıştır. Benim önerdiğim şey, bilim epistemolojisinin daha fazla şeye ihtiyaç duyduğudur; ihtiyaç duyduğumun bir kısmı, bizim şu anki bilgimizin geçmişe bağlı olmasının yollarını anlamak ve seleflerimizin bizim şu anda doğru olarak benimsediğimiz fikirleri kabul etmeye sevk eden yolların araştırılmasıdır. Ancak mantığın tarih ile güçlendirilmesi, bunun sadece bir kısmıdır. Bilginin sosyal bir çaba olduğunu öneriyorum ve onun sosyal bakış açıları bilimde açığa çıkmaktadır. İyi bir araştırma, sadece bireysel zihinlerin doğru akli düşünmenin kurallarına uygunluğu meselesi değildir, aynı zamanda bireylerin müşterek amaçları gerçekleştirmedeki koordinasyonudur(Kitcher 1993,böl. 8). Doğruluğa ilişkin ilgimizden dolayı bilgi anlayışı bizim için önemlidir. Bilginin bir parçası olarak bir şeyi belirlemek, pratik faaliyetlerde ve daha ayrıntılı araştırmalardaki kullanımlarda kendisine güvenilebileceğini söylemektir. Arada bir katkıda bulunabileceğimiz ve sürekli büyüyen bir hafızada kendimizi yöneticiymişiz gibi düşünmemiz gerekir. Hafızanın unsurları, müteakip nesillere aktarılmaktadır, bazıları tamamının eğitimine katkıda bulunmakta, diğerleri ise belirli uzmanlıkları sürdürecek olanları eğitmektedir.
Sayfa 371 - adres yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Teksas eyaletindeki Dallas’ta bir rahip olan Cyrus Scofield, misyoner teolojiyi Atlantik okyanusunun her iki yakasına götüren zincirin bir başka halkasıydı. Bu yaman rahip incilin açıklamalı fundamentalist bir versiyonunu yazdı; Oxford Üniversitesi Yayınları tarafından 1909 da basıldı. Yazdığı incil bir anlamda bugün ABD politikasının temelini oluşturan üç fikrin en aşikar taslağıydı: Yahudilerin dönüşü, İslamın çöküşü ve bir dünya gücü olarak Birleşik Devletlerin bahtının açılması.
ash sosyal medyada iletişim kurdukça yalnızlaştığımız inancındaydı. bu yüzden artık herkes birbirinden nefret ediyor. çünkü arkadaşları olmayan arkadaşların aşırı yüklemesine maruz kalıyorlar. dunbar sayısını duymuş muydun? sonra da oxford üniversitesinden robin dunbar diye bir adamın, insanların en fazla yüz elli kişiyi tanıyacak şekilde programlandığını keşfettiğini ve bunun avcı-toplayıcı toplumların ortalama nüfusu olduğunu anlatmıştı.
Komunizm ve kozmopolit barış ütopyaları suçlanıyor olsa bile, pazara ilişkin neoliberal ütopya, bir Smithçi insan doğası nosyonunun ideolojik kılıfına bürünmüş olarak usul usul bize doğru geliyor.21 21. Yakın zamanlı birçok kitap arasından, örneğin bkz. David Harvey, A Brief History of Neoliberalism (New York: Oxford University Press, 2007) (Neoliberalizmin Kısa tarihi, çev. Aylin Onacak, İstanbul: Sel, 2015).
Doğrusu, Marksizm ve pozitivizm dahil olmak üzere, toplumsal değişim ve gerçekliğin toptancı kuramlarının ölümü ile entelektüellerin 'insanlık durumunu iyileştirici' büyük planlara olan inancının sönümlenmesi arasında dolaysız bir bağ var.8 Kuşkusuz, dik başlı 'Yeni Dünya Düzeni' söyleminin, Sovyet komünizminin yıkılması ve
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.