Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Özgürlük; kendin olabilmenin, Acı; özgürleşmenin, Cesaret de acının ilk adımdır.
İşte sen böylesin, Küçük Adam. Ama kimse sana neye benzediğini söylemeye cesaret edemiyor. Çünkü senden korkuyorlar Küçük Adam, ve senin küçük olmanı istiyorlar. Kendi mutluluğunu yiyip bitiren sensin. Tam bir özgürlük içinde mutluluğun tadını çıkardığın olmadı hiç. Bu yüzden büyük bir oburluk içinde kendi mutluluğunu yiyorsun ve mutluluk sağlama, onu koruma sorumluluğunu hiç üstlenmiyorsun. Mutluluğunu korumayı, onu, bir bahçıvanın çiçeklerini, bir çiftçinin ürünlerini yetiştirdiği, onlara gereken besini verdiği gibi beslemeyi öğrenmekten yoksun bıraktılar seni.
Reklam
İşte sen böylesin, Küçük Adam. Ama kimse sana neye benzediğini söylemeye cesaret edemiyor. Çünkü senden korkuyorlar Küçük Adam, ve senin küçük olmanı istiyorlar. Kendi mutluluğunu yiyip bitiren sensin. Tam bir özgürlük içinde mutluluğun tadını çıkardığın olmadı hiç. Bu yüzden büyük bir oburluk içinde kendi mutluluğunu yiyorsun ve mutluluk sağlama, onu koruma sorumluluğunu hiç üstlenmiyorsun. Mutluluğunu korumayı, onu, bir bahçıvanın çiçeklerini, bir çiftçinin ürünlerini yetiştirdiği, onlara gereken besini verdiği gibi beslemeyi öğrenmekten yoksun bıraktılar seni. Büyük araştırmacılar, ozan ve bilgeler kendi mutluluklarını korumak için senden kaçtılar. Senin çevrende, senin yörende mutluluğu yiyip bitirmek kolay ama onu korumak çok güçtür Küçük Adam. Neden söz ettiğimi bilmiyorsun, değil mi Küçük Adam?
halk jargonunda "ne kadar ekmek o kadar köfte" şeklinde ifade edilen güzel bir deyiş vardır. bunu toplumsal değerlere uyarlarsak, karşımıza aşağıdaki gibi bir tablo çıkabilir: ne kadar korku o kadar bunalım, ne kadar özgüven o kadar başarı, ne kadar cesaret o kadar özgürlük, ne kadar vatanseverlik o kadar güçlülük, ne kadar adalet o
Sayfa 17 - timaş yayınlarıKitabı okudu
Dünya bir iletişim devrimi yaşarken niye bu haldeyiz? Özgürlük, mutluluk, demokrasi ve refah vaadleri yalan çıkan sınır tanımaz küresel güç, bilinen eskileri boyayıp "yeni, daha yeni, en yeni!" sloganlarıyla durmadan önümüze sürerken, kendi insanımıza uzaktan bakıyoruz da ondan. Güncel ve geçici olan kalıcıyla, sığ olan derin ve anlamlıyla yer değiştirirken kaçınılmaz olarak ansızın eskimeler, yaşlanmalar, modası geçmeler ortaya çıkıyor. Düşünceler, ülküler, mutluluk, cesaret, vefa ve başarı önemini kaybediyor.
Ne kadar korku o kadar bunalım, Ne kadar özgüven o kadar başarı, Ne kadar cesaret o kadar özgürlük, Ne kadar çaba o kadar şans, Ne kadar sabır o kadar zafer, Ne kadar inanç o kadar sebat, Ne kadar hayal o kadar keşif, Ne kadar ümit o kadar motivasyon, Ne kadar şükür o kadar dinginlik, Ne kadar tembellik o kadar esaret, Ne kadar samimiyet
Reklam
Ne kadar korku o kadar bunalım, Ne kadar özgüven o kadar başarı, Ne kadar cesaret o kadar özgürlük, Ne kadar vatanseverlik o kadar güçlülük, Ne kadar adalet o kadar huzur, Ne kadar çaba o kadar şans, Ne kadar emek o kadar ücret, Ne kadar sabır o kadar zafer, Ne kadar inanç o kadar sebat, Ne kadar hayal o kadar keşif, Ne kadar ümit o kadar
Canlılık ve hevesle dolu genç bir insan olarak yola çıkıyorsunuz ama bu haliniz, önyargılar, korkular ve hurafelerle dolu anne babanızın ve öğretmenlerinizin şartlandırıcı etkisiyle yavaş yavaş törpüleniyor. Okuldan mezun olup bir sürü bilgiyle hayata atılıyorsunuz ama sorgulama hevesini, toplumun geleneksel saçmalıklarına karşı çıkma gücünü çoktan yitirmiş oluyorsunuz. Burada oturup bütün anlatılanları dinliyorsunuz. Sonunda mastır ya da doktora sınavlarından geçtikten sonra ne olacak? Ne olacağını gayet iyi biliyorsunuz. Karşı çıkmadığınız sürece, dünyanın geri kalanı gibi olacaksınız, çünkü başka biri olmaya cesaret etmiyorsunuz. Öylesine şartlandırılacaksınız, öylesine şekillendirileceksiniz ki, kendi başınıza isyan bayrağını çekemeyeceksiniz. Kocanız veya karınız sizi kontrol edecek; toplum size yapmanız gerekenleri söyleyecek; böylece nesilden nesile taklit sürüp gidecek. Ne hakiki inisiyatif, ne özgürlük ne de mutluluk var, yavaş bir ölümden başka hiçbir şey yok. Bir makine gibi yaşamaktan öteye geçemiyorsanız eğitimli olmanın, okuma yazma öğrenmenin ne anlamı var ki? Ama işte anne babanızın istediği bu; dünyanın istediği de bu. Dünya sizin düşünmenizi istemiyor, keşfetme özgürlüğüne sahip olmanızı istemiyor, çünkü o zaman siz tehlikeli bir yurttaş olursunuz ve yerleşik düzene uyum sağlamazsınız. Özgür bir insan kendini belli bir ülkeye, sınıfa ya da düşünce biçimine ait hissetmez asla. Özgürlük dosdoğru her seviyede özgürlük demektir ve sadece belli bir çizgide düşünmek özgürlük değildir.
Hume, bireyin ve cemiyetin uygarlaşması için Hıristiyanlık ahlakının karşısına insanı merkeze koyar ve dünyevileşmiş ahlakîliği inşa etmeye çalışır. Din-ahlak münasebetinde Tanrı karşıtı bakışa sahip Hume’a göre, ahlakî erdem ve rezaletlerin en büyük nedeni de Tanrı telakkisidir. Hume, ahlakî ayrımların temelini Tanrı’ya dayandırmadığı gibi
Kampta hepimiz birbirimize dünyadaki hiçbir mutluluğun, çektiğimiz acıları telafi edemeyeceğini söylemiştik. Mutluluk beklemiyorduk; bize cesaret veren, acımıza, özverimize ve ölümümüze anlam veren bu değildi. Yine de mutsuzluk için hazır değildik... ...Ama özgürlüğüne kavuşan tutukluların her birinin, geriye dönüp, kamp deneyimlerine baktıkları zaman, onca şeye nasıl katlandığını artık anlayamayacağı bir noktaya ulaştığı gün geliyordu. Tıpkı her şeyin güzel bir rüya gibi gözüktüğü özgürlük gününün gelişi gibi, kampta yaşanan her şeyin bir kabus gibi görüneceği gün de gelecekti.
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
Mutluluk bir yorum meselesidir.
Hayatta mutluluktan önemli şeyler var.Aşk,hakikat,güzellik,sadakat,şeref,cesaret ve özgürlük.
Sayfa 149Kitabı okudu
Karşı çıkmadığınız sürece, dünyanın geri kalanı gibi olacaksınız, çünkü başka bi­ri olmaya cesaret etmiyorsunuz. Öylesine şartlandırılacaksı­nız, öylesine şekillendirileceksiniz ki, kendi başınıza isyan bayrağını çekemeyeceksiniz. Kocanız veya karınız sizi kon­trol edecek; toplum size yapmanız gerekenleri söyleyecek; böylece nesilden nesile taklit sürüp gidecek. Ne hakiki inisi­yatif, ne özgürlük ne de mutluluk var, yavaş bir ölümden başka hiçbir şey yok. Bir makine gibi yaşamaktan öteye geçemiyorsanız eğitimli olmanın, okuma yazma öğrenmenin ne anlamı var ki? Ama işte anne babanızın istediği bu; dünyanın istediği de bu.
82 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.