Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Post Okur

Post Okur
@post_okur
Bir çiçek dürbününden insanlara bakarken
Bilim tapınağında birçok konak vardır, orada oturanlar da, onları oraya getiren güdüler de çeşit çeşittir. Birçoğu bilime, üstün entelektüel güçlerinin keyini çıkarmak için gelirler; parlak deneyimler ve ihtiraslarına doyum aradıkları, kendilerine özel bir spor gözüyle bakarlar bilime. Başka birçok kişi ise beyinlerinin ürünlerini salt faydacı amaçlarla bu altara sunmak için gelirler bu tapınağa. Tanrı’nın bir meleği gelip de bu iki kategoriye ait kişileri dışarı atsaydı tapınak büyük ölçüde boşalır, ama gene de içerde bugünden ve geçmişten bazı adamlar kalırdı... Orada kovduğumuz tiplerden başka tip olmasaydı, içinde sürüngenlerden başka bir şey bulunmayan bir orman olmayacağı gibi, tapınak diye bir şey de olmazdı... Meleğin onayladığı kişilerse... biraz garip, iletişimsiz, gerçekte birbirlerine, kovulanlardan daha az benzeyen, yalnız tiplerdir. Onları bu tapınağa getiren şeyin ne olduğu sorusuna... bir tek yanıt verilemez... günlük yaşamın acı veren kabalığından ve umutsuz kasvetinden, kendi değişken arzularının prangasından kaçmak. İyi huylu bir insan, kendisini hapseden gürültülü çevreden, gözlerin hâlâ temiz kalmış hava içinde özgürce gezindiği ve sonsuza dek kalmak üzere oluşmuş biçimleri sevecenlikle izlediği yüksek dağların sessizliğine kaçmayı özler. Bu pasaj, Albert Einstein adlı genç bir Alman bilimadamının 1918’de yaptığı bir konuşmadan alınmıştı.
Sayfa 155 - AyrıntıKitabı okuyacak
Reklam
bilimin, tüm Batı düşüncesinin temelindeki hayaletti. O, akılcılığın hayaletinden başka bir şey değildi. Chris’e, onun hayaleti bulduğunu ve bir güzel dövdüğünü söylemiştim. Sanırım mecazi anlamda doğru. İlerledikçe göz önüne sermeyi umduğum şeyler onun açığa çıkardıklarının yalnızca bazılarıdır. Artık, sonunda başka insanların da bunların değerini fark edebilecekleri bir dönemdeyiz. Phaedrus’un izlediği hayaleti o zaman kimse görmemişti, ama sanırım günümüzde gittikçe daha çok kişi görüyor ya da kötü anlarda görür gibi oluyor onu, kendisine akılcılık diyen, ama anlamsız ve saçma görünen, en normal günlük şeylerin başka şeylerle ilintisizliği yüzünden hafif kaçıkça gibi görünmesine yol açan o hayaleti. O, yaşamın en büyük amacının olanaksız olsa bile gene de canlı kalmak olduğunu ilan eden normal günlük varsayımların hayaletidir, öyle ki, büyük zekâlar, insanlar daha uzun yaşasınlar diye hastalıkları iyileştirme savaşımı verirler, ama yalnızca deliler neden diye sorar. Uzun yaşamak için uzun yaşanır. Başka amaç yoktur. Hayaletin dediği budur.
Sürrealist Manifestolar
Desnos ciddi olamaz: dünyayı bu kadar kolay sakinleştirmeye hazır değiliz.
Sayfa 101 - ALTIKIRKBEŞKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sürrealist Manifesto
Kim ne derse desin, Dada ve Sürrealizm’in Pandora’nın kutusunu açar gibi salıverdiği sözcük sürüleri, iyi bir maksat olmaksızın geri çekilecek türden değildir. Yavaşça ama emin bir şekilde, bugün ve bu çağda hala öğretildiği gibi, edebiyatın budala kasaba ve şehirlerine girecekler ve, yoksul ve zengin kesimleri kolayca şaşırtarak, çok sayıda kuleyi sakince yok edecekler. Çabalarımız sayesinde şimdiye kadar temellerinden sarsılan tek yapının şiir olduğunu düşünen nüfus, hazırlıklı değil; şuraya buraya önemsiz hendekler kazmakla yetiniyor. İnsanlar, cümlenin mantıksal mekanizmasının tek başına, insanda hayatı anlamlı kılan duygusal şoku ateşlemekten aciz olduğunu açığa vurduğu gerçeğine aldırmıyormuş gibi yapıyor. Kıyasla, bu kendiliğinden veya daha kendiliğinden, dolaysız veya daha dolaysız faaliyetin ürünleri, Sürrealizm’in kitaplar, resimler ve filmler şeklinde gitgide artan sayılarda sundukları gibi, insanın önce şaşkınlıkla baktığı, ama şimdi kucakladığı ve yerleşik düşünme biçimini yeniden örgütlemek için çekingenlikle güvenmeye başladığı ürünlerdir. Biliyorum: bu insan henüz her insan değil, ve böyle olması için ona zaman tanımalıyız. *Sayfa 85
Sayfa 85 - ALTIKIRKBEŞKitabı okudu
Dahası, Sürrealist yöntemler kendilerine kulak verilmesini talep edecektir. Mesele birtakım bağlantılardan arzu edilen anındalığı yakalamaya gelince her yol mubahtır. Picasso ve Braque’ın eserlerine yerleştirdikleri kâğıt parçaları en sertinden edebi bir tahlile yazılan önsözdeki basmakalıp laflarla aynı değeri taşımaktadır. Hatta gazetelerden kesilmiş manşetlerle ve manşet parçalarıyla olabilecek en gelişigüzel bir araya getirme yöntemiyle (mümkünse, sözdizimine dikkatle bakın) elde ettiğimiz şeyin ŞİİR olarak adlandırılmasına da izin verilebilir ...
Sayfa 47 - Sihirli Sürrealist Sanatın SırlarıKitabı okudu
Reklam
Kitaplar
Roma'da Labienus adında çok değerli, otoriter bir insan vardı. Diğer nitelikleri arasında edebiyatta çok önde sayılırdı. Sanırım şu büyük Labienus'un oğluydu. İkinci Galya savaşları sırasında Caesar'ın komutanlarından biri olmuş onunla birlikte savsşmıştı. Sonra büyük Pompeus'un safına geçip Caesar onu İberya'da
Sayfa 47 - Kapra Yayınları
Hayat: Isdırap ve Sefalet
Bilinçsizliğin gecesinden hayata uyandığında irade kendisini sonsuz ve sınırsız bir dünyada, h epsi mücade￾le eden, hepsi acı çeken, biteviye yanılıp sükutu hayale uğrayan sayısız fert arasında bir fert olarak bulur; ve sanki sıkıntılı, eziyet verici bir rüyaymış gibi derhal geri￾sin geri eski bilinçsizliğe koşar
Eğer ben işin içine olsaydım sanatı doğallaştırır, doğayı sanatlaştırırdım.
Sayfa 47 - Kapra
Denemelere Dair
Ben sade, gösterişsiz, genelin özele uyumlu olduğu tür yaşam sergiliyorum. Ruhsal felsefenin tümünü daha zengin bir doku gibi özel yaşamın gelelliğine bağlayabilir siniz. Çünkü her insanın yaşam koşullarının tümünü kendinde taşır.
Sayfa 24 - Kitap III , Bölüm II
Reklam
https://discord.gg/s327gywqMc
ideal ideal ideal bilgi bilgi bilgi bumbum bumbum bumbum nitelikleri, ilerlemeyi, yasayı, ahlakı belgelemiş olurum. Bunları; kendi bumbumlarının gerçek olduğunu ve nihayetinde de her birinin kendi yarattığı bumbuma göre dansettiğini söylemek için zeki mi zeki insanlar bir yığın kitapta tartışmış; ahlaksız merakın tatmini; açıklanamayan
https://discord.gg/s327gywqMc
Bundan böyle geleneksel anlatımı bir yana bırakmış, onunla işini bitirmiş şiirleri okuyacağım. Dada Johann Fuschgang Goethe, Dada Stendhal. Dada Dalai Lama, Buddha, İncil ve Nietzsche. Dada dada’m. Dada mhm dada da. Bu bir ilişkilendirme ve başlangıç için bağı biraz gevşetme meselesidir. Başkalarının uydurduğu kelimeleri istemiyorum. Bütün kelimeler başka insanların uydurması. Ben kendi şeylerimi, kendi ritmimi, kendi sesli ve sessiz harflerimi istiyorum, ritmi ve kendim olan her şeyi eşleştirmek için. Eğer titreşim yedi yarda uzunluğundaysa, ona uyacak yedi yarda uzunluğunda kelimeler istiyorum. *Dada Manifestoları — Tristan Tzara*
Hayat , kaçınılmaz bir mücadele, bir kavga, zorunlu ve cebri bir akıştır. Bu akış üzerinde Tanrılar bile birbirlerini yemektedirler...ve biz, sapına kadar doğanın içindeki varlıklar olarak, bu cehennemi akışa mahkum görünüyoruz... Din savaşlarından yırtabilirsek, belki de iktidarlarını yeniden kurulacak bir despotun egemenliği altına düşeceğiz." - Yüzeybilim Fragmanlar, Ulus Baker
Pûrva-Mimamsa
"O zaman hiçbirşey yoktu, ne havada ne gökte karanlıkta gizlenmiş karanlık var oldu önce. Gizli aşkla gelişen kaosta sarmalanmış boşlukta ilk olarak arzu var oldu." Pûrva-Mimamsa , Yaratılış Şarkısı
Sayfa 290 - İstanbul Bilgi üniversitesi yayınları
Rig-Veda
"Önce ne varlık vardı ne de yokluk, ne hava vardı nede öteki gökyüzü, neydi onu saran? Neredeydi? Kimin himayesindeydi? Ölümde yoktu o zaman, ölümsüzlük de. Geceye yada gündüze ait olan herhangi bir belirti yoktu. Tek olan soluk olmadan soluyordu kendi iç gücüyle, bundan başka hiçbir şey yoktu. Karanlık vardı, her şeyi saran bir karanlık ve herşey ayrılmamış haldeki Umman'dı o zaman, boşluğa sakladığı o, gayrete geldi ve var oldu. Başlangıçtaki ilahi aşk meydana geldi, Gönül'ün ilkesel tohum hücresini oluşturdu, Rişiler gönüllerine bakarak keşfettiler varlığın yokluktaki bağlantısını. Belli belirsiz bir çizgi varlığı gayri varlıktan kesip ayırdı." Rig-Veda
Sayfa 183 - Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi
giriş
Max Müller'in ifadesiyle, *felsefe Hindistan'da "bilgi adına değil, insanın bu hayatta ulaşmaya çalışabileceği en yüksek hedef için tavsiye edilir.". * Mokşa anlayışı, isitemden sisteme göre değişir ; ancak, bütün sistemlere göre, felsefi kültürün zirvesine işaret eder. Bir başka ifadeyle Hint felsefesi, mantığın ötesini hedefler. Bu görüşün hususiyeti, *Hindistan'da felsefenin Batı'da olduğu gibi şüphe ya da meraktan değil hayattaki mevcut ahlaki ve fiziki kötülükten kaynaklanan pratik bir ihtiyacın zorlaması olmasıdır.* Mesele kadim Hintlilerin çoğunu rahatsız eden bu kötülüğün nasıl kaldırılacağıdır ve mokşa, bütün sistemlere şu ya da bu anlamda bu kötülüğün üstesinden gelindiği bir durumu tasvir ve temsil eder. *Felsefi çaba, esas olarak hayatın hastalıklarına bir çare bulmaya yöneliktir ve bu noktada metafizik sorular doğal bir şey olarak ortaya çıkar.* *Mesela bunu, samsaranın bulanık okyanusunun karşısındaki sahile giden yolu keşfeden, "nehri geçen" anlamına gelen, bazen birkaç okulun kurucusuna atfedilen Tirthan-kara sıfatında açıkça görürüz.*
Sayfa 7 - İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
Reklam
giriş
Krizlerin ve sorunların dağ gibi büyüdüğü dünyamızda tüm hayat sürecinin kavranmasından doğacak tamamen farklı türde bir ahlâk anlayışına, davranış biçimine ve eylem tarzı­na acilen ihtiyacımız var. Bu meseleleri siyasi ve örgütsel yöntemlerle, ekonomik düzenlemeler ve değişik reformlarla çözmeye çalışıyoruz, fakat zaman zaman geçici bir rahatlık sağlamalarına rağmen bunların hiçbiri insan varoluşunun karmaşık sorunlarını şimdiye değin çözebilmiş değil. Ne ka­dar kapsamlı olursa olsun ve ne kadar kalıcı görünürse gö­rünsün, bütün bu reformlar daha fazla kargaşa çıkarmaktan ve dolayısıyla daha fazla reform yapma ihtiyacı doğurmak­tan öteye geçemiyor. İnsanın karmaşık varlığını bütün yönle­riyle anlamadan salt reform yapmak daha fazla reform yap­maya yönelik yeni ve karmaşık talepleri canlandırmaktan öteye geçmeyecek. Reformun sonu yok ve bu doğrultuda ka­lıcı bir çözüm bulma olanağı da yok.
Sayfa 9 - omega
"Ne kadar filozof varsa o kadar yaşamın anlamına dair fkir, ne kadar yaşamın anlamına dair fkir varsa o kadar da yaşamın anlamına dair fıkra vardır" (...)
İyimser, "Bardağın yarısı dolu," der. Kötümser, "Bardağın yarısı boş," der. Rasyonalist ise, "Bardak gereğinden iki kat büyük," der. Gayet açık, değil mi?
Say
Felsefe dersine ilk adımını atan öğrenci ne bekler? Öğrenciler hiç de alçakgönüllü değildir. Bir anda her şeyin anlamı üzerine bir bakış açısı kazanma umudu taşırlar. Derken karşılarına biri çıkar, ayrı renkte çoraplarıyla biraz çatlak görünüşlü biri, ve "anlam"ın anlamı üzerine nutuk çekmeye başlayıverir. PLATON BİR GÜN Kolunda Bir Ornitorenkle BARA GİRER... Felsefeyi Mizah Yoluyla Anlamak Thomas Cathcart & Daniel
Kişi Nasıl Kendisi Olur
Hem bana öyle geliyor ki en kaba söz, en kaba mektup bile susmaktan daha iyi bir iyi yüreklice, daha bir dürüstçedir. Susanlar, hemen her zaman, içten gelen incelikten, nezaketten yoksundurlar; bir itirazdır susku; yutmak zorunlu olarak kötü kılar kişiyi, –mideyi bile bozar, susanların hepsi de sindirim bozukluğu çekerler. –Görüyorsunuz, kabalığın değerini düşürtmek istemiyorum, en insanca karşı koyma yoludur o, çıtkırıldım çağımızda en başta gelen erdemlerimizden biridir. İnsan bu iş için yeterince zenginse, haksız olmak bir mutluluktur da. Bir tanrı yeryüzüne inseydi, her ne yapsa haksızlık olurdu, cezayı değil, suçu kabullenmek tanrısal olurdu o zaman.
Sayfa 77 - yapıkredi Yayınları
İşvara
Yoga felsefesinin temel kitabı sayılan Patanacali'nin («patanjali») Yoga-Sutra'smda, Sankhya felsefesinin yara- dılışı açıklayan aşamaları sayıldıktan sonra, Prakriti 'yle Puruşa'nın ötesinde yer alan ve soyut bir Tanrı kişiliği kavramı olan İşvara'ya yer veriliyor. Böylece Sankhya'da aşılamamış olan ikilik bir yerde aşılmış ve Sankhya felsefesiyle Vedanta felsefesi arasındaki köprü kurulmuş oluyor. Yoga felsefesine "Tanrıcı Sankhya Felsefesi" de denmiştir. İşvara, Puruşa 'yla Prakriti'nin ötesinde belli belirsiz duran ya da Vedanta felsefesinin Brahman'ının bir kişilik olarak düşlenmesinden doğan soyut bir Tanrı kişiliğidir. Bhagavad-Gita bir Yoga öğretisidir. Bhagavad-Gita'ya göre Brahman, hem kişiliği hem de kişilik ötesini bir arada içinde barındıran bir "olabilirlik", bir "gerçek- liktir" ...
Sayfa 24 - yol yayınları
Reklam
Edebiyatta bir kahramanın büyüklüğü onun sosyal önemiyle değil temsil ettiği ahlaki ikilemin büyüklüğü ile ölçülür. Bir karakter sosyal mertebesine, ünvan ve makamına bakılmaksızın, bir romanda iyiyi ve kötüyü temsil ettiği zaman büyük olur. Bir roman veya dramda hükümdarın önemsiz bir karakter olabilmesine karşın, hizmetkarın kahraman olabilmesinin sebebi budur. Bu durum hayatta niçin böyle değil? Bunun sebebi, yazarın yazarken bizi kahramanın ruhuna götürmesi, buna karşın gerçek hayatta insanların sadece dış yüzünü tanımamızdır. Bir insan yıllardır yakınımızda (işte veya çevremizde) yaşıyor olabilir ve biz onu tanıdığınızı sanabiliriz. Oysa gerçekte bildiğimiz tamda isim, meslek, malî durum ve sosyal konum gibi hiçbir ahlaksal değer taşımayan şeylerdir. O kişi hakkında hakikaten önemli olan ve sadece bir yazarın bize söyleyebileceği şey genellikle bilinmeksizin kalır. Aliya İzzettbegoviç - Özgürlüğe Kaçışım, Zindandan Notlar Sayfa 38
Sayfa 38
IŞIKLARIN IŞIĞI, VARLIĞIN İLKELERİ
Platon ve Müşahede ehlinin inancı bu tür deliller ile değil bir başka şeye[keşf ve müşahedeye] dayanır. Platon şöyle demiştir "Bedenimden sıyrıldığımda ışıklı felekler gördüm"...
Sayfa 159 - İz Yayıncılık
Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz Toprağın altında yatar upuzun Çürür kara dallar gibi ölüler Toprağın altında sağır, kör, dilsiz
Işıkların Varlığı. Varlığın İlkeleri
Biz, zatımızda soyut ışık olmamıza rağmen bir berzah edemiyoruz. O halde cevhersel, diri ve eylemli bir ışık bir bir berzah var edemiyorsa, bir cansız berzah bir başka berzahı hiç var edemez
Sayfa 128 - iz yayınları
... söyle, ay kışlık kavun mudur, yoksa gümüş tepsi mi? dedim. ‘Ne o, ne de öbürü; ay aslında camdandır' dedi
İşrak Felsefesi
İşrak felsefesi nazari/spekülatif bilgi ile zevki/mistik bilgiyi tek bir epistemolojik sistem içinde birleştirmeye çalışır. Bu yüzden İşrak Felsefesi, hem filozoflar hemde Sufi ve Mutasavvuflar tarafından Felsefe ile Tasavvufun buluşma noktası olarak görülmüştür
Sayfa 242 - İZ Yayıncılık
Reklam
Chandogya Upanişad
Bilge bir insan yaşayan veya ölmüş bütün yakınlarını kendi özünde, Atman'da görür; bu dünyanın dahi veremeyeceği şeyleri elde eder. Ayağının altında bir hazine gömülü olduğunu bilmeyen cahil bir kimse ise, o hazinenin üzerinden tekrar tekrar geçtiği halde, onu bulamaz. Aynı şekilde, insanlar da içinde yaşadıkları bu Tanrı şehri bedenin derinliklerinde gizli olan Tanrı'yı bulamazlar. Uyku esnasında O'na ulaşıyoruz, fakat O'nu bilmiyoruz
Sayfa 74 - SatoriKitabı okudu