Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler" diyen kimdir? Yine yanlış. O değil. Muhtemelen tarih dersinde gördüğünüz şeyi dün gibi hatır- lıyorsunuz: "1789 yılıydı ve Fransız Devrimi tüm hızıyla cere- yan etmekteydi. Paris'teki yoksullar ayaklandı, çünkü yiyecek ekmekleri yoktu. Bu sırada Kraliçe Marie Antoinette (katı yü- rekli
Sayfa 35
Diderot, Encyclopédie'de, amacın 'genel düşünme biçimini değiştirmek' olduğunu yazdı. Aydınlanma düşünürleri, yönetici sınıf entelektüelleri de dahil, entelektüellerin düşüncelerine çok başarılı bir şekilde meydan okudular ve bu, iki yüzyıl önceki Reformasyon'un meydan okuyuşun dan çok daha uzak erimli bir meydan okuyuştu. 1780'lere gelindiğinde Voltaire ve Rousseau'nun eserleri 'muazzam bir kitle'ye hitap ediyordu ve Encyclopédie'nin ucuz (çoğu kez korsan) kopyaları, Diderot'nun kendisinin hiç ummadığı kadar çok sattı. Ansiklopedi 'eski rejim'in burjuvaları arasın da yayıldı' ve 'ilerici bir ideoloji... toplumsal yapının en arkaik ve en aşınmış kesimlerine nüfuz etti. Bununla birlikte Aydınlanma düşünürleri, toplu mu ıslah etme amaçlarını gerçekleştirmede pek de başarılı olamadılar. Öyle görünüyor ki Voltaire 1778'de öldüğünde umudu kırılmıştı. Altı yıl sonra Kant, her ne kadar 'Aydınlanma Çağı'nda yaşıyorsa da ... çağın kendisinin aydınlanmamış olduğuna' değindi. Düşünceleri değiştirmek, toplumu değiştirmekle aynı şey değildi. Bu değişikliği yaratmak için bir başka devrimler ve iç savaşlar dönemi gerekiyordu.
Sayfa 245Kitabı okudu
Reklam
"Her büyük servetin arkasında bir suç gizlidir" diyen Balzac'tan, "mülkiyet hırsızlıktır" diyen Proudhon'a; eşitsizliğin kaynağını, etrafını çevirdiği toprakları kendinin kabul ederek, eline aldığı sopayla burayı koruyan ilk insanda gören Rousseau'dan, "banka soymak değil, banka kurmak suçtur" diyen Bakunin'e... toplum tarihi, paranın ve sopanın iktidarının -iktisadın ve politikanın- yegâne temeli olarak suçun tarihidir.
Kimi başında taçla doğar, kimi elinde kılıçla.. Ben kalemle doğmuşum. Insanlar kıyıcıydılar, kitaplara kaçtım. Kelimelerle munisleştirmek istedim düşman bir dünyayı. Şiirle başladım edebiyata, cıvıldıyan bir kuş kadar rahattım yazarken, kulaklarımda bir ses uğulduyordu, etrafımdakilerin duymadığı bir ses. Ve defterler kendiliğinden doluyordu.
Sayfa 283 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
Rousseau, ünlü Toplum Sözleşmesi'nde Hıristiyanlığı reddeder ve "Toplum Dini"ni savunur. Gerçi bu inanç, "din dogmaları gibi değildir. " Rousseau'ya göre, "egemen varlık" , kimseyi "Toplum Di­ni"ne inanmaya "zorlayamamakla birlikte, inanmayanları devlet sı­nırları dışına sürebilir, dinsiz diye değil, toplum yaşamına elveriş­siz diye, yasaları ve doğruluğu içten sevmeye ve gereğinde ödevi uğrunda yaşamını hiçe saymaya yetersiz bir adam diye". Dahası, "bu dogmaları herkesin önünde kabul edip, bunlara inanmıyormuş gibi davranan kimse ölümle cezalandırılmalıdır, suçların en büyü­ğünü işlemiştir çünkü: Yasalara karşı yalan söylemiştir." "Toplum dini"nin de dogmaları vardır, bunlar Rousseau tarafın­ dan "olumlu dogmalar" olarak sunulur: "Her şeye gücü yeten, akıl­lı, iyiliksever, her şeyi önceden gören, yardımsever bir tanrının var­ lığı; doğruların mutluluğu, kötülerin ceza görmesi, toplum sözleş­mesinin ve yasaların kutsallığı." Olumsuz dogmalara gelince, Ro­usseau onları bire indirir, o da tapmaya ait olan hoşgörüsüzlüktür.
Platon ve Kant'ın söylediği ve zamanımızda bir kısım sosyologların da devam ettirdikleri gibi baskılı bir eğitim mi lâzımdır? Yoksa Rousseau'dan beri gene birçok pedagogun savunduğu gibi her türlü baskıyı kaldıran hür ve cazip bir eğitim mi vermelidir?Eğitim çağları gözden geçirilince bu görüşlerden yalnız birisine hak vermenin doğru olmadığı kolay anlaşılır.
Reklam
Hem Marx hem de Peuchet için, intihar, hasta bir toplumun, daha çok da radikal bir dönüşüm ihtiyacındaki hasta bir toplumun, semptomu olarak önemlidir. Peuchet, Rousseau'dan alıntılayarak, modern toplumun vahşi hayvanların yaşadığı bir çöl olduğunu yazar. Her birey diğerlerinden tecrit edilmiştir, bir tür kitlesel yalnızlık içindedir, milyonlar arasında yalnızdır. İnsanlar birbirlerine yabancıdır ve birbirlerine karşı düşmanca davranırlar; acımasız rekabetin ve mücadelenin yaşandığı, herkesin herkese karşı savaştığı bu toplumunda bireye kalan tek seçenek ya kurban ya da cellat olmaktır. Bu, umutsuzluğu ve intiharı açıklayan toplumsal bağlamdır. İntiharın nedenlerinin sınıflandırılması, modern burjuva toplumunun kötülüklerinin -toplumsal ve ekonomik yapıların radikal yeniden-yapılanması gerçekleştirilmeden (burada konuşan Marx'tır) ortadan kaldırılamayacak kötülüklerin- sınıflandırılmasıdır.
İnsan cehennemlik saydığı kimselerle barış halinde yaşayamaz; onları sevmek, onları cezalandıran Tanrı'dan nefret etmek demektir; bunları ya kesin olarak imana getirmek, ya da tedirgin etmek gerekir.
Sayfa 185Kitabı okudu
Her türlü güç Tanrı'dan gelir, kabul. Ama, bütün hastalıklar da ondan gelir. Böyledir diye, hekim çağırmak yasak mı olmalı?
Peuchet, Rousseau' dan alıntılayarak, modem toplumun vahşi hayvanların yaşadığı bir çöl olduğunu yazar. Her birey diğerlerinden tecrit edilmiştir, bir tür kitlesel yalnızlık içindedir, milyonlar arasında yalnızdır. İnsanlar birbirlerine yabancıdır ve birbirlerine karşı düşmanca davranırlar; acımasız rekabetin ve mücadelenin yaşandığı, herkesin herkese karşı savaştığı bu toplumunda bireye kalan tek seçenek ya kurban ya da cellat olmaktır. Bu, umutsuzluğu ve intiharı açıklayan toplumsal bağlamdır.
Reklam
Her türlü adalet Tanrı 'dan gelir; adaletin kaynağı yalnız odur.
Bireylerin hakları kavramının ancak medeni duruma geçtikten sonra söz konusu olduğunu düşünen Hobbes ve Rousseau'dan farklı olarak Locke bu hakların doğal durumda da var olduğunu ve onların medenî durumda ancak güçlenerek korunacaklarını, devletin varlık nedeninin bu hakların güvence altına alınması olduğu üzerinde ısrar eder.
Sayfa 277
Her türlü adalet Tanrı'dan gelir; adaletin kaynağı yalnız odur. Ama biz adaleti bu kadar yüksekten almasını bilseydik, ne hükümete ihtiyacımız olurdu, ne de yasalara.
635 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.